DARBELER SONRASI DERSİM’E GELEN VALİLER

12 Eylül 1980 faşist askeri darbesi tüm Türkiye’de olduğu gibi Dersim’de de binlerce suçsuz, günahsız, ilerici, aydın, demokrat, solcu insanın üzerine çok korkunç bir şekilde balyoz gibi çöküvermişti.

Hiçbir örgüte üye olmamasına rağmen binlerce insan suçsuz, günahsız tutuklanıyor, işkencelere tabi tutuluyor yine aynı gerekçelerle birçok kamu görevlisi sudan bahanelerle ya görevden alınıyor ya da şanslı sayılacaklar sürgün ediliyordu.

O korkunç ağır koşulların yaşandığı tarihte ben Pertek İlçe Ziraat Mühendisliği Şube Başkanlığı görevini yürütüyordum. Yani bugünkü ismiyle İlçe Tarım Müdürlüğü görevini yürütüyordum. Hepimizin üzerinde korkunç baskılar vardı. Her an suçsuz, günahsız insanlar gibi bizler de açığa alınma ya da en hafifiyle başka bir ile sürgün edilme baskısı ve tehdidi altında çok mutsuzduk.

O korkunç ve mutsuz günlerin hakim sürdüğü ortamda Tunceli’ye Askeri üniformalı (general) bir vali atanır. İsmi Hakkı Borataş. O günün koşullarında mevcut askeri yönetimin yaşamın her alanında sürdürdüğü bir ortamda, bir generalin vali olarak Tunceli’ye atanması; yaşanan baskı ve haksızlıkların daha da artacağı düşüncesi herkesi daha da tedirgin ediyordu.

Valilik görevine atanan General Hakkı Borataş Paşa, günler geçtikten sonra çok değişik tutum ve davranışlar göstermeye başlar. Onun darbe zihniyetiyle, daha baskıcı ve otoriter bir yönetim göstereceğini bekliyorduk. Daha doğrusu oluşan olgu buydu.

Ama Hakkı Paşa oluşmuş bu algının ötesinde, halkla temas kurmaya, halkın dert ve taleplerini dinlemeye başlar. Bazı haksız uygulamalara son verir. Hepsinden daha önemlisi, tüm halkı potansiyel suçluymuş gibi bir zihniyetten uzak druruş sergilemeye koyulur.

Halkla bütünleşmeye özel önem verirken, bir yandan da köylere hizmet götürmeye başlar. Dersim köylerinin bir çoğu elektrikle ilk tanışması onun döneminde başlar. Hiç unutmam, günlerden bir gün Pertek’e bağlı Günboğazı Köyü’nde elektrik açılış töreni için en başta ilçe kaymakamımız olmak üzere tüm daire amirleri o gün Günboğazı Köyü’ne gitmiştik.

Tören başlamıştı. Vali paşa elektrik açılışı için trafonun olduğu yerde toplanan halka bir konuşma yaptı. Konuşması bittikten sonra da açılışı yapmak için köyün en ihtiyar kadınını yanına çağırdı. Masa üzerinde yanan gaz lambasını o yaşlı kadına uzatarak;

-Anne bu gaz lambasının en çok kahrını, zahmetini sen çektin o nedenle bu açılışı sen yapacaksın diyerek yaşlı kadına gaz lambasını üfleyerek söndürtüp, elektrik şalterini indirmeyi ona yaptırmıştı.

Hakkı Paşa, daha sonraları darbe zihniyetinin aksine birçok olumlu işler başarmış ve halkla çok samimi ilişkiler kurmuştu. Dersim Halkı da vali paşanın bu insani ve vicdani davranışlarından ötürü olacak ki vefa borcunu tayini çıktığında Tunceli’den ayrıldığı gün binlerce erkek, kadın, çocuk onu Mazgirt Köprüsü’ne kadar oluşturdukları muhteşem bir konvoyla yolcu ederek ödemiş ve de göstermişlerdi.

Hakkı Paşa gittikten sonra yerine yine asker kökenli bir kişiyi vali olarak Tunceli’ye atanmıştı. Yeni gelen valinin ismi Kenan Güven’di.

Kenan Güven görev süresince Dersim halkının inancına, kimliğine, yaşam tarzına müdahaleyi ve bundan da önemlisi tarikatların Dersim’de örgütlenmesine ön ayak olmuş birisidir.

Günlerce irşat toplantıları, seminerler düzenleyerek “Kürt” diye bir halkın olmadığı vurgusuyla didinip durdu. Bu yetmemiş olacak ki eski koçbaşı mezar taşlarını mezarlıklardan çıkartıp hükümet konağının önüne koyarak bunun üzerinden kimlikler üretmeye çalışmıştı.

Birçok Alevi köyüne cami yaptırarak cami üzerinden Dersim halkının inançlarına sistematik müdahalede bulunmuştu.

Kenan Güven’in en büyük hatalarından ve günahlarından en önemlisi de yatılı okullarda okuyan çalışkan, zeki, fakir çocukları devşirip tarikat okullarına yerleştirdiği iddiasıdır. Bu iddiaların ne kadar doğru olup olmadığı tam olarak bilinmese de tarikatların (FETÖ’nün) Dersim’de kök, saçak salmasına çok çalıştığı bilinmektedir.

Kaderin cilvesi mi diyelim 15 Temmuz 2016 “Dinci” FETÖ darbesi sonrası resmi makamların açıklamalarına göre FETÖ terör örgütünün tek il Tunceli. Yani Kenan Güven gibiler bunu başaramamışlar.

Evet, 15 Temmuz 2016 FETÖ darbe girişiminden sonra tüm Türkiye genelinde olağanüstü bir döneme girildi. Olağanüstü KHK’larla ülkemiz genelinde olduğu gibi Dersim’de de çok haksızlıklar yaşandı. FETÖ gibi bir örgütle hiçbir zaman bir araya getirilmesi mümkün olmayan birçok kamu görevlisi görevden alındı.

Bunların haricinde “Hendek” savaşlarına izin vermeyen, basiretli duruşuyla resmi makamlarca bile övülen Tunceli Belediyesi kayyuma devredildi.

15 Temmuz 2016 darbe girişimi sonrası o gün görevde bulunan mülki amirin ne kadar inisiyatif alıp almadığı bilinmemekte. Bu nedenle o konuda eleştirmek yanlış olur.

Bu anekdotlardan sonra esas olarak günümüze dair bir saptamamı paylaşmak istiyorum.

Bilindiği gibi geçen yaz Tunceli’ye yeni bir vali atındı. Yeni valimiz Tuncay Sonel’in galiba ilk valilik dönemi.

15 Temmuz darbe girişiminin ardından darbe girişim sürecinde hak etmediği uygulamaları yaşayan ilimize atanan Sayın Tuncay Sonel Beyle ayaküstü bir tanışmamızdan başka bir görüşmemiz olamadı. Yaklaşık iki yıldır hastalığımdan dolayı kendi gazetemi çıkartamadığım gibi memleketime de fazla gelemedim. Ama Tuncay Sonel valimizi uzaktan da olsa yakinen takip ediyorum.

Genç, dinamik ve çalışkanlığının ötesinde sayın valimizin tutum ve davranışlarını, özellikle de Dersim insanına sevecen, ötekileştirmeden bakış açısını çok olumlu ve sevindirici bulmaktayım. Bu özelliklerinden dolayı da Sayın valimizi 12 Eylül sonrası gibi olağanüstü (kötü)bir dönemde Tunceli’de görev yapan Hakkı Borataş’a benzetiyorum.

Şu anki valimiz de tıpkı Hakkı Borataş valimiz gibi önyargılı değil. Tam aksine Tunceli’ye bir şeyler yapma, kalkınmasına yönelik projeleri hayata geçirme konusunda çok dinamik ve cesur olduğunu görüyorum.

Sayın vali beyin bu anlayış ve çizgisini yaşanılan tüm olumsuz koşullara karşın (olağanüstü hal dönemi) siyasi konjonktürün ağır baskılarından etkilenmeden görevini başarıyla yapacağını ümit ediyorum.

Valilik ve belediye başkanlığını bu koşullar altında başarıyla devam ettirmesiyle yalnız benim değil tüm Dersim Halkının gönlünde Hakkı Borataş Paşa gibi kalıcı olacaktır. Bunu yaptığı sürece her daim taktirle yaptığı ve yapacağı çalışmalarda destek olacağız.

Tek düşünmediğim ve aklımdan geçmeyen şey, Kenan Güven gibi olmaz. Daha doğrusu Kenan Güven misyonu değil; Hakkı Borataş’ın misyonunu yaşatır.

Ergüder ÖNER