DERSİM MECLİSİ GİRİŞİMİ MEKTUBUNA CEVAP VE ENDİŞELERİM…

Sayın Hemşerilerim,

Dersim özelinde “Alevi İnancına“ yönelik son yıllarda çok sistematik bir saldırı yürütülmektedir. Ne yazık ki dolaylı ya da dolaysız yollardan, bazı Dersimliler de bu saldırı oyununun hali hazırda bileşeni durumundadırlar.

Ve ne yazık ki, Meclis bahanesi ile ufukta görünen ana gayelerinden biri de Dersimlileri; Hz. Ali ve Ehlibeyt’inin yolundan ayırmaya yönelik bir çizgiyi meşrulaştırmaya çalışmaktır.

Öyle ki, Meclis Logosu yarışmasını finanse eden kişiden, aktif olarak hali hazırda faaliyet yürüten arkadaşlarınızın çoğunun gözünde;

1 ) Hz. Ali “katil“ olarak görülmekte

2 ) Ehlibeyte yönelik “ırkçı“ hakaretlerde bulunulmakta

3 ) Dersim’de “12 İmam Orucunun“ “12 İmam İnancının“ olmadığı ifade edilmekte

4 ) Ocakzadelerin “Ewlade Resul“ olmadığı kabul edilmektedir.

Ve yine bu tezleri savunan meclis girişimindeki bir kısım arkadaşlarınız bu tezlerle Alevi İnancını yıkıma götürecek faaliyet yürütürken;

1 ) Cem-Cemaat yürüten hiçbir Ocakzade “Dede, Bava, Pir, Seyyid” in görüşlerini nazara almamakta

2 ) Emevi Hadislerini ve Hadisçilerini

3 ) Emevi Kuran Yorumunu

4 ) Osmanlı Fetvalarının, Alevileri tanımlamaya yönelik içeriklerini,

5 ) İnançsal boyut olduğu için bu kavramı kullanmak durumundayım ; “Hakk’ı İnkar “ eden Sünni kökenli Ateist yazarların çalışmalarını kendilerine rehber almaktadırlar.

Ve ne yazık ki yine;

1 ) Zazaca Alevi Terminolojisinde ki kavramları, bilinçli olarak özünden koparmaya çalışmakta,

2 ) “ Ali, Muhammed, Hak “ kavramları başta olmak üzere, bu sözcüklerin Zazaca versiyonları olan “ Oli, Mıhammed, Hak” kavramlarını bilinçli olarak öz anlamlarından koparmak için gayret sarf edilmektedir.

Tüm bu gayretler; Dersim’in Hz. Ali ve Ehl-i Beyt ile ilgili olan tarihsel ve manevi bağını koparmak, dolayısıyla da 1938’den beri devletin, 1968’den beri içimizde ki faşizan –determinist düşünde ki bir kısım yaramaz sol’un “ Seyyitlik, Dedelik, Bavalık, Pirlik “ kurumunu ortadan kaldırmaya, dönüktür.

Çok doğaldır ki Aleviliği “ çizgi romanlardan “ , Aleviliği “ Emevi Hadislerinden “ , Aleviliği “Emevi’nin tanzim etmiş olduğu Kuran’dan” öğrenen kişilerin ilk hedefinde Muaviye ve Yezit değil, Hz. Ali ve Ailesi olacaktır.

Dersim’e neden “ Harde Dewres “ denmiştir? Çünkü Dersim, Ehli Beyt soyunun ve Ehlibeyt aşıklarının yurdu olduğu için, Derviş Toprakları olmuştur.

Tarih boyunca hiçbir güç Dersimli’ye “ zorla bir inanç “ elbisesi giydirememiştir. Ve Dersimli’nin saf ve hilesiz inancını da değiştirmeye gücü yetmemiştir. Dersimliler, 1000’li yılların başlangıcında Anadolu’ya geldiklerinde zaten “ 12 İmam İnancını, 12 İmam Orucunu, Xızır Orucunu “ , Anadolu’ya taşımışlardır.

Bugün Dersim’de yedi yaşında ki çocuktan yetmiş yaşında ki yaşlıya kadar insanlarımız “12 İmam “ üzerine yemin ederlerken nasıl “ 12 İmam inancının, 12 imam Orucunun” Dersim’de olmadığı savunulabilir?

Kureyşan Ocağından, Bava Mansur Ocağından ve bil cümle diğer ocaklardan olup ta, cem ibadetini icra ettiren hangi ocakzade kendisinin “ Ewlade Resul “ olduğunu inkar etmiştir?

Ve yine Kızılbel’den Dewa Kuresu’ya Derviş Cemal’den Bava Buk’e kadar, Zeve’den Tosniye’ye kadar, Tosniye’den Muhundi’ye kadar, Muhundi’den Goşkar Bava’ya kadar hangi cem-cemaat yapan, yolu devam ettirmeye çalışan hangi Ocakzade “ 12 İmam Orucu” Alevilik’te yok demiştir?

Hangi Seyyid, Dede, Pir, Bava’nın ve Talibin ağzından “ Hz. Ali ve Ehl-i Beytine “ yönelik bir hakaret duydunuz?

Hangi tarihsel anlatımızda “ Hz. Ali’ye, Hz. Hüseyin’e ve Ehli Beytine “ yönelik “ Arap Ali, Arap Hüseyin “ diye bir aşağılama var?

Sevgili Dostlar,

“Hz. Ali’nin soyunun Dersim’de ne işi var diye soruluyor? Onlar, Arap deniliyor, Onlar Arapça konuşuyor, bizim Araplarla ne ilgimiz var deniliyor? “

Peki, bu soruyu soran, Ali’nin Işığını kaybeden, bir kısım Dersimliler’in Avrupa’da işi ne? Neden, sosyal yaşantınızda ve dahi bu yazışmada Türkçe aktif dil? Neden çocuklarınız Almanca, İngilizce, Fransızca konuşuyor? Oysa ki Dersim’in dili ağırlıkla Zazaca değil miydi?

Hepiniz biliyorsunuz ki, Dersim üzerinde yarım asırdan bu yana oynanan siyasal oyunlardan dolayı on binlerce Dersimli, Avrupa’ya iltica etti. Ve yarım asır içinde aile içinde konuşulan dil hızlı bir şekilde değişti.

Peki, kendi hayatınızda ki bu deneyimi, dil-kültür değişimini idrak edebiliyorsunuz da neden;

1 ) Hz. Ali’nin soyunun İran’a iltica ettiğini,

2 ) İran’a iltica eden Ali soyunun lisanının değiştiğini,

3 ) İranileşen ( dili İrani bir dil olan ) Ehl-i Beyt’in soyundan gelenlerinin dilinin Zazaca, Kürtçe, Farsça olduğunu kabullenemiyorsunuz?

İçinizde “ Ali “ sevgisini olduğunu düşünmeye çabalamaya çalıştığım sizler neden, Hz. Ali soyundan gelen “ ocakzadelerin “ thomır çalmasını ve semaha durmasını kabullenmekte zorluk çekiyorsunuz?

Yüzyıllar içinde inanç ritüellerinin çeşitlenebileceği, zenginleşebileceği gibi ortadan da kalkabileceğini kabul etmek neden zor?

Bugün çalışma arkadaşlarınızdan hangi Dersimli, dedesi ve nenesi gibi sabah erken kalkıp Güneşe doğru dua ediyor? Peki, bu inançsal ritüel neredeyse yok olmasına rağmen hangi akıl çıkıp, diyebilir ki; bu ritüeli yerine getirirsen Alevi’sin, getirmezsen Alevi değilsin? diye…

Ne yazık ki bu yönde mantık yürüten kimi Dersimliler , “Hz. Ali “ namaz” kılmış, biz kılmıyorsak, Hz. Ali ile ne ilgimiz var ?” diye sorabiliyorlar.

Peki, o zaman sormazlar mı? Senin ceddin “ 12 İmamlarda, Xızır’da, Perşembe günleri “ oruç tutuyordu, sen tutmuyorsun. O zaman senin “ ceddinle “ ne ilgin var? diye…

Sormazlar mı? Senin ceddin “ 12 İmamların sonunda, Xızır’da “ kurban kesiyordu, sen kesmiyorsun. O zaman senin “ ceddinle” ne ilgin var? diye…

Sormazlar mı? Senin ceddin sabah kalktığında “ Güneşin karşısında Ya Mıhemmed, Ya Oli “ diye başlayarak dua ediyordu, sen dua etmiyorsun. O zaman senin “ ceddinle” ne ilgin var diye? diye…

Sormazlar mı? Senin ceddin, cem ibadetinde Aşk-ı Ali ile Semah’taydı, sen ise “ cem ibadetine “ katılmadığın gibi nasıl oluyor da “ ceddini “ temsil ettiğini iddia edebiliyorsun? diye…

Hüseyn-i Deşet-i Kerbela için göz yaşı dökmüş Dersimliler bilir ki, Dersim Kerbela’dır, Kerbela Dersim’dir…

Peki buna rağmen;

“72 Millette bizim nazarımızda birdir “ diyen Alevi İnancına mensup hangi kişi çıkıp, Hz. Hüseyin’e “ Arap Hüseyin “ , Hz. Ali’ye “ Arap Ali “ diye hakaret etmeye çalışabilir?

Tarih boyunca, Dersim Toplumu kendisini Hz. Hüseyin’in mirasçısı görmüşken, Seyit Rıza’nın dar ağacında sarf ettiği “ Ma Ewlade Kerbelayime “ sözleri hala kulaklarda çınlıyorken, hangi kişi çıkıp Hz. Hüseyin’i “ mal kavgası “ yapmakla, aşağılamaya çalışabilir?

Ve yine;

1 ) Virani ve Fuzuli’nin, Necef’te Hz. Ali türbesinde, türbedarlık yapmış ulu ozanlar olduğu gerçeği görmezden gelinerek, o ulu ozanların deyiş ve tevhitleri hangi akılla Hz.Ali ve Ehl-i Beytine karşı, kullanılabilir? Firik Dede’nin “ Efendim, Efendim “ adlı kulağımızda ki o dertli sesi ile söylediği deyişin Virani’ye ait olduğunu hangi akıl görmezden gelebilir?

2 ) Başköylü Hasan Efendi dahil olmak üzere geçmişten bugüne on binlerce Alevi tarafından Muhammed Mustafa’ya, Aliy’el Murteza’ya , Hüseyn-i Deşt-i Kerbela’ya ait türbeler başta olmak üzere, imamzade türbelerine “ ziyaretler “ hep yapılmış ve halen de yapılmaya devam ediliyorken , Hangi akıl Alevi Tarihinde, Dersim Tarihinde böyle bir şey yoktur , diyebilir ?

3 ) Hz. Ali’nin, Hz. Hüseyin’in ve diğer tüm imamzade türbelerini üstünü, sevgisi nedeni ile altınla nakş eyleyen, Şah İsmail Hatayi’nin deyiş,tevhit,miraçlamalarını hangi akıl ; Ehl-i Beytten ayırabilir ?

Sayın Meclis Girişimi Üyeleri;

Dersim’i, Dersim yapan Hz. Ali soyundan gelen Ocakzadeler ve Hz.Ali’nin Yoluna talip olmuş, 3 sünnet 7 farzı kendilerine rehber edinmiş inanç sistemidir.

Ve bu inanç sistemi kaynağını Güruh-u Naci’den alır. Çünkü Alevi İnancına göre, Yaratılış hikayemiz Hz. Şit’ten Hz. Ali’ye kadar nesilden nesile Tanrı’sal “ Nur ” ile devam etmiştir. Ve bu “Nur” yani “ Işık” en son Hz. Ali ile vücut bulmuş ve O’nun dünyaya gelişi ile bu “Işık” , O’nun Soyundan olan ocaklar ve O’nun yolundan giden Taliplerinin Yol’unu aydınlatmıştır.

Alevi Teolojisinin ana yorumu bu eksendedir. Ve bu teolojik bilgilerin kuşaktan kuşağa aktarımı 1970’lere kadar sürmüş iken, 1970’lerden sonra Sol Vahabici Akımların, İnanca yönelik saldırıları sonucu teolojik aktarım sekteye uğramış ve son yarım asırdır teolojik aktarımda bu nedenle büyük bir boşluk oluşmuştur.

Ve Sol Vahabizm eliyle yaratılan boşluk; bugün Alevi Tarihi ve Teolojisi ile hiç ilgisi olmayan; Hattı-Hittit Krallarının saray eğlencelerinin, Kral huzurunda raks eden kadınların “semahçı” gibi gösterildiği ve yine Babil-Asur Prensi Gudea adına dikilen bir silindirde ki tapınak-ticaret ilişkisini anlatan öykülerin “ cem” ibadeti , “ 12 hizmet “ gibi aktarmaya çalışıldığı, Alevi Teolojisini yerle-yeksan etmek isteyen kişiler tarafından doldurulmaya çalışılmaktadır.

Sayın Dersim Meclisi Girişimi Çalışanları;

Dersim’e, Alevilikle ilgisi olmayan bir uydurma inancın sokulmaya çalışılması masumane bir gayret değildir. Dersim tarihin hiçbir evresinde kendisini;

Ne Gayr-i Müslim Görmüştür

Ne de kendini Ali’nin Yolundan ayırmıştır.

Tarihte her zaman Alevilerin düşmanları tarafından, Alevilerin katli için Alevilerin “ Gayr-i Müslim “ olduğuna yönelik argümanlar kullanılmıştır. Eskiden bu argümanı Emeviler, Osmanlılar kullanırken bugün ne yazık ki bu tanımı içinizde bazı yazarlar savunmaktadır.

Halbuki

• Hariciler, Hz. Ali’yi öldürdüklerine Hz. Ali’ye Gayr-i Müslim diyorlardı

• Yezid’in kardeşi Ubeydullah bin Ziyad, Hz. Hüseyin ve ailesini katlettiğinde, Hz. Hüseyin ve ailesine “Gayr-i Müslim” demişlerdi

• İbni Kemal, Ebu Suud başta olmak üzere Osmanlı Din Adamları, Alevilerin katli için fetva verdiklerinde Alevilere “ Gayr-i Müslim “ diyorlardı

• Dersim 1937-38’de aynı “ Gayr-i Müslim “ politikası uygulanmıştı.

• Maraş’ta, Çorum’da ve Sivas’ ta da “ Gayr-i Müslim “ sözü, Alevilerin katli için kullanılmıştı.

Anlayacağınız, Hz. Ali’den bugüne Alevilerin katli için, bu “Emevi Argümanı Fetva” her zaman Aleviler’in düşmanları tarafından kullanılmışken, bugün bu argüman Alevi kökenli ama Alevi Teolojisi ve Tarihini yok etmek isteyen kişiler tarafından kullanılmaktadır.

Böylelikle ileri de vuku bulabilecek Alevi Katliamlarına, bu kendi toplumunun geleceğini düşünmeyen sadece kendi çıkarlarını düşünen edebiyatçı-yazar-müzisyen grup eliyle bir hazırlık yaratılmaya başlanmıştır.

Her Alevi Teolojisine vakıf kişi bilir ki ; “ Onlar sadece Müslüman oldular, Ama İnanır olmadılar “ kelamı, tam da Hz. Ali’ye, Hz. Ali’nin soyuna ve takipçilerine yönelik saldıran kişilerin iç yüzünü anlatmaya yöneliktir.

Alevi Toplumu hiçbir zaman kendisini “ Gayr-i Müslim “ görmedi, her zaman gerçek saf ve hilesiz inanca kendisine teslim etmiş bir yolun Müslüm’ü gördü.

Yemini’den Şah İsmail Hayati’ye, Şah İsmail’den Pir Sultan Abdal’a hiçbir deyişte Alevilerin “ Gayr-ı Müslim “ olduğuna dair bir cümle yoktur.

Seyit Rıza’dan Başköylü Hasan Efendi’ye, Tosniyeli Bava Düzgün’den, Mazgirt’te ki Bava Düzgün’e, Paş Köyünde ki Aliye Makili’den Kızılbel’de ki Bava Rıza’ya değin hiçbir Dersim Ulusu kendisini “ Gayr-i Müslim “ görmemiştir.

Dersim’i “Gayr-i Müslim” yapmak, Dersim’i Alevilik’ten koparmaktır, Dersim’i tarihinden ve teolojisinden koparmaktır. Dersim’i “Gayr-i Müslim” yapmak, Dersim’in tarihi düşmanlarına gelecekte vuku bulabilecek katliamlarda argüman yaratmak demektir.

Dersim’e vicdan borcu olan, Anadolu’da Alevilerin Can ve Mal Güvenliğini düşünen hiçbir duyarlı Alevi Aydını “ Aleviler, Gayr-i Müslimdir” demez. Bu cümleyi ancak, Ali’siz bir inanç yaratmak isteyen, toplumuna ve toplumunun geleceğine karşı bir duyarlılığı olmayan Naci’den Be-Naci Fırkasına dahil olmuş şahıslar kurabilir.

Sayın Meclis Girişimi Çalışanları;

Kırmanciye Beleke’nin bir zenginlik olduğu aşikar. Lakin, Kırmanciye Beleke’de tarihin hiçbir evresinde Hz. Ali ve Ehli Beytine hakareti maharet sayan kişiler olmadı, Kırmanciye Beleke’de hiç kimse “ ma gayr-i müslimime “ cümlesini kurmadı, Kırmanciye Beleke’de “hiç kimse cem-cemaat yürüten bava, dede, seyit, pirlerin yerine kendisini koyup “ Alevilik, budur “ gibi bir “ tanım” içine girmedi.

Kırmanciye Beleke’de Hz. Ali, Hz. Hüseyin, Des u Di İmam her daim “ bımbarek”tiler. Öyle ki dağlar, tepeler, çeşmeler, ziyaretler bu “ bımbareklerin” adı ile anılırdı ve halen de çok şükür anılıyor.

Kırmanciye Beleke’de tarihin hiçbir evresinde gök yüzüne “ Hz. Ali ve soyu “ aleyhinde bir ses savrulmadı.

Bu bakımdan Sayın Meclis Girişimi Çalışanları,

Sizler ve bizler için karar vakti. Ya Atalarınızın/Atalarımızın Yoluna ve Erkanına sahip çıkar, kulaklarda sonsuza kadar “ ma ewlade Kerbelayme “ sözünü Asuman-ı Dersim’de payidar kılırsınız ve kılarız, ya da atalarınızın tarihine sırt çevirir, topladığınız meşverette, İznik Konsulünü toplayan Konstantin gibi bir din yaratmaya çalışırsınız.

Birinci yolu seçersiniz şayet, bu can bu yürek sizinle. İkinci yolu seçerseniz ( ki logo tasarımınızın finansörünün Hz. Ali Aleyhinde sözler sarf eden bir kişi olması, meşveretinizin bu yolda olduğunuza yönelik somut bir işaret olarak algılanıyor ) şayet ben yokum.

Çünkü bizim Kırmanciye Beleke’yi, Tarih-i Kızılbaş-ı ve Alevi Teolojisini-Tarihini inkar eden, Redd-i Miras yapan gayret-i Be-Ali ile ilişkimiz olamaz.

Sonuç olarak evet, bir Dersim Meclisi olmalı; ama bu Meclis’in Temelinde, Bayrağında, Ruhunda “İtikad-i Be-Ali” olmamalı.

Sayın Gayretkeş-i Meşveret-i Dersim-i;

Şayet Birinci Yola “ evet “ deniliyorsa “ hayırlı kapılar açıla “ , şayet ikinci yola “ evet” deniliyorsa “ şerler def ola “ diyor ve “Ma Ewlade Kerbelayime” diyerek takkiyesiz ve hilesiz inancın taşıyıcıları olmaya, Hakk’ın her Dersimli’ye nasip etmesini temenni ediyorum.26.04.2016