500. yıl önce Kızılbaş Devleti ile Osmanlı Devleti arasında meydana gelen savaşın sonucu Kızılbaş Savefi Devleti için bir duraklama ve zamanla gerileme, Şia Safevi Devleti içinse bir gelişme ve yükselme dönemine işaretti.

Çünkü Şah İsmail ve Erdebil Tekkesi can yoldaşlarının binbir gayreti ile 1502 yılında kurulmuş olan devletin kurucu kadrolarının çoğu Çaldıran Savaşında hayatını kaybetmişti.

Ama Şah İsmail ve takipçisi olan Kızılbaş aşiretler, Çaldıran Savaşı ile ortaya çıkan fetret döneminin üstünden gelmesini bildiler. Önce Savaş sonrası kaybedilen Tebriz, ardından Azerbaycan –Van- Hakkâri- Kürdistan’ın bir bölümü tekrardan kontrol altına alındı.

Yeniçeri’nin isyanı ve Sünni Kurmanc beylerinin Yavuz Selim’e istediği desteği vermemesi mecburen, Yavuz Selim’i İç Anadolu’ya çekilmeye zorladı.

Bu sırada Savefi Kızılbaş Devleti belki de en büyük ihaneti, Çemişgezek Beyliğinin Osmanlı Devletine safına geçmesi ile yaşadı.

Çemişgezek Beyliği Çaldıran Savaşına kadar, Kızılbaş Devleti ve ordusunun destekçisi ve kurucu güçlerindendi. Ancak Çaldıran Savaşı sonrası Çemişgezek Beyi Rüstem’in öldürülmesi, Rüstem Bey’in oğlu Pir Hüseyin Bey’in ise Kızılbaş’lık tacı ve siyasetini bırakıp, Osmanlı safına geçmesi ile Savefi Devleti ve Kızılbaş topluluklarının geleceği aleyhe olacak şekilde değişti.

Pir Hüseyin Bey kendisine bağlı askeri birliklerle, Osmanlı ordusu komutanlarından Bıyıklı Mehmet Paşa’nın yanında Dersim –Ovacık –Tekir Yaylasında ve Erzincan-Dedekargın’da Nur Halife komutasında ki Kızılbaş orduna saldırdı ve Şah İsmail’in ve Safevi Devletinin önemli komutanlarından Nur Halife’de bu savaşlar sırasında hayatını kaybetti.

Nur Halife ve birliklerinin yenilgisi sonrası, İdris-i Bitlisi komutasında ki Sünni Aşiret birlikleri / Kızılbaşlık’tan dönen Çemişgezek Beyi Pir Hüseyin’in askeri birlikleri/ Bıyıklı Mehmet Paşa komutasında ki Osmanlı Birlikleri bugünkü Dersim Coğrafyasının ovalık bölgelerinde büyük katliamlar yaptılar, ganimetler topladılar ve İç Dersim’e hızlı bir şekilde Kızılbaş sivil nüfusun kaçmasına ve yerleşmesine zemin oluşturdular.

Diğer önemli bir hususta şudur; Şah İsmail , Kızılbaş Devletini kurduğunda 15 yaşında , Çaldıran Harbi sırasında 24 yaşındadır. Karşısında savaşan Osmanlı ise 215 yıllık bir devlettir ve siyasi-askeri olarak iki asırlık bir geçmişi vardır. Bu nedenle Yavuz Selim, Şah İsmail’e göre daha avantajlı konumundadır. Ama yine de Yavuz Selim arkasında ki 215 yıllık devlet geleneği ve gücüne rağmen Kızılbaş Devletini ve Kızılbaş toplumunu ne tarihten ne de yeryüzünden silememiştir.

Bunu rağmen Yavuz’un başardığı şudur; Çaldıran Savaşından sonra Kızılbaşların siyasi ve askeri birlikteliği gittikçe zayıflamış, Kürdistan coğrafyasında İdris-i Bitlisi’nin askeri birlikleri ile bir tampon bölge kurulmuş ve İran’dan Anadolu’ya, Anadolu’dan İran’a Kızılbaş nüfusun gerek askeri gerek ticari gerek dini hareket durumu ciddi şekilde darbe yemiştir. Yani baş ile gövde arasında ki bağlantı nasıl Şah İsmail’in 12-13 yaşlarında Dersim-Erzincan bölgesine gelip, Erdebil Tekkesi talipleri ile cem olması ile sağlanmışsa Çaldıran Savaşı sonrası baş ile gövde birbirinden kopmuştur.

Çaldıran Savaşı sonrası gittikçe Acemleşen bir Savefi devlet kadrosu söz konusudur. Yani Acem’ler bir kez daha hiç savaşmadan bir devleti daha ele geçirmeyi ve Savefi’yi kendilerine benzetmeyi başarmışlardır. ( Selçuklu ve Moğol Hülagu Devletlerinin başına gelenin aynısı yaşanmıştır )

Savaş Sonrası Şah İsmail’in ruh dünyası değişmiştir. 15 yaşından 24 yaşına kadar 2,5 milyon km2 ye yakın bir coğrafyayı fetheden ( ki 215 yıllık Osmanlı Devleti toprağı Çaldıran Harbi sırasında 2,3 milyom km2 idi )   ve Ortodoks İslam’a karşı Heteredoks İnancı yükselten Şah İsmail’in son 10 yılı iç isyanlarla uğraşmakla geçmiştir.

Ancak bu isyanları sadık takipçileri sayesinde bastırmıştır.Şah İsmail’in sadık talipleri kimlerdir diye sorulacak olursa ; Kürdistan ve Dersim’de ki Rae Haq İnancına mensup olan , İran’da ve Irak’ta  Ehl-i Haq İnancına mensup yüzlerce aşireti sayabiliriz.

Şah İsmail’in hükümranlığı altında olan Kürdistan’da Ezidilik, Nasturılik ve Kızılbaş’lık ( Rae Hak- Ehl-i Hak ) güçlüdür.

Çaldıran Savaşı sonuç olarak sadece Kızılbaş’ların değil, özellikle Kürdistan coğrafyasında ki Ezidi / Nasturi/Süryani Kürt topluluklar içinde felaket olmuştur. Nitekim İdris-i Bitlisi komutasında ki yerel aşiretlerden oluşan askeri birlikler sadece Kızılbaşlar’ı değil, Ezidileri, Nasturileri ve diğer Ortodoks İslam inancı dışında ki Kürt topluluklarını da kırmış ve katletmiştir. 

Dolayısıyla Çaldıran Savaşı sadece katli Osmanlı Fetvalarıyla vacip olan Kızılbaş’ın kaderini değil, Ezidiler dahil olmak üzere diğer inanç gruplarının da kaderini de olumsuz etkilemiştir.

 

 

 

Cihan SÖYLEMEZ