ALİ, MİLLET-İ ALİ VE ANTİ-ALİ’Cİ EMPERYALİST SALDIRGANLIK
Değerli Okuyucu,
Hz. Ali, bugün ABD- İngiliz ( Anglo-Sakson İttifakının ) Emperyalizminin ve İsrail Siyonizminin en fazla korktuğu tarihsel şahsiyettir. Bu nedenledir ki her gün bu Anti-Ali’ci ittifakın silahlandırdığı Emevi Canileri tarafından;
- Pakistan’da
- Afganistan’da
- Irak’ta
- Pers Körfezinde
- Yemen’de
- Lübnan’da
- Suriye’de Hz. Ali’nin temsili resmini fakir evlerinin duvarlarına asan Haydar’larına, Hüseyin’lerine, Fatima’larına, Zeynep’lerin köyleri, türbeleri, ibadet yerleri, kutsal ziyaretleri, evleri bil-cümle Ali Aşkı ile nefes alınan haneler bombalanmakta, her defasında onlarca insan ölmekte, yüzlerce insan sakat kalmakta ve yüzbinlerce insan göç etmeye zorlanmaktadır.
Değerli Can,
ABD ve NATO tarafından “ Yeşil Kuşak Projesi” ile 1980’li yıllarda Sovyetler Birliğinin etrafı sarılmıştı şimdi ise her geçen gün Pakistan’dan / Afganistan’dan Makedonya’ya Adriyatik’e kadar Şah-ı Merdan Ali’nin Çilekeş Milletinin yaşam alanları aynı ittifak tarafından kuşatılmıştır.
Hatırlayınız! Afganistan’da Sosyalist Rejim çöktüğünde bugün Türkiye’de ağırlanan Hikmetyar’ın askeri güçleri başta olmak üzere Molla Ömer’in, Taliban’ın topyekün saldırdıkları ilk toplum; Afganistan’daki Millet-i Ali’nin bir parçası olan Hazara’lar olmuştu ve halen de hedefteler ve saldırılara maruz kalıyorlar.
Ve yine hatırlayınız, 2000’li yılların başında Makedonya’da Bektaşi Harabati Baba Tekkesi silahlı Selefi-Vahabi teröristlerince işgal edilmişti ve Makedonya’da ki Alevi-Bektaşi toplumu açıkça Selefi-Vahabi terörünün saldırısı altındaydı.
Velhasıl Kelam bugün, Afganistan’dan Makedonya’ya kadar Millet-i Ali’nin yaşadığı her alan ABD –Nato Emperyalizmi ve Siyonizm’in sahada ki müttefiki Selefi-Vahabi terörizmi ile kuşatılmış durumda.
Değerli Okur,
“Arap Baharı” adı altında Kuzey Afrika’dan Ortadoğu’ya kadar gerçekleştirilmek istenen “ rejim değişiklerinin” en önemli hedeflerinden biri de Hz. Ali’nin maneviyatı ve rehberliğinde kalpleri atan Alevi’lerin ve Millet-i Ali’nin diğer bileşenlerinin yaşam alanlarıydı.
Türkiye’de “ Ergenekon-Balyoz “ süreci ile başlayan ABD merkezli savcılık soruşturmalarının hedefinde “ Ordu’da,Yargı’da bil-cümle tüm kamu idaresi içinde bulunan Aleviler “ vardı. İntihar eden Alevi Yarbay Ali TATAR’ı hatırlayalım ve O’nun gibi mağdur edilmiş, görevinden el çektirilmiş, mezhebi kimliği dolayısıyla hakkında savcılıkça ve istihbaratça soruşturmalar yürütülmüş yüzlerce Alevi kökenli subay ordudan Emperyalizmin-Siyonizm’in Anti-Ali’ci Planları dahilinde tasfiye edilmiştir. Aynı süreç Yargı dahil Türkiye’nin tüm diğer kurumlarında yürütülmüş ve ne yazık ki bugün gelinen noktada Türkiye’de devlet kurumları her geçen gün “ Selefileşme” yolunda zaman harcayan bir mecraya kaydırılmış bulunmaktadır.
Türkye’nin içinde bulunduğu böyle bir Alevi-fobik devlet atmosferinde, Suriye ve Irak’ta Selefi-Vahabi Terörü güç kazanmış, İsrail Siyonizmi ve Anti-Ali’cilik temelinde bir araya gelen Anglo-Sakson Emperyalizminin destekleri sonucu; Ortadoğu’da Musul’dan Lazkiye’ye kadar uzanan bir Emevi Devleti yaratılmış, Alevi ve Şii’lerin hedef alınarak neredeyse her gün katledildiği proje böylece hayata geçirilmiştir.
Türkiye’de Anti-Ali’ci proje “ Laik Devlet ve Hukukun yegane garantörü olan kamuda ki Alevi’lerin” tasfiyesi ile diğer ülkelerde ise doğrudan Alevi’lerinŞii’lerin maruz kaldıkları katliam-yağma-işgal faaliyetleri ile sürdürüldü ve halen sürdürülmeye devam etmektedir.
Suriye – Lübnan hattında bu Anti-Ali’ci ittifak, Selefi-Vahabi terör tüm çabalarına rağmen istediği başarıyı elde edemedi ve “Ortadoğu’da tüm Alevileri tabutta görmek isteyen proje” başarılı olamadı.
Ve şimdi Anti-Ali’ci ittifak Obama ile yapamadığı büyük saldırıyı, bu kez Trump adlı “ KuKluxKlan”cı, Amerikan İç Savaşı’nın yenilgiye uğrayan ama intikam peşinde koşan Güneyli Beyaz Zenginlerin temsilcisi ve Abraham Lincoln ABD’sinin değerlerine düşmanlık abidesi Başkan ile yapma peşinde.
Nitekim Trump’ın göreve gelir gelmez ilk iş olarak İran’ı “ terörist devlet” olarak tanımlaması, Anti-Ali’ci ittifakın planları dahilinde bir politikanın ürünü ve Anti-Ali’ci ittifakın yakın zamanda olası büyük bir saldırıya girişeceğinin de göstergesi.
Böyle bir atmosferde;
Pakistan’da 16 Şubat tarihinde Millet-i Ali’nin Sufi takipçilerine karşı Selefi Terörün yaptığı saldırı da onlarca can hayatını kaybetti, yüzlercesi de yaralandı. Muhtemelen aynı yıl içerisinde benzer haberleri Aleviler’in ve Şii’lerin yaşadığı her coğrafyada duyacağız, okuyacağız ve Anti-Ali’ci ittifakın ölümcül tehdidini bir türlü idrak edemeyeceğiz.
Tıpkı;
• Dersim Coğrafyasının geçen asırdan bu yana nasıl da Alevi’sizleştiğini
• Anadolu’da ki Alevi İnancına mensup insanların arasına sokulmaya çalışılan “ Etnik temelde ki bölünme ve nifakı”
• Anti-Ali’ci ittifakın ileri karakolu olan “ Ali’siz Alevilik ” adlı Emperyalist/Pan-Ermenist Projeyi
• Anadolu’da Zazaca’nın da Kürtçe’nin de Türkçe’nin de Arapça’nın da Alevi Toplumunun dilleri olduğunu ve zenginliği olduğunu
• Ortadoğu’da bombalı saldırılarda ölen neredeyse her 10 insanın 7’sinin Millet-i Ali’nin ferdi olduğunu
İDRAK EDEMEDİĞİMİZ GİBİ…
Değerli Okuyucu,
Bugün Anti-Ali’ci ittifakın tüm kuşatmasına ve saldırısına rağmen, Millet-i Ali’nin yeterince vahim tehdidi idrak edememesine ve meseleyi sadece mikro düzeyde düşünmesine rağmen; hala Pakistan’dan Makedonya Dağlarına kadar “Ya Ali Hüü” “ Ali’yün Veliyullah” diyen/diyebilen bir fiziki varlığımız varsa bunda Emevi Dininden bizim gibi olmayan, Sünni İnancına mensup milyonlarca kardeşimizin olmasından ve Anadolu Sünniliği başta olmak üzere diğer coğrafyalarda ki Sünni İnanca mensup milyonların; Selefi/Vahabi Dinine karşı Ebu Hanife çizgisini sürdürme gayret-i payının da oluğunu ifade edebiliriz.
Nitekim Suriye Savaşında, ülkede ki Sünni İnanca mensup önemli bir nüfussal çoğunluğun Vahabi-Emevi terörüne karşı Aleviler ve Hristiyanlarla birlikte hareket etmesi ve Emevi Terörüne karşı savaşması bunun en güzel delilidir. Ve bu durum; Anti-Ali’ciittifakkın “ Pakistan’dan Makedonya’ya” Ali’nin Milletini kuşatma projesinin de başarısızlığa uğraması için “Anti-Emevi’ci Sünni Duruşun yaygınlaşması ve sağlamlaşması elzemliğine” de işaret etmektedir.
Ve Son söz,
Ali gibi Şah-ı Merdan’a Talip olan ve Ali sevgisiyle atan yürekler; kendi aralarında tefrikalara düşmediği, gelişmeleri mikro düzeyden makro düzeye taşıyarak analiz edebildikleri ve “ etnik temelli ve benim ibadetim daha doğru gibi şekilsel” temelde “ nifaksal tuzaklara” düşmedikleri, mezhebi çatışmalara/çatışma olasılıklarına prim vermedikleri sürece,
Anti-Ali’ciAnglo-Sakson ABD/İngiliz ve İsrail Siyonizm’i ittifakı, bu ittifakın Emevi Terör tetikçileri başarıya ulaşamayacaklardır.
Yeter ki bizler Truva’nın Hikayesini unutmayalım ve Truva Şehri Trajedilerine geçit vermeyelim…
Av. Cihan SÖYLEMEZ