Gecelerin uzun olması saatlerin geriye alınması, anneme evlatlık vazifemi yapabilme mesuliyetimden dolayı bu aralar erken yatıyorum. Yatıyorum da gece yarısı kalkıyorum. Bir kere uyandın, artık uyuyabiliyorsan uyu bakalım.

Başlıyorum beynimi yorarcasına kurmaya.

Bir de üstelik babam rahmetli olduktan sonra unutkanlığı yanı sıra kafasında çeşitli senaryolar yaratmaya başlayan annemin kendi dünyasında kurduğu avuntu ben oldum.

Fuat’da, Fuat. Başka kimseyi gözü görmüyor. Evinden başka bir yerde kalmıyor. Odama geçsem bu oğlan nereye gitti diye söyleniyor. Dışarıya biraz çıksam evde yalnız başına kalsa hapı yuttum. Eve döndüğümde nerede kaldın diye çıkışarak sesini yükseltiyor. Hatta zaman zaman beni babamın yerine koyuyor.

Ama yine de anam. Ne kadar sıkılsam, stres altında kalsam, anamla oturduğum ev bana dar gelse de yine anam.

Bu devrin en büyük hastalığı; yaşlılık diyemiyorum gençlerde de başladı unutkanlık.

Psikologlar şunu söylüyor. “Gerçek hastalardan çok yanında hizmet edenlerin tedaviye ihtiyaçları var.”

İşte ben şimdi bu ortamı yaşıyorum. Sonuna kadar gücüm el verdiğince anam için dayanacağım.

Bu durum üzerime büyük baskı oluşturuyor.

Tabi bu aralar üzerimde ağır bir yük olan aile mesuliyeti işin cabası.

“Kelin tırnağı olsa başını kaşır.” Sözü tam bana göre söylenmiş. Sizlere yazılarımla, konferanslarımla, yaşam, huzur, inanç ve stres konularında akıl vermeye kalkan ben işte bu sıkıntılı durumumdan kendimi nasıl motive ederim, normal yaşantıma nasıl dönerim diye yaşayarak çözümler aramaya çalışıyorum.

Ve buldum da.

Son bir haftadır kendimi yendim. Artık rahat huzur içinde uyumaya başladım.

Beyin bir mucize. Fonksiyonlarının yüzde onunu bilmiyoruz denilen kendi küçük, işlevleri büyük devasa kompüter.

İki elimize fazla değil birer litrelik ped şişe alalım. Kollarımızı kaldıralım. Ped şişeleri yere paralel tutmaya çalışalım. Bir on dakika tutabiliriz. Haydi yirmi dakika diyelim. Yarım saat sonra başlar kollarımız ağrımaya. Yavaş yavaş indirmeye başlarız. Bir iki saat sonra artık tutamaz olur kollarımız. Yani tutma işlemini yapamaz.

İşte beynimize bir şeyler taktığımızda, bir de üstelik devamlı kurduğumuzda, bir müddet sonra beynimiz çalışamaz duruma gelir. Ana fonksiyonlarını yerine getiremez. İşte stresin temeli. İşte biyolojik vücudumuzun çökmesi. Hangi hastalığı seçersen seç. Ana görevini yapamayan beyin artık kafamızda kurduğumuz problem diye düşündüğümüz işlevlerle uğraşmaktan bitkin duruma düşer.

ÇÖZÜM..

Hep derler ya. Olumlu düşünce. Ben ne zaman beynimi kuracak olsam hemen arkasından kötü düşüncelerimin yerine tamamen tersi iyi düşünceleri getirerek birden canlanıyorum. Yaşam sevincime geri dönüyorum.

Ne olur her şeyi dert etmeyin. Beterin beteri olduğunu, geçmişin bittiğini, geleceğin ne olacağını bilmediğimizi aklınızdan çıkarmayın. Şimdiyi doya doya yudumlayarak yaşayın.

Bir gözünüzü, hatta bir tırnağınıza dünyaları verseler değişmeyeceğinizi asla unutmayın. Manisalı Şekerci Dede “Bir tırnağın olmasa gömleğini ilikleyemezsin.” Bir tırnağımızın kıymetini bilerek milyar kere milyar ihtimalle geldiğimiz bu halisinasyon alemi rüya gibi dünyamızda yaşadığımız anı tat alarak yaşayalım.