Benim bildiğim üniversiteler toplumun gereksindiği en donanımlı insanları yetiştirir. Gel gör ki iş öyle değil. Biraz konuştuğunuzda bu genç insanlar ne yapacaklarını bilememenin şaşkınlığını üzerlerinde taşımaktadırlar. Heyecanla ve coşkuyla okula başlayan bu gençlerin çoğu normal süreden daha çok okumaktadır. Heyecan okul yıllarında azalmakta, hatta hiç kalmamaktadır. Bu uzayan yıllar hem kendilerini, hem de ailelerini sıkıntıya sokmaktadır.
Bunda toplumun ihtiyacından çok üniversite olmasının da payı vardır. Mayıs 2012 verilerine göre devlet, vakıf, özel olmak üzere üniversite sayısı 196’dır. Bu kadar üniversiteye yeterli sayıda öğretim görevlisi bile bulmak zordur. Neredeyse köylere kadar üniversite açılacak. Donanımsız, tanınmamış, kültürel altyapısı olmayan yerlere açılan üniversitelerin çok yararlı olacağını düşünemiyorum. Belki bundan birkaç lokantacı, kahvehane işletmecileri ve emlakçılar yararlanabilir.
Üniversitelerin evrensel düzeyde gelişmiş olan büyük kentlerde açılması bireysel ve toplumsal gelişim açısından son derece önemlidir. Öğrencinin her şeyden önce büyük kent ortamını ve büyük kent kültürünü soluması lazım. Büyük kentlerde öğrencilerin gelişimi için uygun ortamlar vardır. Buralar öğrencilerin rahat edebileceği, kültürünü geliştirebileceği yerler olarak uygun ortamı sağlar. Kent ortamı yeniliğe açıktır, her çeşit düşünce konuşulabilir, değerlendirilebilir, uygar tartışma ortamı doğar. Bilimsel ve kültürel alanda kendisini geliştirecek her şeyi bu kentlerde bulabilir.
Gelişmemi ş kent özelliği kazanmamış adeta köy özelliğini koruyan yerleşim yerlerinde, üniversiteliyi besleyecek kültürel yapı olmadığından boğucu bir hava ister istemez ortaya çıkmaktadır. Üniversitelerin olduğu yerler gençlerin ileri, demokratik, bilimsel ve kültürel çabalarına destek olacak olanakları sağlamalıdır. Yeterli yayın, kütüphane ve kültürel canlılık yoksa doğa, insan, toplum ve çevre konuları anlaşılmazlığa bürünür. Hiçbir şekilde bu genç insanların kültürel çalışmalarından, ileriye dönük denemelerinden rahatsız olmamalıdır. Tam tersine destek olunmalı, çalışmalarının iyi sonuçlar vermesine katkı sağlayacak hoşgörü ortamı gelişmelidir. Dünyanın her yerinde gençler bu zorluklarla savaşa savaşa yenilikleri topluma kabul ettirebilmişlerdir. Karşılaşılan bu sıkıntılar ancak aklın, bilimin yol göstericiliğiyle aşılabilir.
Üniversitelilerin kültürel sorunlarının yanında ekonomik sorunları da vardır. Ailelerinden yeterli parasal destek gelmediğinden çoğu çalışarak okul harçlığını çıkartmaktadır. Barınma sorunları vardır, ailelerin gelirlerine göre pahalı apartlarda kalmaktadırlar. Yeterli kredilerle ve uygun desteklerle bu sorunlara çözüm getirilirse, okul yaşamı daha rahat ve keyifli hale gelebilir. Gençlerin bu sorunlarıyla ilgili olanlar, yetkililer daha duyarlı olabilirler, günün koşullarına uygun maddi olanaklar sağlanabilir. O zaman daha donanımlı, daha yeterli, gelecekten umutlu belirsizlikten kurtulmuş insanların önü açılmış olur.
Yeterli donanımdan yoksun üniversitelerde, nitelikli insan yetiştirmek mümkün olabilir mi? İnsanların yaşama hazırlanmasında nitelik çok önemlidir. Üniversiteyi bitiren her öğrenciye önce hangi üniversiteyi bitirdin? Diye soruyorlar. Gelişmiş üniversiteleri bitirenlerin iş bulma olanağı daha fazla. Üniversiteyi bitiren gençlere ne halin varsa gör denmemeli.
Bu okulları bitiren öğrenciler nerelerde çalışacak, ne kadarının iş bulma olanağı var? Bu öğrencilerin ne kadarı öğrenimlerine uygun iş bulabilecek? Biraz düşündüğümüz zaman bunlar gerçekten can sıkıcı sorular. İş olanakları sağlayamadığımız gençlerin nasıl zorluklarla karşılaştıklarını, neredeyse her şeyi anlamsız bulduklarını biliyor muyuz? Bu tür zorluklarla, sıkıntılarla, çıkmazlarla karşılaşan gençlerin geleceğe güvenle bakabilmesi, mutlu olması olanaksızdır. Her şeye karşın bunları aşabilen öğrenciler yok değil var ancak yeterli değil.
Eskiden üniversite yerleşkeleri çok canlı ortamlardı. Gençler çok okurlar, dünyayı, toplumu, doğayı değerlendirirler verimli tartışma ortamları oluşurdu. Toplumun en dinamik, en genç, en umutlu kesimleri olduklarından onların konuşmaları, tartışmaları güven verirdi. Toplum bunlar okumuş adamlar, dinlemek lazım derdi. Bir üniversiteli konuşurken, herkes onun ağzının içine bakardı. Bu aydınlanmış, aydınlanacak olan insanlardan toplum her zaman yararlanmıştır. Yalnız okul harçlığını çıkarmak için sürekli çalışmak zorunda kalan insanlardan bu kültürel canlılığı beklemek, olmayacak bir şey. Önce onların yaşama koşullarını iyileştirmeli, düzeltmeliyiz.
Üniversite gençliğinin barınma, beslenme, kültürel gereksinimlerin karşılanması, hoşgörü ortamının sağlanması… gibi dertlerini kendi derdimiz gibi görürsek, toplumsal bir ilerleme sağlanabilir. Okulu bitirir mi, bitirmez mi, ne yaparsa yapsın dersek geleceğimiz olan bu insanların sorunlarına sırt çevirmiş oluruz.
İstatistikler üniversiteyi bitiren genç işsizlerin oranının çok yükseldiğini söylüyor. Üniversiteli işsizlerin oranının yükselmesi hepimizi kara kara düşündürmeli. Üniversite gençliğinin ve üniversite bitirmiş gençliğin sorunları ve bu sorunlara çözüm aranması hepimizin ortak sorunu olarak önümüzde durmaktadır. Üniversite gençliği toplumun en dinamik, en hareketli kesimidir; vücudun herhangi bir organı ağrıdığında vücudun bütünü nasıl etkileniyorsa, gençliğin sorunları da düşünen herkesi rahatsız etmelidir. Benim üniversiteli yanım çok ağrıyor, sizin hiç ağrımıyor mu? …