Sait Faik’in 110. doğum yıldönümü İstanbul, İzmir gibi büyük kentlerimizde Nazım Hikmet Kültür Merkezi tarafından kutlanıyor.Edebiyatımız açısından Sait Faik’in değerlendirilmesi, anılması, konuşulması nitelikli okuyucular açısından son derece önemli.Genç kuşakların onun eserlerini tanıması için bu tür anmaların ne kadar önemli olduğu bilinmelidir. Lise yıllarında Sait Faik’in eserleriyle tanışanlar, seçici bir okuma kültürüyle karşılaşırlar.Sait Faik’i okumak aynı zamanda seçici olmayı da gerektirir.Nitelikli bir edebiyatın ne olduğunu öykülerini okurken hissederiz.
İlk kez lisede okurken, okul çıkışında hep kitapçının önünden geçerdim.Her geçişte, gözüm vitrinlere takılı kalırdı.Bilgi Yayınevi’nin çıkardığı o kitapları çok iyi anımsıyorum.Harçlıklarımdan kısarak ayda bir kitap almaya başladım.İlk aldığım Sait Faik’in kitabı Semaver-Sarnıç’tır.Kitapta anlatılanları, kitaptaki kahramanları yanımda, yöremde, çevremde görüyordum.Aslında anlatılanlar bizim hikayemizdi.İşçiler vardı, köylüler vardı, hamallar vardı, seyyar satıcılar vardı, balıkçılar vardı; yani ekmeğini alın terinden çıkaranlar vardı, anlatılanlarda.Okurken ister istemez Sait Faik’in hikayelerinde anlatılanlarla bütünleşiyorsunuz.Sait Faik küçük insanın yaşam serüvenini, inişleriyle çıkışlarıyla, derinliğine veriyor.
Hele bir Semaver hikayesi vardır ki; insan okurken irkilmeden duramaz.Anlatılan fabrikada çalışan bir işçi ailesidir.Anne ile oğul birlikte kalırlar, annenin tek umudu oğludur.Birden anne hayattan çekilir; oğul ne yapacağını bilemez, şaşkınlık içindedir.Oğul, ölen anneyi evde bırakarak işe gider.Bu duruma önce bir anlam verememiştim.Oğul işten çıkarılabilir, işinden olabilir, bu da çok büyük bir sorun.Bir daha iş bulamayacağı hissettirilir.Bir yanda ölüm, bir yanda işsizlik bir karabasan gibi önünde durur.Son derece düşündürücü bir hikaye, işçinin önündeki zorlu yaşamı, gözlerimizin önüne getirmektedir.Bu hikayeyi çok sevmiştim; yaşamın gerçekliğini apaçık önümüze serdiği için.Sait Faik ne söyleyecekse doğrudan, eğip bükmeden bize anlatmıştır.Çalışan, alın teriyle geçinen insanları ne çok sevdiğini hikayelerinden anlıyorsunuz.
Bir de "Karanfiller ve Domates Suyu" hikayesi vardir.Burada da yoksul bir köylü ailesi anlatılmaktadır.Hiçkimsenin beğenmediği,taşlı kayalı bir araziyi, Kör Mustafa adam eder.Kazmasıyla, küreğiyle gece gündüz çalışarak işe yarar hale getirir.Karısı da kendi kafasındandır; el ele vererek bu taşlı araziyi ekilip dikilecek hale getirirler.Güzel domatesler yetiştirirler,güzel çiçekler yetiştirirler.Herkes Kör Mustafa’nın tarlasına kıskançlıkla bakar.Sait Faik şunu demek ister: Çalışmadan, didinmeden, alın teri dökmeden hiçbir şey elde edilemez.Tembel insanların hiçbir şey elde edemeyeceğini, güzel yaşamanın çalışanların hakkı olduğunu, bu çalışkan köylü ailesini örnek vererek anlatır.Anlatırken o insan gittikçe gözümüzde büyür, gönlümüzde saygın bir yer edinir.Anlatılanlarda duygu dolu, dürüst, namuslu insanların hayatı vardır.
Sait Faik’in bir de "Kayıp Aranıyor" adlı romanı vardır.Zaten bundan başka roman yazmamıştır, buna uzun hikaye de denilebilir.Bu küçük kitapta çağdaş bir genç kadın anlatılır.Bu kadın kendi ayakları üzerinde durabilen, kendi seçimini yapabilen, telkinlerden uzak, kendi kararını kendi verebilen bir karakterdir.Bu romanda kadın erkek eşitliğini görüyoruz, saygıyı görüyoruz, baskıdan uzak özgür insanın davranışlarını görüyoruz.Bu kadın karakter, çağdaş kadının nasıl olması gerektiğini de bize öğretir.Bu türden kişilikli çağdaş kadınlarla yaşam daha da güzelleşir.Dünyada baskı kurmadan, iki eşit insanın birlikteliğinden daha güzel bir şey yoktur."Kayıp Aranıyor" romanı kayıp değil de ortada duran, capcanlı, özgür kadını anlatmaktadır.Çağdaşlık ayrım yapmadan, eşit insanların, yan yana olmasıyla sağlanır.Roman okunduğunda bize çok şeyler anlattığı görülecektir.
Sait Faik’in eserlerini okumak çok güzel bir şey.İnsan düşünemediği, farkında olmadığı birçok şeyi onun eserlerinden çıkarabiliyor; aynı zamanda Türkçe’nin de tadına varıyorsunuz.Sait Faik gördüklerini, yaşadıklarını, düşündüklerini olabildiğince güzel anlatmıştır.Onun hikayelerinde hayat vardır, insanlık vardır, insanlığın çektiği sıkıntılar vardır;kısacası her şey vardır.Yalnız, umutsuzluk yoktur.Onun eserlerini okurken, hayatın zorlukları karşısında, hiç umudunuz kırılmaz.Bu nedenle arada bir Sait Faik’in yazdıklarını okurum.
Sait Faik bir halk yazarı olarak akıcı, güzel, anlaşılır bir dil kullanmıştır.Sait Faik yalnız ülkemizde değil, ülkemiz dışında da okunmaktadır.Eserleri yabancı dillere de çevrilmiştir.Böyle değerli bir yazarın bir kurum tarafından anılması, değerlendirilmesi, okuyucuya tanıtılması son derece anlamlı.Okuma tutkunları için Sait Faik keyifli okumaların yolunu açar, giderek insanı eleştirel okumaya kadar götürür.Sait Faik okumaları insanlığı , insanlığın yaşadığı serüvenleri anlamamıza yardım eder.Okuyun, beğeneceksiniz.