Sabah gazete yerime gitmeye hazırlanırken, Hanım ‘Hoca bir dakika gele de şu manzarayı gör.’Dedi. Merak ettim. Aldı beni Munzur’a, bakan balkona götürdü.’Güneş, yeni doğmuştu. Henüz ısıtmıyordu. Önümüzde acelesi yokmuş gibi sessizce akan Munzur’a, vuran güneş ışınları, yanıp sönen pırıltılara yol açmıştı. Ördekler, sürüsü, başlarında yeşilbaşlarla, suyun içinde süzülüp, bazen suya dalıp çıkarak Munzur’u’,renklendirmişlerdi.
   Dönüp hanıma baktım.’gördüğün bütün bu güzelliklerin üzerini, nerdeyse kapatmak, örtmek üzere olan kirli bezi görüyor musun.’Dedi. Baktım. Nehrin karşı tarafındaki yerleşim yerlerinin üstünde bir bulut gibi birikmiş duman bulutu nehre, bize doğru yayılmaktaydı. Hanım,’ bu kadarını hiç görmemiştim. Kalitesiz kömürlerin yakıldığı yıllarda bile bu kadar kirlilik görülmemişti.’Dedi.
    Çıktığım sokaklarda da aynı manzara vardı. Kirlilik bulutları sokakların üzerinde sokaklara da sarkmışlardı. Korunmak isteyenler, ağızlarını burunlarını sararak yürüyorlardı.
   Bu kirlilik, bu manzara, Şehrimize yakışan bir manzara değildi. Bizler, Dersimliler, şehrimizi, Munzur Dağlarından gelen vadileri ile sarmış, dolamış, iki nehrin getirdiği doğa kokan temiz hava ile onların oluşturduğu güzellikleri ile övünürdük. Kirli, kontrolsüz, yakılan kömürlerin, şehre, yaydığı kirlilik, bütün bu güzellikleri, gölgelediği gibi, yaşamı, büyük ölçüde tehdit eder boyutlara varması, DERSİME, yakışmayandı.
   Gazete yerinde bu tehlikeyi, mesai arkadaşım, NAZLI ile paylaşırken, Avukat Kemal AKBAYIR, geldi.’Hocam, DERSİMİN sorunlarını yakından takip eden köşenizde dile getiren bir kişisiniz. Şehrimizin, hepimizin, öncelikli sorunu olan bu tehlikeli kirliliği de dile getirin.’Dedi. Yanında getirdiği Çevre konulu kitapla, Anayasa kitabını önüme koydu.’Anayasamızın 56 cı maddesi, çevre kanununun 30 cu maddesi, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşamak herkesin hakkıdır. ’Der. Bunu sağlamak içinde çevre adını taşıyan kurumları görevlendirmiştir. Bu kurumlar şehrimizde yok mudur? Bu görevli kurumların sorumluları bu şehirde yaşamıyorlar mı? Neden görevlerini yapıp bu kirliliğe yol açan nedenleri engellemiyorlar. Biz Tunceli Barosu olarak görevimizi yaptık. Kurumları resmen uyardık. Sizde yazın. Vatandaşta, bu önemli sorundan haberdar olsun, sorumluluğunu bilsin. Gerekli uyarıyı tepkisini dile getirsin.’Dedi. Duyarlılığından dolayı kendilerine, Tunceli Barosuna, teşekkür ettim.
   Anayasamız, çevreyi, çevre sağlığını koruması, kirlenmeyi önlemesi için devleti, vatandaşı görevlendirmiştir. Bu görevlendirmede herkes, bütün devletin kurumları vardır. Hiç bir kurum, hiçbir kimse bu görevlendirmenin dışında değildir. Bana ne diyemez.
    Resmi olsun sivil olsun bütün kurumlar, projelerini, uygularken hayata geçirirken, çevreye karşı sorumluluklarını, göz önünde bulundurmak zorundadırlar. Şehircilik kurumu çevre kirliliğini önlemeye çevreyi korumaya çalışırken, tarımla uğraşan kurumlarda, toprağı, doğayı, korumakla, kirlenmesini önlemekle sorumludurlar.
   Vatandaşta, duyarlılığı ile çevreyi korumayı, kirlenmesini önlemelidir. Kirlilik yapan kömürü kullanmayarak, çevre kirliliğini önlemelidir. Vatandaş çevreye karşı sorumluluğunu bilmeli, kirlilik yapan ucuz kömür yerine kirlilik yapmayan pahalı kömürü kullanarak yaşama çevreye karşı sorumluluğunu yerine getirmelidirler. Pahalıda olsa yaşamı sağlığı korumak için buna değer.
   Görevli kurumlara, şehircilik kurumuna, bende çağrıda bulunuyorum. Görevinizi yapın. Kirlilik yapan, belirlenmiş standartlara uymayan kömürlerin satışına izin vermeyiniz. Denetimlerini sürekli kılın.
   Yalnız Şehircilik kurumuna değil, bütün kurumlara çağrımdır. Kalorifer bacalarınız paranız var diye 24 saat tütmesin.
   Şehrimizin hizmet etmekle sorumlu en büyük kurumu, Tunceli Belediyesine de çağrıda bulunuyorum.
  Sizler de üstünüze düşeni yapınız.