Ya (Hale Vele Kuvete Ali Yül Azim) Bu kuvvete, bu azamete sahip olan şahi Merdan şiri yezdan Ebul turap Haydari kerar Ebu Talib'in oğlu Aliyul Murteza Hazretleri, ete ve kemiğe bürünüp insan suretinde dünyaya ayak bastığında karşısında ilk görünen iki cihan serveri Hazreti Muhammed Mustafa olmuşur. ve de gösteriğidi hesapsız keramet ve kahramanlıklarla kendini ispatladıktan sonra her beşer gibi ecel şerbetini içip fani dünyayı terk etmiştir. (Aşık ne demiş Ali gibi er gelmeden cihana ona da buldular bin türlü bahane. Babalarımızdan öğrendiğimiz şöyledir. Hazreti Resulullah buyurmuş ki (Ene ve Aliye minel nuru vahiden)
Ben ve Ali bir nurun parçalarıyız. ve gene buyuruyor ki (ene medinetil ulum ve Ali Babuhu) ben ilmin şehriyim Ali Kapısıdır. Bu şehre varmak için bu kapıdan geçecekler o yüce peygamber hiç bir şeyi boşa söylememiştir.
Atalarımızın anlattığı şöyledir yüce mevlam kainatı var eylemek için kendi ilmiyle bir çok şeyi birbirine karıştırıp yoğurduktan sonra bunları bir dolap gibi çevirdi. Ve dönen nesneden bir parça kopup ayrıldı. Bu işte bu kopan parça Muhammed Ali'nin nuru idi. Yüce mevlam o parçayı kudretten bir kandile koydu. Ondan sonra kainatı yarattı. Yer, su, gök, duman idi. Bundan Sonra sırasıyla beş tane Cebrail yarattı. Her Cebrail uzun yıllar yaşadı. Bunlar o suyun üstünde pervaz edip dönerlerdi. Fakat bir noktaya gelince kendilerine gayıptan sada gelirdi. Sen kimsin, ben kimim Cebrailler sen sensin ben de benim diye cevap verirlerdi. O zaman takattan kesilir suya konarak gark olurlardı.
Her Cebrail'in ömrü de çok uzun idi. Binlerce yıldı onlar yok olup giderken o nur o kandilde yaşıyordu. Ondan sonra mevlam 80 tane şehir yaptı. Bu şehirlerin hepsini hardal denilen bir nevi deri ile doldurdu.Bir kuş icat etti kuşun gıdası senede bir heb yemekti o kuş seksen şehirin darısını da bitirir ve mevlam yok ol dedi onlarda yok oldu o nur gene baki kaldı ondan sonra Ahir Cebraili biat etti.Cebrail Aleyhisselam kanat çalıp döndü.Bir noktaya geldi gene ses geldi.(sen kimsin ben kimim ) Cebrail sese cevap veremedi ve ona geçti.Tam yorulmuş takatdan düşmüştü.Suya konacağı yerde önüne bir kabe getirdi.Cebrail kabenin kapısında kondu içeri bakti içerde bir kandil asılı kandilin içinde bir nur parlıyor.Nur cebraile seslendi.Ey Cebrail burdan gider ve sese o ses sana seslenirse söylesen yardansın ben yaradılmışım sen ğalıksın ben malukum dedi kurtalasın.Cebrail uçtu kubbe kayboldu.Pervazı vurup dönerken yolu yene o noktaya geldi.Sevda geldi sen kimsin ben kimim. Cevap verdi sen haksın ben mahlekan, yaradansın ben yaradılmışım ve ondan sonra cebrail yorulmadı kanat çalıp döndü. Yaradan İsrafil, ezrail, Mikail'i ve de ezazulu yarattı. Bunlar Cebrail'e geldiler ve sordular. Sen bizden evvel geldin ne gördün. Cebrail biz hepimiz yaradılmışız. Bir yaradan var. Bunlar inanmadı, Cebrail bunları alıp Kabe'ye getirdi. Kabe'nin yedi kapusu vardı. Hepsi bir kapuya kondu. Seda geldi. Hepimiz o kapulara bin yıl hizmet edin ki kapular açılsın. Bin yıl sonra herkes kendi kapusundan içeri girdi ve kandildeki nura secde ettiler. Azazul secde etmedi. O nura tükürdü. Onun o tükürüğü nura varmadan gökyüzüne uçtu gitti. Ve Allah-u Teala yeri göğü yarattı. 366 melekeyi yarattı. Cebrail'i yerin göğün elçisi, İsrafil'i sur düdüğünü çalmaya, Mikail'i yağmurla, Ezrail'i can almakla Ezazulu da meleklerin başı olarak görevlendirdi. Ve ademi yarattı onu da meleklere danıştı fakat melekler buna razı olmadılarsa da Allah dediğini yaptı. Allah meleklere dedi ki (Ben bir insan yaratmak, yeryüzünde çoğaltmak fikrini beslerim. Sizlerden de o insana sevgi saygı isterim.) Melekler doğacak insanın yeryüzünü huzursuz edeceğini söylediler. (Ey yerleri, gökleri yaradan Allahımız. yeri kaplarsa fesat göğü kaplar ahımız) diye itiraz ettiler. Fakat karar onundur. Yukarıdan beri yaza geldiğimiz bu var oluşla yok oluşlarda tek değişmeyen kudret kandilindeki nurdur.
Aşık ne güzel demiş: (Kudret kandilinde parlayıp duran Muhammed Ali'nin nurudur. VAllahi işte Resullullah'ın buyurduğu en ve Ali'ye minel nuru vahiden işte bu nurdur. Bu nur sonunda ikiye ayrıldı. Nübüvvet nuru Abdullah Velayat nuru ise Ebu Talip'e geçti. Ve sülblerinden Muhammed ve Ali ete kemiğe bürünerek cihana geldiler. Dünyaya hakkın emri ile bir inanç bir din aşıladılar.
Kardeşlerim Hakikati Şuada kitabında büyük şairimiz Fuzuli Hazretleri diyor Adem cennetten kovulduktan iki yüz yıl sonra günahları af oldu. Bir Adem'in haya etmesi iki Adem'in ağlaması, üçüncü en mühimi duası idi. (Adem bir gün yarabbi Muhammed ve Ali Muhammed'in hatrı için günahlarımı af eyle dedi. Kendisine sada geldi sen Muhammed'i ne tanırsın ki onun şefaat eteğine vardın. Adem, ya rabbi cenneti alada gezerken arş dalları üstünde onun ismini senin isminin yanında yazılı gördüm. Bildim ki ondan daha ulu kimse yoktur.
Burada çok acı bir gerçek yazayım. Ne acıdır ki eğer bugün Hazreti Resulullah başını kaldırıp dünyaya baksa vallahi de billahi de kendi dinini tanımaz. ne koşa koşa camiye gidenler ne de cemevlerine gidenler yapmacık bazı hareketlerle bir şey yaptıklarını sanıyorlar. Yok kardeşim yok. Ya Allah Ya Muhammed dediğin zaman için ürpermiyorsa tüylerin diken diken olmuyorsa yaptığın hizmet hak için değildir.
Televizyondan izledim. Hacı kafilesi hacca gidiyor. Yolda Hatay civarında bir mola yeri var. Orada mola vermişler. Kafilede rehberlik yapan bir hoca anlatıyor. Mola verildi. Herkes namazını kıldı. Herkes kendi işleri ile meşgulken hacı adayının biri yanıma geldi. Konuşuyorduk. Bir ara bana sordu hocam acaba Hazreti Muhammed kaç defa hacca gitmiş dedi. Bir defa dedim. Ya öyle mi evet dedim. Öyleyse onun da inancı zayıf imiş. Sen kaç kere gittin dedim. Bu dokuzuncu dedi. Sanki dokuz kere giden Muhammed'den daha inançlıdır. Bir başka misal. Dedenin biri talibini ziyarete gitmiş. Bir gün talibi demiş dede bu gece rüya gördüm. İkimiz beraber filan ziyarete giderdik. Sen beş adım ileride ben arkanda. ikinci gün sen üç adım önde. Üçüncü gün omuz omuza gidiyorduk. Dördüncü gün ben beş adım ileride sen arkamda idin deyince, piri der ki evladım pirden o yana dünya karanlıktır. Hangi cehenneme gidersen git. Bir taraftan hacı, Muhammed'in inancının zayıf olduğunu söylerken öbür taraftan talip pirinin önüne geçmiş gidiyor. Bu mudur Müslümanlık, bu mudur hacılık, taliplik. Bizim Aleviliğimizde derler ki pirsizin piri şeytandır. Bir kişi pirini, rehperini, mürşidini, musayıbini bilmezse yılda bir sefer darı Mansur olur. Hesabını vermezse ağlattığını güldürüp, döktüğünü doldurup kurbanını kesmezse o Alevi de olamaz, talip de olamaz. Yolun emri böyledir.
Yüce Mevladan niyazım bizleri Muhammed Ali'nin divanına yüzü siyah göndermeye. Bugünden itibaren onların aşkına oruç tuttuğumuz On İki İmamlar yar ve yardımcımız ola. Ailemizi, memleketimiz ve bütün insanlık alemine huzur vere. Ehli Beyt'in gemisine bizi kavuştura.
BEYİT
Kati günahkaram ey kerem kani,
Çekilen cefaya bağışla bizi
Senin hükmündedir arş ile zemin
Dini Mustafa bağışla bizi.
Düldülün ayası ayayı kamber
Beytül mukadisdir menzili Hayder,
Hasan ile Hüseyin şehperi super,
Hüseyni garibe bağışla bizi.
İmam Zeynel'in mettubu mende
Ne ola ram eyle şol derdu mende,
Muhammed Bakır'a uymuşum mende
Caferi Sadık'a bağışla bizi.
Ben de erenlerin nutkuna eriştim
Çar enasır şeş cihete kavuştum
Kazım Musa'yı Rıza ile behaştım
Rıza'yı garibe bağışla bizi.
Taki ile Naki Askeri'ye sözümdür,
Muhammed Mehdi'ye doğru özümdür
Kul Fakirem Cümle kemlik bizdedir
Çardeyi masuma bağışla bizi
Affet af af af medet ya
Rabbim bütün kulların bütün insanlık alemi için senden af diliyoruz. Yüce yaradan bizleri affeyle.
Şığdelili Berğecan evlatlarından