Muzaffer İzgü edebiyatımızın değerli bir gülmece ustasıdır. Aziz Nesin'le birlikte ünü sınırlarımızı aşmış, karınca gibi çalışkan, üretken bir yazarımızdır. Başarısı, aldığı ulusal ve uluslararası ödüllerle de kanıtlanmıştır. Bildiğim kadarıyla yüzü aşkın kitabı vardır. Muzaffer İzgü 1997 yılında en başarılı çocuk kitapları yazarı olarak Türkiye ikincisi oldu.
Eserlerinin bir kısmı sinemaya da uyarlanmış, uluslararası saygınlığı olan sinema ödüllerine değer görülmüştür. Burada sadece sinemacıların başarısı değil, bu eserleri yazanın emeği unutulamaz. O'nun eserleri sinemacıların başarısına katkı yapmıştır. Türkiye toplumunun yaşam biçimi, mutlu bir yaşama ulaşma kavgası, tüm dünyanın gündemine getirilmiştir. Sanat, insanların yaşama kavgasını görünür hale getirir. Sinemacıların ilgisi, kitaplarına olan okuma isteğini daha da arttırmıştır. Siyah-beyaz televizyon döneminde '' Halo Dayı ve İki Öküz '' dizi olarak çekilmiş ve televizyonda gösterilmiştir. Çocukluğumun geçtiği köyde bu filmi kahvehanenin camından izlerdim. O zamanlar her evde televizyon yoktu, yalnız kahvehanelerde bulunurdu. Çocukken kahvehaneden ( kahvecinin göz yummasıyla ) film izlemeye çalışma, çocukluğumun tatlı anıları arasındadır.
Muzaffer İzgü eserlerinde toplumsal konuları bilimsel bir bakış açısıyla işler. Eserlerini okuduğunuzda bireysel sıkıntıların, toplumsal bozukluklardan kaynaklandığını anlarsınız. Gülmecenin eksen alındığı kitapları bizi hem kahkahayla güldürür, hem de acı acı düşündürür; çareler aramaya yöneltir. Eserlerinde toplumsal sıkıntıları sanat aracılığıyla göstermeye çalışır; bu sorunların kökenlerine inerek, doğru tanılar koymamızı sağlar. Eserleri okurken, aklımız ve beynimiz sürekli çalışma durumuna geçer. Kendimize ve çevremize sorular sorarak miskinlikten kurtuluruz. Yazarın eserlerini okurken bu anlatılanları biz de yaşıyoruz diyorsunuz, yanlışlıklara tepkiniz giderek çoğalıyor.
İlkokul çocuğundan başlayarak toplumun tüm kesimlerine seslenen yazılardır bunlar. Çocuklar arasında neredeyse Muzaffer İzgü'yü tanımayan yoktur. Örneğin '' Ökkeş '' dizisi , '' Anneannem '' dizisi çocuklara yönelik kitaplardır. Bu eserleri yalnız çocuklar değil, büyükler de okuduklarında tat alabileceklerini göreceklerdir. Hatta bu eserleri çocuklardan önce anne babaların okuduğunu biliyor ve duyuyoruz.
İlkokul çocukları bu dizi halindeki kitapları okuyarak, okuma alışkanlıklarını geliştiriyor, yazılanlarda kendilerini buluyorlar. Hatta okurken çocukların kahkahadan kırıldıklarını görüyoruz. Kendi gerçeklerinden yola çıkıldığı için çocukların okuma istekleri artıyor, çocukların düşünme gücü harekete geçiyor, giderek toplumsal gerçeklerin farkına varılmasında yararlı oluyor bu eserler. Toplumsal duyarlılığı olan, bilimsel, laik ve demokratik düşünen anne babalar, Muzaffer İzgü'nün eserleriyle tanıştırıyorlar çocuklarını. Okumayı seven, okuma eyleminden keyif alan çocuklar Muzaffer İzgü'nün değerinin farkına varıyor. Çocuk edebiyatı denilince aklımıza Muzaffer İzgü'nün gelmesi bu nedenledir. Çocuk ruhunu iyi anlayan bu yazar, çocukların gönlünü fethetmiştir.
Muzaffer İzgü’nün gençlere yönelik eserlerinde de ne kadar başarılı ve usta olduğunu okuduğumuzda anlıyoruz. Yazar gençlerin en duyarlı oldukları konulara parmak basar. O'nun eserleri eğlencelik türünden okunan eserler değildir. Bu eserler okunduğunda gençler kendilerini bulurlar, yaşam duyarlılıkları daha da artar. Yaşam karşısındaki tavırları edilgen değil, sorgulayıcı bir duruma gelir. Gençlerin kafasında şimşekler çakar; neden, nasıl, niçin sorularına yanıtlar aramaya başlarlar. Muzaffer İzgü'nün eserleri çok okunmanın ötesinde uyarma, uyandırma, aydınlatma görevini de yaparlar.
''Bütün Sabahlarım Senin Olsun'' adlı gençlik romanında üniversiteye hazırlanan gençleri anlatmaktadır. Okul-dershane arasındaki koşturmacada gençlerin hiç boş zamanları kalmaz. Bu gençler sürekli ders çalışırlar, sürekli test soruları çözerler. Bu kıran kırana yarışta cumartesi ve pazar tatilleri de kalmamıştır. Hem ailelerin, hem de gençlerin yaşadığı bu stresli ortamı çok iyi anlatmaktadır yazar. Gece gündüz çalışarak birbirlerini geçmeye çalışmaktadırlar. Bu yarışta dayanışmaya, dostluğa, sevgiye yer yoktur. Bunlar yaşanırken en temek insani duygular unutuluyor: aşk.
Bu koşturmacada sıcacık, içten, çıkarsız duygularını birbirlerine aktarabilen gençler de olabiliyor. ''Bütün Sabahlarım Senin Olsun'' adlı kitapta Çiçek ile Furkan'ın tertemiz arkadaşlıklarını görüyoruz. Kitabı okurken gençlerin bu tür arkadaşlıklarının olmasını siz de istiyorsunuz. İhmal edilen, yaşanmayan duyguların çarpık bir şekilde gelişmesine yanıyorsunuz.
Yaşamı hep sınav olarak algılarsak doğal dürtülere, sıcacık güzel duygulara yer kalmaz. Bu romanda insani duyguların ertelenmemesi, zamanında yaşanması gerektiği iletisi veriliyor. Gençlik duyguları bastırılmadan yaşanırsa bir anlam kazanır.
'' Kaçak Kız '' adlı gençlik romanında da benzer konular ele alınmakta, gençlerin anlaşılması, baskıcı tutumlardan kaçınılmasının gereği vurgulanmaktadır. Gençleri anlamaya çalışmazsak, çarpık bir gelişmeyle karşı karşıya kalabiliyoruz. O'nun gençlik romanları, gençlerin yaşadıkları sorunları görmemizi, anlamamızı ve daha anlayışlı olmamızın gereğini işaret eder. Anne babaların gençlerin sağlıklı gelişmesi için onların karşılaştıkları sorunlarda yanlarında olmaları gerekir. Tepkici, baskıcı tutumlar onları aileden koparır. Tüm anne babaların gençleri kazanmak diye bir derdi olmalı. Yazarın gençlik eserlerini okurken benzer sorunları yaşadığımızı görüyoruz.
Muzaffer İzgü'nün eserlerini okumak insanı büyük bir keyif veriyor. Gerçek bir okuma eylemiyle karşı karşıya kalıyorsunuz. Muzaffer İzgü dili çok iyi kullanan bir yazarımız. Eserlerinin tümünde titizlikle işlenen bir dille karşı karşıya kalıyoruz. Usta yazar bizi güldürüyor, düşündürüyor, yaşamı sorgulamamızı sağlıyor, giderek bizi eleştirel okumaya yöneltiyor. Muzaffer İzgü'nün eserleri güzelliklere yelken açmamızı, olumlu, iyimser tavrımızı geliştirmemizi sağlıyor, umudu diri tutuyor.