Mevsim sonbahar. Bütün ağaçlar yapraklarını içime dökmüş gibi. Nedense bu mevsimde, bir son duygusuna kapılıp, mevsimin bütün acısını her gün batımında yüreğimde hissediyorum. Âdeta zindanımı yüreğimde kurmuş gibiyim. Tam da sıcak günlerin soğuklarla buluşacağı günleri düşünürken, toplumsal fayların kırıldı-kırılacağı takılıyor aklıma. Suriye’deki görüntüler yeşil bir zeytin tanesi gibi önümüze sürülüyorken ve ölüm bir coğrafyada mevsimlere çarpıp yitik hafızalarımızda çığlıklara dönüşüveriyor. Yerinden yurdundan sökülmüş hayatlar yollara düşürülerek hançerleniyorken, yüreğimdeki acılar sınırları aşarak uzun bir yol oluyor. Ve bu acıları unutulmayacak hesaplarımın hanesine yazarken, bütün hüzünleri mevsimin sararan yapraklarına seriyorum. Ortadoğu’nun bağrına saplanmış hançerlerin, kader diye sunulan acıları insanlığımızı gün be gün kemirirken, uzun çığlıkların ve toprağa düşen bedenlerin görüntüleri, geçmiş bir yaz gibi ısıtıyor yüreğimi. Kirletilmiş zamanlardan geçiyoruz. Mevsimsiz coğrafyalar ölüm renginde. Çaresizlik, yönünü şaşırmış bir rüzgar gibidir, ölümlerin kutsandığı bu topraklarda. Cinayetler siyaha bürünmüş cellatlarca doğallaştırılıyor. Maalesef, tükenen ve eksilen değerlerimizle güzellikleri uğurluyoruz. Tarih bombalanıyor, mevsimler kurşunlanıyor, çiçekler solduruluyor ve yüreğimiz yangın yeri. Her geçen gün, yürekler çölleşiyor ve en insani değerlerimiz bizden uzaklara göçüyor, göçürülüyor. Kaderlerinden kaçarcasına, umutlarını kusursuz maviliklerin olduğu bir gökyüzüne doğru salıyorlar. Belki yeni güneşler doğurmak, yaşanası mevsimlerin beklentisiyle ayrılığa kanatlanmış kuşlar gibi uzaklaşıyorlar yuvalarından. Günler kan renginde ve ateş yanı başımızda pişiriyor hayatı. Topluma kendi rengini vermeye çalışan karanlıkların insanları, mevsimi siyaha boyamak adına en kutsal değerlerle perdeliyorlar zalimliklerini. İnsanlık sessizliğinde saklanadursun, sevgisi çalınan mevsimlerin çığlığı zamanın göğsünde hep saklı kalmayacaktır. Mutlaka zaman yırtılacak ve ellerimiz dokunmak isteyecek sonbahar yüzlü insanların boynu bükük sevdalarına.. Evet, yüreğim talan sonrası gibi. Yüreğim bir uçurum kenarı. Demek hazan düştü yüreklere, insanlığa hasretliğimiz ondan. Demek güzler hüzün düşürdü, ağustos kadar sıcak yüreğime. Bu yüzden yüreğimdeki ıssızlık kadar yalnızım. Bundandır içimdeki sürgünlük ve mevsime dargınlığım bundan.
Hüseyin KAYA