Ünlü romancımız Yaşar KEMAL'İN ünlü bir eserinin adıdır. Filmi yapılmıştır. Filmde, sevdiği adam tarafından kocası öldürülen kadının, köylüler tarafından öldürülmesine karar verilir. Köylüler bunu yapamaz. Yılana benzettikleri kadını, oğluna öldürtürler.
    Benzer bir cinayet de DERSİM Doğasında işlendi. DERSİM Doğasının bir zenginliği, bir güzelliği, DERSİMLİ olduğu söylenen, DERSİMLİ olduğundan şüphe ettiğim birileri tarafından katledildi. Halk dilinde ejderha sayılacak büyüklükteki ŞAHMERAN bir yılanı, doğa düşmanları, doğa katilleri katletmişler.
   Yaptıkları cinayetle de övünen doğa katilleri, katlettikleri o güzelim doğa harikası ile utanmadan poz vermişler. Kahramanlıklarını da Facebook’ta, yayınlamışlar.
   O, katlettikleri doğa harikası DERSİM Coğrafyasının endemik türlerinden bir zenginliğiydi. Süsüydü. Başka bir coğrafyada bulunmayacak kadar özeldi.
   Kime ne yapmıştı. Kime ne zarar vermişti. Evinde, yurdunda yaşıyordu. Gidip onu, evinde yurdunda katletmek, hangi vicdana sığar.
   Doğada dengeyi, yaşamı koruyan, bu güzelim yarattıklar, doğada çokça olmasına rağmen, kime ne zarar vermişlerdir. İnsanlar gidip, üstlerine basmazlarsa, katletmeye kalkmazlarsa, bu güne kadar yılda kaç kişiyi ısırmışlardır. Kaç kişiye zarar vermişlerdir. Hemen, hemen yok gibi.
   Uygar ülkeler, onları, koruma altına alıp, gözleri gibi korurken, onlara zarar verenleri kendilerinden saymayıp ceza verirlerken, biz onları katledenleri, çok büyük bir kahramanlık yapmışlar gibi görsel iletişim kanallarında herkes görsün, alkışlasın diye yayınlıyoruz.
   Bu cinayet uygar ülkelerde yaşansa ki yaşanmaz. Yaşansa toplum olarak kıyamet koparılır. Yapanlar, bir katil gibi toplum tarafından cezalandırılır. Dışlanır.
   Ben, doğada, sevdiğim korunmasını istediğim doğa zenginlikleri gibi yılanı da doğanın önemli bir zenginliği olarak görür. Onlar gibi severim. Korurum. Araba kullanırken yola dikkat ederim. Yola çıkan bir yılan varsa onu ezmemek için gerekli tedbiri alır, ezilmesine izin vermem. Bir gece yolculuğunda arabanın farlarından etkilenip, yolun ortasında hareket etmeyip duran bir yılanı, arkadaşım, ALİ İhsan ERDOĞAN, kuyruğundan tutup yolun kenarına atarak ezilmesini önlemişti.
   Çiçeklerin sevgiden, kendilerini seven konuşmalardan algıladıkları, etkilendikleri söylenir. Köpeklerin de 100 metre mesafeden sinyal aldıkları, kendilerine bakışlardan dost düşmanı ayırt ettikleri söylenir. Yılanlarda seslerden, davranışlardan algılanmış olacaklar ki bunun örneğini yaşayarak gördüm.
    Önümde otların arasında süzülerek giden siyah bir yılana seslendim. "Yakışıklı, acelen ne nereye gidiyorsun" dedim. Durdu. Başını kaldırarak bana baktı. Adeta gülümseyerek, aynı şekilde süzülerek gitti.
    Yılanı öldürmeyi değil sevmeyi, torunlarımıza da öğrettik. Onlar da yılanı, bir kaplumbağa, bir kuş, bir kelebek gibi doğanın ailesinden biri olarak algıladılar. Bahçede hareket eden yılanı görmekten korkup kaçan, kültürlü öğretmenin aksine korkmadan seyrettiler. Hatta bir yılanı seyretmenin sevincini yaşadılar.
   Uzmanlar, bilim adamları,’"çocuklarınızı, doğayla, toprakla, hayvanlarla, buluşturun, tanıştırın ki, insanı insan yapan değerleri kazanabilsinler. Bütün renkleri farklılıkları zenginlik sayabilsinler.
    İnsan gibi insan olabilsinler."
   Umarım, Doğaseverler, DERSİM'İN zenginliğini, ŞAHMERANINI, katleden bu sözde DERSİMLİYİ, merak edip araştırırlar. Teşhir ederler.