Zamanı kağıtlara tutturmak demektir yazmak. Mevsimle beraber nice umutlar sonbahar sarısına bürünerek terk ediyor bizleri. Bizlerde aynalara hapsettiğimiz yüzlerimizle, bütün keşkelerimizi temize çekmeye çalışırız. Sonra sonbaharın yağmurlarıyla üstümüze düşer umutlarımız. Ve sonra hepimize yetecek umudu, yüreklerimizi doldurarak saklarız başka zamanlara..

 

            Bizler ki yokluğu ve yanlızlığı kucaklayanlarız, ama nedense kaç makyaj denedik yüzlerimizde bilir misiniz? Kaç sokak uzaklaştık, el değmemiş duygularımızdan. Ve her gün boğulacak gibi olduğumuz günlerin dalgaları bizleri atıveriyor kıyıya. İçimizdeki ateşler sönüyor, sevgilerimiz içimizdeki karanlıklarda saklı kalıyor. Umut ise solgun çiçekler gibi, güzelliklerin yasını tutuyor. Biz ise kağıtlara sarılıyoruz.

 

            Usanıyoruz, kirlenen, eskiyen şey ve alışkanlıklarımızdan. İlişkilerimiz bir depremi gizliyor içinde. Her an şimşeklerin çakacağı karanlık bir gece gibi. Gerginiz,adeta bütün çirkinlikler girmiş günlerimize. Hayata katılmanın duygusu bir gül gibi koparılıyor dalından. Zorbalıklar sağanaklar gibi yağıyor geleceğimize. Ve yazarak döneriz yüreğimize, yurdumuza ve tarihimize.

 

            Dünya yırtılacak gibi gergin.Yanımızda, yakınımızda, içimizde ölüyoruz. Çocuk salıncakları neredeyse boş sallanıyor zamanın bağrında. Tohum uykusuzluklarda döllenir savaş ülkelerinde. Kirleniyoruz ve dostluklar şiirin dizelerinde kalır. Ne yazık ki; umudu günün boşluklarına bırakıp, kaçak duygulardan arıyoruz kurtuluşu. Nedense her mevsim içimiz yangın yeridir, öksüz kalırken umudumuz.

 

            Kendimize bile yaslanamadığımız bir yorgunluğu yatıya bırakıyoruz, bir yanı bizim olmasa da gecenin. Sevincin linçlere uğradığı mevsimler çaprazımızda asılı. Ve asla sönmeyen yüreğimizdeki korla, bir mevsim daha öpeceğiz sevgiliyi. Her seferinde kaybettiğimiz umut adına.

 

            Yaşam kendini örüyor ve çabuk öğreniyor insan acıya katlanmayı, her sabah karanlığı tartaklarken gün ışığı. Yaşıyoruz, yürümeye tutkun ve yolun sonundaki umuda varmak üzere. İşimiz mehtapdaki yıldızları dansa kaldırmak, geleceğe kanat vurmaktır. Yaşam ise bedenimize yürüyen su, ciğerlerimize akan havadır. Herşeye rağmen tenimizin güneşle sevişmesidir. İçimizdeki yaşam bir deniz gibi köpürerek vursa da aldandığımız kentin sokaklarına, sevgi boynumuzun borcu, acı ise bir prangadır boynumuzda.

                                                                  Hüseyin KAYA