1972 Yılı, Mayıs’ın 6’sıydı. Sonsuza dek kaybettiğimiz SEVGİSİNE DOYAMADIĞIMIZ, henüz 2 yaşındaydı. Sevgisine doyamadığımız, bizi sabaha kadar uyutmadığı gibi, sabahın ilk saatlerinde alacağımız acı haber de bizi sabaha dek uyutmamıştı. Sabahın 7.sinde Televizyonların olmadığı o günlerde acı haber, radyodan ilk haber olarak verilmişti. Gür bir sesle verilen haber, sanki bütün dünya duysun diye verilmişti.  Böyle bir katliamı, beklemiş olsak ta bize çok acı vermişti. Üç Fidanın katliamı, Devrimcilerin, halkların katliamı olmuştu. Köyde bir cenaze çıkmış gibi köylülerde, üzülmüştü.
    Askeri Darbenin askeri hâkimleri, cuntadan, aldıkları emirleri yerine getirerek ölüm kararı verirken, “Üçe, üç” diye intikam ateşi ile yanan o günün başbakanı katil SÜLEYMAN DEMİREL de, ölüm kararını mecliste onaylatarak, acımasızca, insanlıktan, utanmadan üç fidanı ölüme, idam sehpasına, göndermişti.
  Ölüme, korkusuzca, bütün halkların, özellikle Kürt ve Türk Halklarının kardeşliğini, haykırarak yürümüşlerdi.
   1972 Yılında henüz 25 yaşında, hayatın baharında, yaşamlarını ülkenin bağımsızlığına, demokratik bir ülke olmasına adamışlardı..
   Bu uğurda, arkadaşları ile ölümü göze alarak savaşmışlardı.
   Mücadelelerinde, savaşlarında, hiç kimseye kıymamışlardı. Karşı oldukları hiç kimseyi öldürmemişlerdi.
   Ülkelerinin, bağımsız, demokrat bir ülke olmasını istemişlerdi.
   Ülkede, yaşayan bütün halkların, eşit olmasını istemişlerdi.
   İşçilerin, ezilenlerin haklarını savunmuşlardı.
   Onları ölüme götüren o gece, tarihe, kapkara bir gece olarak geçmişti.
  Onların, yürekliliğine, korkusuzluğuna, tanık olan avukatları HALİT ÇELENK’LE, DENİZLERİN, ŞEPİKE, Abla dedikleri avukatın eşinin, gözyaşları, yıllarca akmış. Kurumamıştı.
   Elleri cebinde sigarası ağzında ölüme, korkusuzca gidenleri, seyreden mahkeme başkanı ALİ ELVERDİ’NİN yüreğine korku düşmüştü.
   Bu gün, milyonların gönlünde taht kuran,
   ONLAR, ÖLMEDİLER. ÖLÜMSÜZLEŞTİLER.