Sayın Orman Müdürümüz, gazete yerimde, misafirim, oldu. Halkın ifadesi ile hoş beşten sonra, müdürün mesleği, olan bu günlerinde, ilk ve baş konusu olan ORMANI, ülkede yaşanan yangınları, yangınların, ülkemize, insanlığa, verdiği büyük zararları, tahribatları, konuştuk.
Daha önce HOZAT ilçemizde çıkan yangının söndürülüşünü, Sayın Müdürle, iletişim halinde sürekli izlemiş, takip etmiştik.
Sayın Müdür, üzgün ve ciddi bir yüz ifadesiyle, ’Hocam, Akdeniz sahil şeridine, bakan coğrafyamızda, yanan çam ormanları, dünyada, eşi, benzeri bulunmayan, milyonlarca yılda, oluşmuş. Bir coğrafyanın, ürünüdür. Kızıl Çam ormanları, kızıl tilkiye benzediği için kızılçam ormanları denilmiştir. Dünyada ünlü ÇAM BALI, bu ormanlarda, elde edilir. Başka coğrafyada, başka kızılçam ormanlarında, bu kalitede, ünlü bal elde edilemez. KABUK BÖCEĞİ, yalnızca çam ormanlarında yaşar. Kabuk böceği, çam ağacının, kabuk yarıklarından girerek, çamın gövdesini emer. Emdiklerini, dışkıyla dışarı atar. Arı gider, böceğin, dışkısını bulup alır. Onunla bal yapar. Ünlü çam balı, kabuk böceğinin dışkısından, meydana gelen ünlü baldır.’ Dedi.
Gülerek,’ Nasıl olur. İlk kez duyuyorum. Dışkıdan bu kadar dünyaca ünlü bal olur mu?’ Dedim. Müdür Bey gülerek, ’Kabuk böceğinin emdiği, salgıladığı, dünyaca ünlü kızılçamın, en lezzetli, özüdür. Arı, çamın, yaprağından, olmayan çiçeğinden, bal yapmaz.’ Dedi. Yanan kızılçam ormanları, aynı zamanda, nesli tükenmekte olan yaban kedisinin, barındığı neslini, yaşattığı alanlardan biridir. Sağ kalan, olsa bile barınacak alanları kalmadı. Artık. En çok ta, kaybı, acıyı, yaşayanlar, yanıp yok olanlar, kaçamayan, kaplumbağalar, oldu.’ Dedi.
Müdür Bey, yanan ormanların yerlerine, dokunulmamasını, sakın, sakın fidan dikilmemesini, uzmanca anlattı. Yanan orman ağaç köklerinin, tahribata yol açmadan çıkarılmasını, Yerlerine herhangi bir fidanın dikilmemesi, gerektiğini üstüne basarak anlattı. ‘Orman tekrar kendini, yaklaşık 30 yılda yeniler. Kızıl Çamların, süslediği ormanlar, tekrar doğayı süslerler. Zenginleştirirler.’ Dedi. Gülerek,’ bana bakarak, ne yazık ki bizler, bu zenginliği, göremeyeceğiz. Dedi. Bende gülerek, onlar, tekrar coğrafyamızı süsleyip zenginleştirsinler. Varsın, bizler görmeyelim. Çocuklarımız, yeni nesiller. Görsünler. Yaşasınlar.’ Dedim.
Ormanları mesken, ev, yuva, edinmiş, süslemiş, zenginleştirmiş, sayılamayacak, kadar çok canlının, bitkinin, kızıl elbiseli çamlarla beraber, dünyada onlarca ülke büyüklüğünde alanların, alevler içinde yanıp yok olmasının, yaşattığı büyük acıyı, büyük üzüntüyü, paylaştık. Bunun büyük bir felaket, doğa katliamı, olduğunu dile getirdik.
Bir daha yaşanmaması dileğinde bulunduk.
+ + +
KOMŞULARINI ANLATTI.
Gazete yerimde misafirimle sohbet ediyorduk. Misafirim, İş yerinin önünden geçen birini gösterdi. Bak .’Dedi. Adam fötr şapkasına neler takmamış ki. Dedi. Baktım. Tanıdığım biriydi. Misafirime anlattım. Tanıttım.
Misafir gittikten bir müddet sonra, konuştuğumuz adam, gazete almak için geldi.’ Gel otur. Seni süslü şapkanla görüp merak edenler çok.’ Dedim.
Geldi oturdu. DERSİM Tarihinin ünlü isimlerinden, rahmetli, KEL BEKİRİN köyü HAKİS, TE,( Büyük yurt) oturan bir zamanların, ünlü köy hizmetlerinde, Munzur Üniversitesinde Müdürlük yapmış bir isim. Köyde kalıyormuş. Köyü, Köydeki komşularını sordum.’Köyümüz,80 haneli bir köy ama dağınık. Benim çevremde, komşu, üç ev var. Ayrıca bütün gün gece gündüz, komşu olan, evimizin çevresini, bahçelerini, mesken tutmuş, dağ keçileri ayılar, tilkiler, nesli tükenmekte olan vaşaklar var. Ayılar, meyvelere çıkıp meyve toplarken, meyvelerimizi kırıyorlar. Gelenlerin, hepsinin, yavruları da yanlarında. Resmen köyümüze, bağımıza, bahçemize, ortak olmuşlar. Komşu olmuşlar. Artık alıştık. Bir şey demiyoruz. Bazen çan, teneke çalarak gitmelerini istiyoruz. Tilkilerin korkusundan, tavuk besleyemiyoruz. Besleyenlerde tilkilerin giremeyeceği kümeslerde besliyorlar.’ Derken, gülümsüyordu. Tepkili değildi.
Bir zamanlar, anlattığı, köyden gelen derede, köye yakın yerde balık avlamıştık.
Hey gidi günler.
KABUK BÖCEĞİ
Fikri TAŞ
Yorumlar