Kadir MERKİT'LE, PAH Köprüsü'nde KONTU ziyaretten dönüyorduk. Yolun altında fidanlıkla kum ocağı arasında, onlarca dönüm olacak geniş bir alandaki yere yakın alçak, dizili seraları görünce, KADİR’E, "Arabayı durdur. Bunlar nedir bir görelim" dedim.
İndik. Toprağa yakın seralarla donatılmış onlarca dönüm, büyükçe bir alan, başlarında güneşten korunmak için şapkaları olan 3 genç bayan. Ellerinde külbe dediğimiz küçük kazma, çapalarla, ikisi aralıklara, kaldırdıkları naylon seraların altında nerdeyse kol salıp yayılmak üzere olan kavun karpuz fidelerinin etrafını çapalarken arkadan gelen bir üçüncüsü, elinde kürek fidelerin üzerini korunmak için kapatıp etrafını toprakla besleyerek koruma altına almaktaydı.
Karşılaştığım manzara heyecan vericiydi. Şaşkınlıkla onları izlerken, selam vermeyi unutmuştuk. Çok sonra "Kolay gelsin" diyebildim. Doğrulup gülümseyerek , "Hoş geldiniz" dediler. İşlerini yapmaya devam ettiler.
Ne diyeceğimi, ne söyleyeceğimi şaşırmıştım. DERSİM'DE böyle bir manzara ile karşılaşmak nadirdi. Kendimi ADANA’NIN, Çukurovası'nda sandım.
Onlar, işlerini büyük bir özenle yapmaya devam ederken, sabırsızlıkla, sormaya başladım. "DERSİM'DE böyle bir manzara ile karşılaşmamız mümkün değildi. Siz, kimsiniz? Nerden geldiniz? Nerelisiniz? Nedir Bu yaptığınız?" diye sordum. Başlarını kaldırmadan çapalamayı sürdürürken içlerinden biri "MARDİN’İN, Derik İlçesi'nden geldik. Bu gördüğünüz alanı, kiralayarak kavun, karpuz ektik. Yetiştirip pazarlayarak ailemizi geçindirmeye çalışacağız."
Sormaya devam ettim. "Ailenizde, sizinle birlikte çalışacak erkek kimse yok mu?" "Bir erkek kardeşimiz var askerde. Babamız burada. Yanımızda. Geçirdiği bir trafik kazası sonucu belinde 12 adet platin var. Çalışmayacak kadar rahatsız. Yine de yanımızda. Başımızda. Annem memlekette, lisede okuyan ikiz kız kardeşlerime, oradaki evimize, bahçemize, beslediği hayvanlara, bakıyor. Burada da iş bize, iki kız kardeşe düştü."
"Burası, DERSİM, nereden aklınıza geldi? Buraya gelmek. Burayı seçmek" diye sordum. İşleri organize eden, tarlada çalışan, iki kız kardeşten adı HAMDİYE olan 23 yaşında büyük kız kardeş, "Yıllar önce babamın tanıdığı HASAN HÜSEYİN Amcanın sayesinde oldu. Babama, gelin DERSİMDE, kavun karpuz ekin önerisi üzerine DERSİME geldik. Bizim oralarda, kavun karpuz ekmezler. 8 yıl önce DERSİM'E geldik. Büyük ablamın da DERSİM'DE evlenmesinden sonra iyice DERSİMLİ olduk."
Onlar, durmadan çalışırken sormaya devam ettim. "Daha önce memlekette ne iş yapardınız. Nasıl geçinirdiniz?" soruma bu kez 20 yaşında, Açıktan liseyi okuyan küçük kız kardeş LEYLA cevap verdi. "Memlekette toprağımız yoktu. Ailemizin geçimi için yaz mevsiminde, ailece, batı illerine, İzmir’e, Bursa’ya, Manisa’ya mevsimlik işçi olarak, tarlalarda çalışmaya giderdik. Biz, kardeşimle, küçüktük. Bir yıl trenle gitmiştik. Yer sıkışıklığından dolayı, beni bavulların konulduğu yere koymuşlardı. Tren hareket edip sallanınca, oradan altta oturan babamın üstüne düşmüştüm. Babam, annem, kardeşim, günlük tarlada yevmiye ile çalışırlardı. Benle ablam biraz büyüyünce biz de tarlalarda çalışmaya başladık. İkimizin, bir günlük çalışması, bir yevmiye sayılırdı. Mevsimlik işçiliğe gittiğimizden ablam HAMDİYE okuyamadı. İlkokul sonrası okulu bıraktı. Ben de tarlalarda çalıştığımdan devam edemedim. Açık lisede okumak zorunda kaldım."
"Bu kiraladığınız alan ne kadardır. Ne kadar kira ödüyorsunuz, sulama işini nasıl yapıyorsunuz?" soruma HAMDİYE, "45 dönümdür. Dönümünü 60 Liradan kiraladık. 3 dönümüne sebze 20 dönümüne kavun, geriye kalanına karpuz ektik. Sulama işini elektrikle yapmak istedik. Çok sorun çıktığı gibi çokta pahalıydı. Memleketten bir su dinamo motoru getirdik. Onunla suluyoruz. Daha ucuz oluyor."
"Bu kadar güzel projenize destek için, herhangi bir kuruma, Tarım İl Müdürlüğüne, başvurmadınız mı?" elindeki çapaya yaslanıp doğrulan HAMDİYE, "Başvurduk. Damlama ile sulama için destek olabileceklerini söylediler. Bu da pahalı bir projeydi. Katkımızı, karşılayacak paramız yoktu. Kabullenemedik.Kendi imkânlarımızla sulamayı kurduk."
"Kavunlarınız, karpuzlarınız nerdeyse kol salıp, yayılmak üzereler. Bu kadar büyük bir alanda çokça yetiştireceğiniz ürünleri nasıl değerlendireceksiniz? Nasıl satacaksınız?" soruma, LEYLA "gözümüz, DERSİMİN esnafında. Halkında. Gelip tarlada, taze, taze seçip ucuz almalarını bekliyoruz. Pazarlamak için doldurup gezdirecek araçlarımız, kiralamak için paramız yok. Esnafın bize destek olmasını bekliyoruz" derken pekte umutlu gözükmüyordu. O halini görünce, "Haklısın" Dedim. "Bizim esnafımız, Dersim'deki üreticileri değil, Mersin’deki, Adana’daki, Elazığ’daki, üreticileri kollar. Korur. Onların ürettiklerini tercih eder. Alır. Satar. Kendi köylüsünü, kendi çiftçisini, koruyup, kollayacak bilinci yoktur."
DERSİM konusu açılınca sordum. "DERSİM için ne diyeceksiniz?" Leyla, "DERSİM, doğal güzellikleriyle harika bir yerdir. Bu doğal güzellikler, bu akarsularla, neler yapılmaz ki. Bizim orda bu su, bu imkânlar olsa, neler yapmayız ki. Ne yazık ki DERSİM Halkı, bunu değerlendiremiyor. Geçmişte çok acı çekmiş. Ezilmiş. Bir Halk. Ne yazık ki şimdilerde, DERSİM Halkı bunları unutmuş gibi. Üretmeyen, çalışmayan, bir halk olmuş. Bizim çalışmalarımızı, yadırgayanlar, bile oluyor" diyordu.
Sıra, sıra seraları, çapalayan üç kız kardeş, çapaladıkları fideleri, gözleriyle, elleriyle, okşar gibilerdi. Baktıklarımı görünce, Başını kaldıran HAMDİYE,"bitki çocuk gibidir. Bakım ister" diyerek gözleri ile onları okşamaya devam etti.
DERSİMLİ olmayan, 23 yaşındaki HAMDİYE ile 20 yaşındaki LEYLA, DERSİM'DE, DERSİMLİLERE, örnek olacak, bir dünya kurmuşlar. Harikalar yaratmışlardı.
Herkes gidip onları görmelidir. Ziyaret etmelidir. Onlarla tanışmalıdırlar.
İki kız kardeşin, yetiştirecekleri ürünler, DERSİM'DE, DERSİM'İN havası, suyu ile yetişmiş, organik ürünlerdir. DERSİMLİ olan esnaf, onları sahiplenmelidir. Alımlarını, onlardan yana yapmalıdırlar. Bu DERSİMİ sahiplenmektir. Bu, bu tür girişimleri, teşvik etmektir. Korumaktır. Kollamaktır.
Sivil toplum kuruluşları, tarım, üretim konusunda çalışmaları olan, köylüye yardımcı olmak isteyen, Belediye, bu güzel, örnek olacak girişimcileri, bu iki kız kardeşleri, ziyaret edip sorunlarının çözümünde onlara yardımcı olmalıdırlar.
Tarım Müdürlüğü yetkilileri, sık, sık, bu iki kız kardeşi ziyaret etmeli, onlara yardımcı olmalıdırlar. Onları, DERSİM köylüsüne örnek olarak göstermelidirler.
Bu ağır koşullar, süreç yaşanmamış olsaydı bu tür girişimcilere, tarım çalışanlarına, değer veren, teşvik eden Sayın Valimizin, bu iki kız kardeşin yaptıklarını yerinde görmelerini isterdim.
HERKES GİDİP ONLARI GÖRMELİDİR.
HERKES GİDİP GÖRMELİDİR
Fikri TAŞ
Yorumlar