21 Haziran 2010 tarihinde televizyon ekranındaki altyazılarda İlhan Selçuk'un öldüğü geçiyordu. Bu haberi duyunca nasıl üzüldüğümü anlatamam. İlhan Selçuk büyük bir aydınlanma savaşçısıydı. Türkiye'nin aydınlık kafalı birçok insanı gibi ben de ondan etkilendim. Çocukluğumdan beri Cumhuriyet Gazetesi okurum, takip ederim. Toplum sorunlarıyla uğraşan, düşünen insanların Cumhuriyet okuduklarını gördüm. Diğer gazetelerden farkı, siyah-beyaz olmasıydı. Bu siyah-beyaz gazete toplumsal olaylara bakışında, bireysel olaylara yaklaşımında boyalı basından ayrılıyordu. Ciddi bir duruşu vardı; bu ciddi duruş beni çok etkiliyordu.
Liseli yıllarımda bu gazeteyi okumaya devam ettim. O gençlik çağımda, gazetedeki ağırbaşlı ve olgun yazılar beni doyuruyordu. İlhan Selçuk'un Pencere’si gözlerimi daha da açtı. Pencere, olaylara ve dünyaya daha geniş bir açıdan bakmamı sağladı. Temiz bir Türkçe, güzel bir anlatım, söyleşi tadında yazılar beni kendine çekti. Okuldan geldiğimde, Cumhuriyet Gazetesi’ni sonuna kadar okuyor, bilincimin tazelendiğini anlıyordum. Ekmek nasıl karnımı doyuruyorsa, Cumhuriyet de sağlıklı bir düşünce yöntemi sağlıyordu. Benim gibi birçok insan da onun penceresinden yayılan ışıkla dolup taşıyordu. O pencere bize gerekliydi, ben o pencereden çok ışık aldım.
Üniversiteli yıllarımda da okuduğum gazeteler arasında Cumhuriyet hep yerini korudu. Dolu dolu doyurucu bir gazeteydi. Cumhuriyet birey olmamızı sağladı, aydınlık güzel günlere olan hasretimizi canlı tuttu. İlhan Selçuk’la beraber Oktay Akbal, Ali Sirmen, Ergün Balcı, Uğur Mumcu, Nadir Nadi ve başka aydınlık sanatçılar ışık saçmaya devam etti. Cumhuriyet en savaşkan, en yiğit yazarlarını bu aydınlanma savaşında kaybetti. İlhan Selçuk ve arkadaşları karanlığın perdesini yırtmak eşit, özgür, emeğe saygılı insanların yaşadığı bir Türkiye yaratmak için uğraştılar.
İlhan Selçuk birçok kez yazılarından, düşüncelerinden ötürü yargılandı. 12 Mart'ta Ziverbey Köşkü'nde işkenceli sorgulardan geçti. O sorgularda boyun eğmedi; aydınlık, üretken, kalkınmış bir Türkiye hayalini diri tuttu. Ülkenin tümünün gelişmiş, kalkınmış, lâik, bilimsel, demokratik ve bağımsız bir yurt olma isteğini her koşulda haykırdı. Yazılarıyla, yaşamıyla büyük bir aydınlanma savaşçısı olduğunu gösterdi. Lâik, demokratik ve bağımsız Türkiye şiarını hep yükseklerde tuttu. Elli yılı aşkın bir süredir bu mücadeleyi sürdürdü. Basın dünyasındaki birçok yazar İlhan Selçuk'tan nasıl etkilendiklerini söyleyerek değer bilirliklerini gösteriyorlar.
12 Eylül faşizminin o karanlık günlerinde Aziz Nesin'le birlikte hazırladıkları “ Aydınlar Dilekçesi “ görmezlikten gelinemez. O günlerde hiç kimse sesini çıkaramıyor, gerçek bir aydın duruşu gösteremiyordu. Onların cesaretle giriştikleri bu eylem, aydınlık bir Türkiye umudunu daha da çoğalttı. Aydınların bu toplu hareketi gerçek bir yurtsever tavrıydı. Türkiye'deki aydınlar İlhan Selçuk'un sağlam, ilkeli duruşundan çok şey öğrendiler.
Böylesine zorlu ve çetin mücadelelerden geçen Selçuk, 83 yaşında tekrar gözaltına alınıyor, kırk saate yakın sorgudan geçiriliyor. Bu yaşta bir insan için tahammül edilecek bir şey değil. Sorgudan sonra serbest bırakılıyor ama bu sefer hastaneye kaldırılıyor, hemen ameliyata alınıyor; ameliyattan sonra kısa aralıklarla dışarıda kalıyor. Hep hastanede olduğundan okurlar eski yazılarıyla yetinmek zorunda kalıyorlar.
İlhan Selçuk gibi bir sanatçı terör örgütü üyesi olmakla suçlanıyordu. Aklın alacağı bir şey değildi bu. İlhan Selçuk gerek yazılarında, gerek konuşmalarında terörün her türlüsüne karşı çıkmış bir insandır. Bütün bu haksız suçlamalar onun ölümünü çabuklaştırdı. İlhan Selçuk 85 yaşında sonsuzluğa uğurlandı.
İlhan Selçuk sevenleri tarafından bir sevgi seline boğuldu. Ülkenin okur-yazar, aydınlık ve düşünen kesimleri O'nun aydınlık Türkiye hayalinin hayat bulacağını göstermeye çalıştılar. Ülkenin kalburüstü insanlarını son yolculuğuna uğurlanışında gördük. Bu durum İlhan Selçuk ve Cumhuriyet dostlarını daha da sevindirdi. O'nun dostları ve onu sevenler yokluğunu aratmayacaklardır. Tüm İlhan Selçuk'u sevenlerin ve okuyucularının başı sağ olsun.
İlhan Selçuk'u aramızdan ayrılışının sekizinci yılında saygıyla anıyoruz.
Not: Bu yazı sekiz yıl önce yazıldı.