Necati CUMALİ’NİN ünlü eseriydi. Ünlü yönetmen Metin ERKSAN 1963 yılında, eserin aynı adı ile filmini yapıp, uluslararası BERLİN film festivalinde ALTIN AYI ödülünü almıştı.
Bu yıl, susuz yazı, filimde değil, gerçek yaşamda yaşayarak izleyeceğiz. Bu Yaz, Dünya tarihinde, yaşamın tarihinde, unutulmayacak, hatırlanacak, susuz yaz olacaktır., bilim adamları, doğa uzmanları, böyle diyorlar.
Hafta sonu köydeydik. Son yağan yağmurlar sonucu doğa yeşil bir halıya bürünmüştü. Piknik alanları, kısal alanlardaki restoranların çevresi, hafta sonunu doğada geçirmek isteyen piknikçilerle doluydu. Çocukların sevinç çığlıkları, kuş sesleri ile karışık doğada çınlıyordu.
Kışı hep soğuktan kaynaklanan, hastalıklarla geçiren ARYA ile ROŞFER, DE kendilerini doğaya atmışlardı. Kalın giysilerini çıkarmış. Adeta özgürleşmiş, kuşlar gibi hafiflemişlerdi.
Yeşillikle örtünmüş doğa, toprak, bağrında barındırdığı, ortakları ile zenginleşmişti. Renk, renk böcekler, kelebekler, daldan dala uçup konarken, kertenkeleler, avlamak istedikleri böceklerin peşinde koşuyor. Kaplumbağalar, üstüne yapışmış kenelerle, ağır, ağır çevresini dinleyerek yürüyorlardı.
Sürülen toprağın altından çıkan böcekleri kapmak için traktörün peşinden koşan leyleğin, kimseden korktuğu yoktu. Leyleği, yakından şaşkınlıkla izleyen ARYA, “gagası çok uzamış büyük baba” dedi.
Köyün çeşmesinin suyu şimdiden çok azalmış. Halkın tanımı ile parmak kalınlığında akıyordu. Köylü, tehlikeyi şimdiden görmüş olacak ki, kara, kara düşünmeye başlamıştı. Ortak bir toplantı yaparak alınacak tedbirler görüşülmüştü. Kuraklığın şimdiden yaşandığı bu yıl, bu yaz, sebze ekmek yasaklanmıştı. İçme suyundan meyveler sulanmayacak, içme suyu günlük saatle, sınırlı bir şekilde verilecekti.
Şehre dönerken yol boyunda hep güldür, güldür akan çeşmeleri merak ettim. Sonbahar mevsiminde aktığından daha az akıyordu. Hemen hepsi tehlike sinyallerini veriyorlardı.
Anlaşılan bu yaz, Metin ERKSAN’IN susuz yazını, filmlerde değil, hayatın içinde hep birlikte yaşayarak seyredeceğiz.
BELEDİYE
Yer altı çarşısının önündeki iki yolun arasında çam ağaçlarının olduğu bir zamanlar güllerle kaplı alan adeta talan edilmiş harap haldeydi. Yeni belediye yönetimi, hemen herkesin dikkatini çeken bu kötü görüntüyü ortadan kaldırmış. Güllerle, çiçeklerle bezemek için gerekli çalışmayı yapmıştı.
Aynı çalışmayı, köprübaşında da yaptırmıştı. Yolun çevresini aynı şekilde güllerle çiçeklerle bezemek için hazırlatmıştı.
Bütün bu duyarlılığı gösteren belediye yönetimi, köprübaşını süsleyen güllere, âdete üvey evlat muamelesi yaparak onların mevsimlik ihtiyacı olan bakımı yaptırmamıştı. Defalarca bu köşede dile getirdiğim halde duyan olmamıştı.
ENGELLİDEN
Bir sorunu için hükümet konağına giden engelli okurum, geldi. “Hocam sağ olsunlar. Bizim için özel yollar yapmışlar. Ama o kadar dik yapmışlar ki, çıkmakta zorlanıyoruz” diyerek kendileri için yapılan yolların kendilerinin rahatça çıkabilecekleri şekilde yapılmasını istiyordu.
LEYLEK KAZASI
Uçuş yolları üzerinde döşenmiş elektrik tellerine takılan leylek, köylünün tanımı ile telef olmuş. Telefonla beni arayan köylü ağlıyordu. “Hocam köyümüzün kıyısında konaklamış. Bir komşumuzdu. Çocuklarımızın arkadaşıydı. Tarlada yanımızdaydı. Defalarca yetkilileri uyardık. Gelip onların uçuş yolları üstündeki elektrik tellerinin yerlerini değiştirmediler. Bu üçüncü kaza oldu. Üç leylek telef oldu. Ne olursun bir kez de sen yetkililere söyle, gelip tellerin yerlerini değiştirsinler” diyerek ricada bulundu.
Köylünün bu hayvan doğa sevgisi, leyleğin ölümünü ikinci plana itmişti. Beni çok sevindirmişti. Doğayı, hayvanları,(yılanda dahil) sevmek insan olmaktır. İnsan olmak, doğanın, hayvanların, yaşamın, dostu, güvencesi, olmaktı.
Doğayı çevreyi, korumakla görevli ilgilileri aradım. FEDAŞ Müdürü VEDAT Bey “Hemen köye gidiyorum” dedi. Köylülerden sordum. VEDAT Bey dediği gibi yapmış. Yanına teknik adamlarını alarak köye gitmiş. Mahallinde gerekli keşifleri yaptırarak leyleklerin yolları üzerindeki elektrik tellerinin yerlerini en kısa zamanda değiştireceği sözünü vermiş.
YOL KENARINA BARİYER
Köprüden şehre çıkışta DEMİROLUK mevkiinde, trafik kazasında bir yakınını kaybeden okurumun geldi. Üzgündü. “Aynı yerde bu kaçıncı kaza, bu kaçıncı kayıp, Hocam, bir türlü bir demir bariyer o yolun çevresine koymadılar. Hâlbuki bu sorumluların, yetkililerin görevi olmalıdır. İnsan hayatı demir bariyerlerden daha mı ucu” diyerek tepkisini dile getirdi. Yazmamı istedi.
Okurum haklıydı. Bizde, insan hayatı demir bariyerden daha ucuz olmalıydı. Aynı yerle, kıyıdan geçen Ovacık yolun alt kenarına demir bariyerlerin yapılmasını, gerekli olduğunu bu köşede daha önce de dile getirmiştim.
Yine duyan olmamıştı.
Fikri TAŞ