Elazığ'ın Keban ilçesinde elektrik üretimi amacıyla 1965 yılında yapımına başlanan ve 1975 yılında tamamlanan Keban Barajı’nda, 50 yıl önce su tutulmaya başlandı. Baraj kapaklarının kapanmasıyla da bölgedeki birçok yerleşim yeri suyun altında kaldı ve insanlar başka illere ve yurtdışına göç etti. Yaşadığı toprakları terk etmeyenler ise baraj suyunun almadığı yüksek tepelere yeni evler yaparak köyler inşa etti. Bu köylerden biri de 30 haneli Kıraçlar köyü. Deniz seviyesinden 840 metre yükseklikte olan Kıraçlar Köyü'nde yaşayan vatandaşlar kurdukları yeni köyde tekneler aldı ve Keban Baraj Gölü’nde geçimini sağlamak için balıkçılığa başladı. Karabalık, turna, aynalı ile pullu sazan gibi bir çok balığı avlayayarak satan balıkçılar, bir süre sonra baraj gölüne dünyanın en kaliteli tatlı su ıstakozları arasında gösterilen kerevitin yumurtaları bıraktı ve bir süre avcılık yapmadı. Kerevitler 5 yıllık süre içerisinde büyüyüp üredikten sonra baraj gölünde kerevit avcılığı başladı. 

BABASINDAN ÖĞRENDİ, OKULU BİTİRDİKTEN SONRA KEREVİTÇİLİĞE BAŞLADI

Karadeniz Teknik Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi’ni bitirdikten sonra KPSS’e hazırlanan Okan Aydın, sınavı kazanamadı ve Tunceli şehir merkezine 140 kilometreyle en uzak köyü olan Çemişgezek ilçesine bağlı Kıraçlar köyüne geri döndü. Çocuk yaşta babasından öğrendiği ve onunla çıktığı kerevit avına, 675 kilometrekarelik alanıyla Türkiye’nin en 4’üncü, baraj gölleri arasında ise 2’inci sırada yer alan Keban Baraj Gölü’nde başladı. Babasından kalan tekneyi ve ağları yenileyen Aydın, işi yetiştiremeyip aynı köyde yaşayan arkadaşı Sertaç Bulut’uda yanına aldı. Sabahın erken saatlerinde kerevit ağına çıkıp, gün boyu rızklarını aradılar.  Kerevit ağlarını 20 ile 100 metre derinliğe salan iki arkadaş, daha sonra bir hafta bekleyerek ağlara takılan kerevitleri topluyor. Avladığı kerevitleri sudan çıkarırken, 10 santimetreden küçük olmayacak şekilde metreyle ölçerek seçen ve küçükleri göle tekrar bırakan arkadaşlar, haftada ortalama 400 kilo kerevit avlıyor. Aydın ve Bulut, avladığı kerevitleri ise Elazığ’ın kıyılarında dolaşan toptancılara 200 liradan satarak iyi bir gelir ediyor. Toptancılara satılan kerevitler de Isparta'daki tesislere gönderilerek, orada işlendikten sonra çoğunlukla Hollanda ve Avrupa'nın birçok ülkesine ihraç ediliyor. Okan Aydın ile Sertaç Bulut, metropol hayatından uzak huzurlu bir şekilde para kazandıklarını ve mutlu olduklarını belirti.

Üniversiteyi bitirdikten sonra KPSS sınavını kazanamayıp köye yerleşerek kerevit avcılığı yaptığını belirten Okan Aydın(31), “Trabzon'da üniversite okudum ve bittikten sonra köye geldim, sınava hazırlandım. Sınavda atanamadım. Atanamadıktan sonra yaklaşık 1986’den beri baba mesleği olan balıkçılığa başlamayı düşündüm. 1980’de bu tatlı su ıstakozunun tohumu bu göle atıldı. 5 yıl sonra da bunun üretimine başlandı. Sabah erkenden tekne ile suya açılıyoruz, köyde bu yapan bir çok arkadaşlarla birlikte. Herkesin bölgesi ayrı bir şekilde. Yaklaşık bin 500, 2 bin metre bir ağımız var onları sulara atıyoruz. Attıktan sonra haftada iki gün şafakta geliyoruz ve kerevizleri toplamaya başlıyoruz ağlarımızla birlikte. Topladıktan sonra kafeslerde muhafa ediyoruz. Suda ağdan gelen hepsini alamıyoruz. Yani 10 santim diye bir sınır koyulmuş 28 gram. O boyutta olmayanı tekrardan yavrulasın diye suya bırakıyoruz. Yaklaşık olarak haftada ortalama 300 kilo civarı çıkarıyorum. Avladıklarımızı müteahhite teslim ediyoruz. Müteahhitimiz de bunu canlı bir şekilde  Isparta'ya götürüyor. Bu hayvan zaten öldükten sonra, yenilmiyor. Çünkü vücudunda kan olmadığı için erken kokuyor. O yüzden bu hayvan canlı bir şekilde fabrikaya gidip oradan kızgın kaynar sulardan freşa yapılıp yani soğuk hava buzlanıp o şekilde Avrupa'ya ihraç ediliyor. Yani şu an Hollanda'ya, Irak’a ve bir çok Avrupa ülkesine gönderiyoruz. Ondan önceki sezonlarda pandemi sürecinde Rusya gönderdik. Kilosu bizden çıkış fiyatı biz üretici olduğumuz için 200 lira. Tabii ki bu farklı aşamalarda sürekli fiyat artıyor” dedi.

365 günün 201 günü il dışında olan Maçoğlu, DEM’li eş başkanı istifaya çağırdı 365 günün 201 günü il dışında olan Maçoğlu, DEM’li eş başkanı istifaya çağırdı

‘DOĞANIN İÇİNDE KEYİFLE İYİ PARA KAZANIYORUZ”

Aydın, metropollerde asgari ücrete çalışmak yerine köyünde doğanın içinde keyif alarak çok para kazandığını vurgulayarak, “Biz Tunceli iline bağlı Çemişgezek ilçesininde bir köyündeyiz. Buraya il merkezine en uzak diyebiliriz. İl merkezine 140 kilometre mesafedeyiz. Dolayısıyla pazara biraz uzağız ve bu koşullarda üretim yapıyoruz. İnsan istedi mi her şeyi başarıyor. Biz bu küçücük köyden Rusya'ya ya da Avrupa ülkelerine ihracat yapıyoruz. Yani hiçbir şey imkansız değil. Ben örneğin üniversite bittikten sonra bu işi yapacağım diye kararlaştırdım, bu işin içerisine girdim. Gayet de memnunum. Yani baktığımız zaman metropollerde insanlar büyük şehirlerde çile çekiyor. Ulaşım ızdırap, her şey ızdırap. Biz doğanın içindeyiz. Doğal olan herşeyi tüketiyoruz. Kendi balığı kendim şurada tutup yiyorum. İnsanlar mesela metropolde saatlerce işe gitmek için sabah beşte uyanıyor. Biz haftada üç dört gün bu işi yapıp insanlar asgari ücretle geçim sağlamaya çalışırken biz burada hem doğanın içinde tatilimizi yapıyoruz hem de bu işi yaparak iyi para kazanıyoruz” şeklinde konuştu. 

‘İYİKİ KÖYÜMÜZ SULAR ALTINDA KALINCA BURAYI TERKETMEMİŞİZ’

Sertaç Bulut(30) ise Keban Barajı kurulduktan sonra köylerinin su altında kaldığını ve aynı bölgede yeni köy kurduklarını belirtti. Bulut, bölgede kalmalarının ve baraj gölünün kendilerine iui bir geçim kaynağı olduğunu belirterek, şu şekilde konuştu:

“Keban Barajı kurulunca 1975 yılında köyümüz sular altında kalmış. Ondan sonra kimisi yurt dışına kimisi İstanbul, Adana ve Elazığ’a gitti. Kimisi ise buralarda kalıp suyun altında kalmayan bölgeye yeni evler yaparak yeni köy kurdu. Benim babam da köyde kaldı. Gayet de mutluyum, iyi ki de burada kalmışlar. Şu anda biz de bu Keban Barajı'nda faydalanıyoruz. Balıktan, kerevitten faydalanıyoruz. Köyde çok kişi balıkçılık yapıyor ben yapmıyordum başta Okan bana beraber yapalım bana bu işi değince kabul ettim. Şu anda kerevite çıkıyoruz, akşamları balığa çıkıyoruz. Sabah beşte kalkıp kahvaltımızı falan yapıp tekneye gelene kadar saat yediyi buluyor. Yediden sonra ağlarımızı çekmeye başlıyoruz. Onların zaten belirli bir ölçüleri var. Arkadaşım Okan ağ çekiyor. Ben ölçüm alıyorum. Bazen ben çekim yapıyorum o ölçüm alıyor. Yani sabah ııı yediden akşam dört, beşe kadar kerevitteyiz. Çalışıp güzel ve mutlu para kazanıyoruz.” 

Editör: Mehmet Zafer Ağar