Çocuk, elinde parası, tesisin büfesinden su istiyor.0,5 suyu veriyorlar, çocuk elindeki parayı uzatıyor. Bakıyorlar, elinde 1,5 lira, yetmez diyorlar. Suyu çocuğun elinden geri alıyorlar. Çocuk su almadan elinde bir buçuk lirası ile dönüp gidiyor.
Bu acıklı, üzücü, utandırıcı sahneleri izleyip gören anlatıyor. ‘Hocam, suyu 50 kuruşa alıyorlar. Çocuk onun üç katı bir buçuk lira Yüzde iki yüz katı kar veriyor. Yeterli görmüyorlar. Suyu çocuğa vermiyorlar. Elinden alıyorlar. Çocuk bu yahu, parası o kadar varmış. Yahu, insan çocuktan para almadan da verir. Bu bizim kültürümüzde anayasamızda vardır. Nasıl çocuğu susuz bırakırsınız. Nasıl bir insanlık bu. Para, vicdanı insanlığı satın mı almış. Diye üzüntüsünü dile getirdi. Olay Pülümür vadisindeki tesislerden birinde yaşanmış.
Bir benzin istasyonunda su aldım. Bir lira uzattım. Bakkallarda, alışveriş merkezlerinde 1 lira olduğu için, Bir lira uzattım. Kasadaki, görevli,’ 2 lira.’ dedi. İki lira ödedim.
Yazı DERSİMDE geçirmek isteyen bir Ankaralı bir okurum anlattı. Yanındaki misafirlerle dar uzun yollardan gittikleri ünlü Doğa mekânlarımızdan birinde, misafirlerine yemek ısmarlamış. Yemeden poşetler koyup getirip köpeklere vermişler. Üstelik oldukça pahalı bulmuşlar.
Fransa’dan, gelmişlerdi, Her iki vadiyi de, gezmişlerdi. Her iki vadideki tesislerin istenilen düzeyde hizmet veremediklerini anlatıyorlardı. Yemeklerin, oldukça pahalı ve yetersiz olduğunu, yemeklerin, yanında salata verilmediğini. Ayrıca, paralı istenmesi gerektiğini söylüyorlardı. Et yemekleri, çok az. Tadımlık, gibiymiş. DERSİMLİ olup Fransa’dan gelen bu hemşerilerimiz, memleketlerindeki ‘Bu kadarı da olmaz. ‘Dedirten sahneleri görünce çok üzülmüşlerdi.
Hafta sonuydu. Köydeydim. Köyümüzün önünde, UZUN ÇAYIR BARAJININ suyu akar. Keban Barajı, su azlığından çekilince, arkasından, Uzun Çayır barajının bıraktığı su, köylerimizin önünde nehir olarak akar. Bazen tutarlar. Nehir yatağındaki su kurur. Balıklar küçücük göllerde, kurda kuşa yem olur.
Bağdaydık. Nehir yatağında, bağırtılar geliyordu. Baraj suyu, bırakılmıştı. Su, yatağını doldurmuş, coşkulu akıyordu. Kuru su yatağında, aniden gelen coşkulu suyun ortasında kalan genç, korkudan bağırıyordu. Su kıyısında olan babasının, köylülerin, yardımı ile kurtulmuştu. Kıbrıs’tan gelmişlerdi. Babası soruyordu. ‘Baraj suyu bırakıldığında, baraj yetkilileri, çevresindeki yerleşim yerlerini, uyarmazlar mı? ‘Diyordu. Haklıydı. Baraj yetkilileri, suyu salmadan önce, su kıyısındaki yerleşim yerlerini, uyarmalıdırlar. Uyarmaları gerekirdi. Uyarmamışlardı. Bu vurdumduymazlık, keyfilik, az daha bir insanın, hayatına mal olacaktı.
Dillere destan DERSİM Coğrafyasının, güzelliklerini, görmek, yaşamak, için gelenler, geride kirlilik, bıraksalar da, coğrafyamız, insanımız, hakkındaki beklentilerini, boşa çıkarmamalıyız. Bize yakışmayanı, soygun diye tanımlanacak, aç gözlülükleri, yapmamalıyız. Her iki vadiyi, gezen, konaklayan, ziyaretçilerin hemen hepsi, fiyatlardan şikâyetçilermiş.
Vadilerdeki bu keyfiliklere izin verilmemelidir. Jandarma ve orman muhafaza memurlarının, millî park sahasında, yaptıkları denetimler, uyarılar, her iki vadide sürdürülmelidir. Uyarıları, denetimleri Sivil toplum örgütlerinin temsilcileri, Esnaf sanatkârlar başkanlığından, valilikten, yetkililer, de, gerekli kontrolleri, uyarılar yapılmalıdırlar.
Doğa Koruma ve Milli Parklar, şube Müdürlüğü, tarafından yapılan temizlik ve denetim, aksatılmadan sürekli sürdürülmelidir.
Milli parkımızdaki kirlilik, Doğal Mirası Koruma Girişim Sözcüsü, Avukat Barış YILDIRIMI DA, endişelendirmiş, gerekli önlemlerin alınmaması durumun da, Ülke çapında, ünlü Milli doğa parkımızın, MİLLİ kimliğini, vasfını, kaybedebileceğini dile getirmiş.
Çok istedik. Geldiler,
+ + +
GAZETECİLER VE BASIN BAYRAMI
24 Temmuz 1908 yılında Osmanlı Devletinde, basın üzerindeki kontrollerin kaldırıldığı, gün bir anlamda sansürün kaldırıldığı gün olarak, kabul edilmiş. Basın Bayramı olarak kutlanmaya başlanmıştır.
Yüz yılı aşkın bir süredir, Gazetecilerin, basının bayramı olarak kutlanan 24 Temmuz, ne yazık ki anlamında, bayram havasında kutlanmamaktadır. Televizyon kanalları, bayram gününden çok, bayram geçtikten birkaç gün sonra, yeni haberleri olmuş gibi basın bayram, kutlamalarını, haber yapmışlardı. Biz gazetecilerin bile bayramdan haberi olmayanlar, vardı.
Ülkemizde Yüze yakın, gazetecinin, gazetecilik yaptıkları için cezalandırıldığı, hapis yattığı, ülkemizde, Basın Bayramı kutlanamadı.
BASIN BAYRAMI, basın özgürlüğünün, bütün özgürlüklerin, özgürce yaşandığı, ülkelerde, özgürce kutlanır.
BİZE YAKIŞMADI
Fikri TAŞ
Yorumlar (1)