Cumhuriyetin kuruluşunda, açılan TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİNDE, DERSİM Halkını, başındaki sarığı, uzun, beyaz sakalı ile DİYAP AĞA temsil etmişti. Atatürk’ün, makam arabasında, Atatürk’le birlikte çektirdikleri resim, tarihe, tarih kitaplarına, düşen tarihi bir not, bir resim olmuştu. Yunan kuvvetleri, Ankara’ya, yakın bir mesafeye yaklaştığında, bazı milletvekilleri, başkenti, başka bir ile Kayseri’ye, taşıyalım. Önerisinde bulunduğunda, DİYAP AĞA, meclis oturumunda, söz alarak, kürsüye çıkar, Cumhuriyet tarihine geçen ünlü konuşmasını yapar.’ Biz buraya kaçmaya mı geldik. Yoksa kavga edip ölmeye mi geldik. Der. Onun konuşması üzerine, Başkent, başka bir ile taşınmaz.
Atatürk le olan dostluğundan, Elâzığ’a bağlı olan DERSİMİN, ayrılarak bağımsız, bir il olmasını ister. Bu isteği, Atatürk’ün desteği ile kabul olur. DERSİM müstakil il olur.
+ + +
1938 erde yaşanan, DERSİM katliamı, sonrası, DERSİM adı, kaldırılarak TUNCELİ adını alır. DİYAP AĞA gibi, bir DERSİMLİ, daha adını TUNCELİ Tarihine yazdırır.
Adını, Tunceli siyasi tarihine, yazdıran bir başka isim, ŞEKERİM, hitabını sıkça kullandığı için ŞEKERİM, lakaplı, TBMM renkli, unutulmayan yüzü, KAMER GENÇTİR.
Her yıl olduğu gibi bu yılda, ölüm yıldönümünde,22 OCAK günü sevenleri, milletvekili arkadaşları, gülen yüzlü resimlerini taşıyarak mezarı başında, onun yanında oldular. Rahmet dilediler. Kendisiyle Sohbet ettiler.
Ona,’ seni unutmadık. Unutmayacağız. Dediler.
Ona, milletvekili arkadaşları, ’GENÇ, sensiz, meclisin tadı tuzu yok.’ diyeceklerdir.’ Meclisteki genel kurulunda, oturduğun koltuklarda, lokantanın masalarında, meclisin her yerinde, seni hep arayacağız. Seni, o güzel yüzünle, cesaretinle, ileri görüşünle, hep hatırlayacağız. Sevgiyle, saygıyla anacağız. Rahat uyu. Diyeceklerdir.
O, kamer Genç, yalnız Tuncel’inin, Milletvekili değildi. Bütün Türkiye’nin, bütün illerin, milletvekiliydi.
Türkiye büyük Millet Meclisindeki odasında, kendilerini ziyarete gitmiştim. Büyükçe geniş odası, gelen ziyaretçilerle dolmuştu. Benden başka Bir tek Tuncelili yoktu. Hemen hepsi çeşitli illerden gelmiş sorunlarının, çözümü için yardım isteyen ziyaretçilerdi. Öğlen saatinde, bütün misafirlerini meclis lokantasında ağırlamıştı. Renkli kişiliğiyle meclisin, ilgi odağıydı.
O gerçekten halkın vekiliydi. Temsilcisiydi. Köylüler onun yakın dostlarıydı. Telefonu, Bütün Tuncel’inin, köylülerinde vardı. Kendisini arayanların sorunlarıyla yakından ilgilenir. Mutlak dönerdi. Köylü vatandaş, köy kahvesinde övünerek ‘Bu gün Kamer GENÇ, beni ardı.’ Derdi.
Parlamentonun renkli yüzüydü, iktidarın, ünlü muhalifiydi. Sevilmeyeniydi. FETONUN, ülkenin başına bela olacağını, yıllar öncesinden, parlamentoda dile getirmiş. İktidarı uyarmıştı. Parlamento kürsüsünü, sıkça kullanan, eleştirdiği iktidar milletvekillerinin, sıkça sözlü saldırılarına uğrayan bir milletvekiliydi.
Henüz genç sayılacak yaşta onu kaybetmiştik. Onu her zaman sevgiyle saygıyla hatırlayacağız.
Nur içinde yatsın.
+ + +
19 OCAK 2007 yılı, ülkeyi sarsan bir suikastın, yıldönümüdür. Barışı, kardeşliği, ısrarla savunan, ’Benim ülkem Türkiye’dir. ’Diyen Bir ERMENİ vatandaşımızın, gazeteci HRANT DİNK’İN, katledildiği acı bir gündür.
Çıkardığı gazetede sürekli birliği beraberliği, barışı, kardeşliği savunan birinin, bir yazarın, bir gazetecinin, kalleşçe katledildiği bir gündür.
Her yıl dönümünde olduğu gibi bu yılda, eşi çocukları, sevenleri, büyük bir katılımla, mezarı başında, katledildiği yerde, resimlerini taşıyarak, pankartlarla,’ bizde Ermeni’yiz. Bizde Hrantız.’ Diyerek, andılar. Eşi, her yıl dönümünde olduğu gibi yine ağladı. Gözyaşı döktü. Kanayan yarası, acısı, bir kez daha herkesi, üzdü.
14 yıl oldu. Hala, kalleşçe işlenen bu suikastın, cinayetin, azmettiricileri, failleri, bütünüyle, yakalanamadılar. Bulunamadılar. Hâlbuki o günün Başbakanı, Sayın CUMHURBAŞKANIMIZ, bulunacağı, hukuki yargılamanın, yapılacağı sözünü vermişti.
Bu ülkede, TC kimliğini taşıyan Türkü, Kürdü, Ermeni’si, Rum’u, Çerkez’i, Romen’i, bu ülkenin renkleridir. Zenginliğidir. Kardeşliğidir. Birlikteliğidir. Bu birlikteliği bozmak isteyenler, bu ülkeye, en büyük kötülüğü yapanlardır. Bu ülkenin düşmanlarıdır.
Ülkenin birliğini, bütünlüğünü isteyenler, bunu yapmazlar.