YASAKLANSIN İSTEMİŞTİM

   Eğitim yılı başında, bu köşede, birkaç kez yazmış, okullarda ödev verilmesinin yasaklanmasını istemiştim. Milli Eğitim Bakanlığı, Milli Eğitim Bakanı, yarıyıl karne tatilinde okullarda ödev verilmesinin yasaklanması ile yetinmediler. Bütün bir öğretim yılında, okullarda, ödev verilmesini yasakladılar.
   Milli Eğitim Bakanlığı beni haklı çıkarmıştı. Özellikle de İlköğretimde ödev vermenin yanlışlığı, sakıncası ortaya çıkmıştı.
   Benim dediğim olmuş. Ödev yasaklanmıştı.
   Bu konuyu, ödev vermenin yanlışlığını İlimiz, Milli Eğitim Müdürü ile de paylaşmış, yasaklanmasında hem fikir olmuştuk.
  Sayın Milli Eğitim Müdürü, bu konuyu, okul yöneticileri ile paylaştığı halde, sayfalar dolusu ödev verilmeye devam edilmişti. Öğretmenler, okulda öğretilmesinin yerine evde velilerce öğretilmesini, kolayını seçmişlerdi. Başarılı bir öğretmen olmayı ödevlendirme ile gerçekleştirebileceklerini düşünmüş olmalıydılar.
  Israrla dile getirmiştim. Ödev, çocuğun, çocukluğunu yaşamasını, o yaşlarda en çok ihtiyacı olan oyun oynamayı engellemektedir. Ailesi ile anne babası ile yakın iletişim, kurmasını, kaynaşmasını engellemektedir.
  Ödev çocuğu, toplumdan koparmaktadır. Ödev çocuğu, bencil, yapmaktadır.   Ödev, çocuğun arkadaşları ile sağlıklı bir ilişki kurmasını engellemektedir.
   Ne yapılacaksa, okulda, sınıfta, öğrenci, öğretmen, hep birlikte yapmalı, birlikte başarmalıdırlar. Ismarlamayla, olmamalıdır.
  Geleceğin yatırımı olacak çocuğun, geleceğin insanı olarak yetişmesi, şekillenmesi için, onun özgürce, tanıyarak, paylaşarak, yetişmesine özen gösterilmelidir. Bu özgürlük, kötü alışkanlıklarla değil, insanı süsleyen evrensel değerlerleri, kazandıracak şekilde verilmelidir.
   Çocuğu, ödev, yerine kitap okumaya yönlendirmek, çocuğa, kitap okuma sevgisini kazandıracak, şekillenmesinde, önemli bir kazanım olacaktır. Bu kazanım da, ödevlendirme ile değil, anlatımla, yaşamdan örneklerle, tanıtımlarla, yapılmalıdır. Gönüllü olarak okuma sevgisi kazandıracak şekilde olmalıdır.
   Karne tatilinde ödev verilmeyişi, büyük ölçüde çocukları kitap okumaya yönlendirdi. Bunun somut örneğine, ailemde şahit oldum. İkinci sınıfta okuyan RONYA ile ROŞFER, daha önceleri anne babaları ile çarşıya çıktıklarında, onları oyuncakçı dükkânlarına veya çikolata almak için marketlere sürüklerlerdi.
Şimdilerde öyle yapmıyorlar. Doğruca kitap dükkânlarına koşuyorlar. Ellerine geçen harçlıkları, paraları kitap dükkânlarında harcıyorlar.
   Akşamları bir araya geldiğimizde, ellerinde kitaplarla koşup beni karşılıyorlar. Okudukları kitapları gösteriyorlar. Hoşuna giden bölümlerini bana heyecanla anlatıyorlar. Bu beni mutlu ediyor. Daha önce ödeve odaklandıklarında, selem almıyorlardı. Kaşları çatık. Burnunun ucu ile konuşuyorlardı. Onları o sevimli halleri ile sevip okşayamıyorduk.
   Onlara, kitap okumayı, sosyal kültürel faaliyetlere katılmayı, yeteneklerini becerilerini sergileyecekleri kurslara, alanlara yönlendirmek sağlıklı nesillerin yetişmesini sağlayacaktır.
   Onları, doğayla buluşturup, doğadaki zenginliklerle tanıştırmak, sevdirmek onlara yapılacak en büyük eğitim öğretimdir. Yatırımdır. Hayvanlarla tanıştırıp onları sevmelerini sağlamak, onların insanı değerlerle şekillenmesini sağlayacaktır.
  Koskoca adamlar yılan lafını duyduklarında korkudan titrerken, RONYA, DENİZ, ROŞFER, ARYA, yılanı sevip, okşayacak, kadar korkusuzdurlar.
  RONYA evinde kedi beslerken, ROŞFERLE ARYANIN kuşları vardır. Ortaklaşa KONT adlı Kangal köpekleri vardır. Hayvanlarla tanışarak, oynayarak, seveceklerdir.
  Okullarda ödev temelli yasaklandı.
  Okullu çocuklara, özgürlük geldi.
   Dediğim olmuştu.
    Ödev yasaklanmıştı.