Yarabbi sen bu millete yardım et.

Bugün 2018 sersali (yılbaşı) ne gördüm ne anlatayım. O bizden evvelki ve bizim ilk dönemimizdeki itikatlar, gelenekler, adet ve törelere ne oldu. Niye toplum bu kadar inancından soğudu. Adet töre geleneklerini terk etti. Sanki bir boran esti de her şeyimizi sildi süpürdü; tarumar etti.

Düşünüyorum da sebebini bir türlü bulamıyorum. Acaba medeniyet denin canavar mı bizi bu hale getirdi? Acaba geleneği bize öğreten pirlerimiz, mürşitlerimiz mi kifayetsiz geldiler. Bir hata yaptılar. Acaba görmediğimiz gizli bir el mi bu işin içine girdi. Veya cenabı Allah’ın birliğini, varlığını unuttuk da ondan mı bize bir tokat atılıyor, bilemiyorum.

Bilmediğim tek şey her şeyimizin yok oluşu veya yok edilişidir. Ne aile birliğimiz kaldı ne anne babaya saygı hürmet. Ne ibadet için cem cemiyet. Ne edep ne de ne ikrara sahip olmak. Ne evlilik müessesinin devamı. Hepsi Kaf Dağı’nın arkasına atılmış. Milletimiz bilhassa gençlerimiz dümeni kırık bir geminin içinden gelen bir rüzgarın tesiri ile bir o yana bir bu yana savrulup gidiyorlar. Onun için yalvarıyorum. Yarabbi sen bize ve bu millete yardım et. Yoksa bu gidişata dur diyecek hiçbir kuvvet kalmadı.

Neden bu yazıyı yazdım. Yaklaşık 15 gün önce yılbaşıydı. Yani hicri yılbaşı yani sersale ve gağan idi. Biz de evveli ve hatta 60 ve 70’li yıllara kadar toplumumuz iki özel günü tespih ile çekerdi. Bunlardan biri (sersala) ikincisi Hızır orucu yani (Hıdır İlyas) idi. Kutsalımız olan bugünler de zengin fakir bütün ailelerde genç ihtiyar erkek dişi. Bütün bireyler de özel hazırlıklar yapılır, karınca kararınca hizmetler yapılır ve lokmalar dağıtılır. Mezarlar ziyaret edilerek Kuran okutulur köyün ziyaretlerine çeşmelerine gidilir mumlar yakılır dualar edilirdi.

Genç erkek ve kızlar köyü dolaşır, lokma toplar, bir araya gelir beraber bir sofrada oturur lokmalarını yer, sabahlara kadar eğlenirlerdi.

Kutsalımız olan Perşembe gününü Cuma gününe bağlayan gece de bütün imkanlar zorlanır bir cem evine bir erin ve pirin ocağına gidilir ibadet edilirdi. Küskünler barışır dostlar kucaklaşırdı. Banyodan yeni çıkmış temiz bir insan gibi sevinç ve huzurlu kalp ile evine dönerdi.  İşte bu inançlarımız nereye gitti! Kim bizden çaldı veya biz hakkından gelmedik küsüp gittiler mi bilemiyorum. Çünkü bu yılbaşında baktım ne bir mezarlıkta kimse ölülerine ne bir hizmet sundu ne de bir cem evinde üç kişi bir araya gelip Allah’ı andı. Yazık hem de çok yazık oldu bizlere. Onun için diyorum ki Yarabbi sen bize yardım et.

Sizlerden biri olarak bir Tuncelili, bir Dersimli olarak burada herkese yalvarıyorum. Aleviliğin doğup filizlendiği bu kutsal topraklarda Alevilik bu kadar geri plana düşmemeliydi. Babalarımızdan bize miras bırakılan bu inanç bu kadar kısa bir zamanda yok edilmemeliydi.

Pirimizi, rehberimizi müsahibimizi, eşimizi bu kadar eften püften bahaneler ile terk etmemeliyiz. Çünkü atalarımız “ ibadetle bunlar buldu hakkı, ibadetsiz kimsenin yoktur haktan bir hakkı” demişlerdi. İbadetsiz hakka varılmaz sırt üstü yatmakla hak görülmez. Sizlere olmuş bir olayı anlatayım da sizler de ona göre düşünün. İbrahim Ethem Belh şehrinin valisiydi. Mutediyyen inançlı bir insandı. Daima gece gündüz ben Allah’ı göreyim Allah’a varayım sevdasındaydı. Bir gün evinde yatıyor gece uyanıyor gene o sevdaya dalıyor. Bu hülya içindeyken bir bakıyor oturduğu sarayın damında ayak sesleri geliyor. Sarayın etrafı nöbetçi dolu. Gecenin bu saatinde sarayın damında bu kimdir ve ne arıyor derken, sesleniyor. Ey sen kimsin ne arıyorsun der. Yukarıda ki sesleniyor “Benim develerim kayıp elimle onları arıyorum “der. İbrahim Ethem seslenir” yahu siz deli misiniz damda hiç deve olur mu? Yukarıdaki asıl deli akılsız sensin. Hiç yumuşak döşeğin içinde sırt üstü yatarken Allah’a varılır ve bulunur mu?” diye cevap verir. İşte sizlerden ricam Dersim ve Tuncelili kardeşlerim. Hakka dönerek hakikata varmak için bazı zahmetler çekelim. Bazı hizmetler yapalım.

Şunu iyi bilin ki ahiret var, sırat köprüsü, sorgu sual var. Mahşer günü var orada sorgu sual var bunlara olan görevlerimizi yerine getirelim. Tövbe ediyorum şayet bunlar yoksa Allah’ı siz var kabul edin. Ona göre hazırlığınızı yapın şayet yok ise hiçbir kaybımız olmaz. Fakat yoktur der bir şey umursamazsanız yarın huzuru mahşerde eli boş yüzü kara halkın divanında perişan oluruz.

Aleviliğin merkezi olan Dersim Cem Evi’nde bir cem yapılmıyorsa veya yapılamıyorsa bence dünyada Alevilik bitmiştir. Uzun sözün kısası budur.

Köylerde birçoğunda Dernekler kuruluyor, cem evleri yapılıyor veya yapılmak isteniyor. Cem evi Aleviliğin ibadet mekanıdır. Aleviliğin hukuk binasıdır. Aleviliğin temizlenip arındığı yerdir. Yoksa bir cenaze evi değildir. Eğer bir cem evinde cem yapılmıyorsa o cem evi değil o başka bir şeydir. Adını ben bilmem siz koyun. Orada Alevilik değil de Alevilik kisvesi altında Alevicilik yaşanıyor bu da insanlara ne dünyada nede ahirette bir fayda getirmez. Onun için diyorum Yarabbi bizlere sen yardım et. Her şeye kadir sensin.

Nesimi hazretleri buyuruyor ki; ey Nesimi bu gönül ikilikte kali değil onun için gece gündüz yalvarırım. Bende gece gündüz yalvarıyorum. O bir olan sana yalvarıyorum. Yarabbi sen bizleri ıslah eyle. Bize doğru yolu sen göster ve bütün canlardan eğer rahatsız etmiş isem özür dilerim. Ve yine diyorum ki tek kurtuluş eski inanç, anane ve geleneklerimizin etrafında toplanmak ve tek vücut olmaktır. Yoksa hepimiz bir tarafa savruluruz. Parçalarımızı bulan olmaz.

Hakikat ilminden bir nokta gördüm

Ümit kuran o noktada gizlidir.

Hecesini buldum zatını okudum.

Sırrı süphan o noktada gizlidir.

Aslı bir noktadır tahtı sarayda

Tecelli gösterir her bir eşyada

Ali el esmadır babi kibriyadan

Ruhi veren o noktada gizlidir.

O noktada huzur oldu adalet

Adalete erenler buldu selamet

Ondan zuhur etti nuri hidayet.

Mahi taban o noktada gizlidir.

Hatım ettim cim ile dalı

Bu esrara ermeyen bilmez bu hali

Madeni Muhammed’dir gevheri Ali

Yer ile gök o noktada gizlidir.

ŞIH DELİL BERĞECAN EVLATLARINDAN SEYİT HÜSEYİN ERDOĞAN