ÜNİVERSİTENİN AŞURE ŞÖLENİ


   Sayın Üniversitemizin rektörü incelik göstermiş. Bizzat kendisi telefon ederek bizi de düzenlediği Aşure şölenine davet etmişti.
   Aşure ayı, haftası, bu yıl diğer yıllara oranla daha büyük bir coşku ile kutlanan paylaşılan bir yıl olmuştu.Çokça kurumlar bu etkinliği düzenlemişlerdi.
  Yaklaşık altı bin öğrencisi, yüzlerce personeli, eğitim görevlisi olan Üniversitemiz de bu kutsal ayı öğrencileriyle, davetlileri ile birlikte kutlayarak aşure ikramında bulundu.
   Güneşin terletmediği yakmadığı rahatsız etmediği, Sonbaharı en güzel güneşli parlak günüydü.
   Üniversitenin Rektörü, yemekhanenin önündeki geniş bir alanda toplanmış öğrencilerin içinde onlarla, hoca öğrenci sohbetini yapıyordu. Öğrencilerin rahat tavırları yanında, Sayın Rektöründe bir o kadar rahat arkadaşça, sıcak tavırları, güzel görüntülerdi.
   Misafirlerini sıcak güler yüzle karşılayan Sayın REKTÖR, Yaptığı konuşmada, kutsal ayın kursallığına vurgu yaparak, bu güzel etkinliğe, beraberliğe katılan misafirlerine teşekkür etti.
   Aşure Ayının anlam ve önemi hakkında önünde yazılı bir metin olmadan konuşan, izleyen üniversitelilere, geleceğimiz, yarınlarımız, diye hitap eden, bilimin, öğrenmenin önemini örnek sözlerle pekiştiren, izleyenler tarafından uzun süre alkışlanan PERTEKLİ yaşlı Hüseyin DEDE, 1300 sene öncesinde KERBELADA yaşananları, Peygamberin torunlarının şehit edilişlerini, aşure çorbasının anlamını, anlatırken yüzünde beliren acı, hüzün, anlattıklarını bir o kadar hüzünlü kılmıştı.
     Eline kepçeyi alıp çorba kazanının başına geçen Sayın REKTÖR, uzun süre elleriyle misafirlerine, öğrencilerine, aşure ikram ederken, sevinci yüzüne yansımıştı.
    Güneşli güzel açık havada, elinde aşure kâsesi, çevreye yayılan öğrencilerin, renkli görüntüleri, bir başka güzel görüntülerdi.
  Sayın REKTÖRÜMÜZE, "Hayrınız kabul ola" deyip ayrılırken hemen alanın karşısında, baraj gölüne nazır ÖZGÜR ÖĞRENCİ PARKI levhası dikkatimi çekmişti. Arabamı bir kenara park ederek, ÖZGÜRLÜK Parkına gidip oturdum.
   Önümde, şehrin içine kadar sokulmuş olan, bir zamanlar piknik yaptığımız böğürtlen topladığımız güzelim yeşil alanları sulara boğmuş, BARAJ CANAVARI uzayıp gidiyordu. Güneş ışınlarının sudaki yansımaları canavarın üzerinde parıldayan, yanıp sönen görüntülere yol açmıştı. İzlerken bir zamanlar o sulara boğulmuş alanda, yayılmış hayvanlarına, TAYT, TAYT diyen kadınların sesini duydum.
   Baraj Canavarına, duyduğum kızgınlıkla, adı güzel, ÖZGÜRLÜK PARKINDA, Güneşin sıcaklığında bankın üzerinde uyuyan üniversiteliyi uyandırmadan oradan uzaklaştım.
   Yüzlerce dönüm alan üzerine yayılmış Altı bin öğrencisi yüzlerce çalışanı olan DERSİMİN Bacasız fabrikasına baktım. İçimdeki sevinç yüzüme yayılmıştı. Gülümseyerek,
   Sevgiyle el salladım.