Dışarıda gökyüzünün duru sessizliğine asılı kalmış güneşin altında yanıyorken, bir de ülkenin içinde bulunduğu durumun ölümcül sıcaklığıyla kavruluyoruz.
Karanlığın örtmek istediği bir coğrafyada, ölümler meydan okuyor. Tüm renkleri soldurmak isteyen ve acıdan korlaşan yürekleri sustururcasına sevimsizlikler yaşanıyor, yaşatılıyor. Geride külleşen acılar, sebepsiz ağlamalar ve diz boyu karanlıkta kalmış anılar kalacaktır…
Şizofrenik bir uyum sürecinin, bize ait olmayanı dayatmasıyla bilincimize yansıyanlar, geçmişte yaşanan acıları tekrar hatırlattı. Birbirini zevkle boğazlamaya çalışan insanların kabaran iştahını anlatmak mümkün değildir. Biz ve ötekiler. Yaşananların gerçekliğine konan gasp ve ambargo ile yazılacak yalanlarda buluşmanın adı tarih olacaktır.
Bu coğrafyada geçmişi hatırlamak başlı başına tehlikeli ve acılıdır. Belli şeyleri göze almak gerekir. Geçmişle hesaplaşmak, belli kırılmaları ve yarılmayı göze almak demektir. Ahenk bozulmuş, zehirleyici düşünceler kök salmış, resmen zihinlerde kış mevsiminin ayazı yaşanıyor. Ve adı konmamış savaş demenin yavşaklığına kaçmadan, resmen bir savaş yaşanıyor demenin erdemliliğini kavramak gerekiyor.
Kişilik ve kimliklerinden soyulmuş milyonlarca insan. Artık güzellikler bulutsuz bir gökyüzü değil, yıldızların en parlak olduğu zamanlar geride kaldı. Anlatılmaz kaygılar, tehlikeler yaşanıyor yüreğimizde, yanımızda, yanıbaşımızda. Gözlerimiz artık o sevimli şarkıları söylemiyor. Yüreklerimizdeki sevgi yerini kin ve nefrete bıraktı. Çirkinlikler yeşerdi bu güzelim yerlerde.
Bir kaos ortamındayız. Ve maalesef toplum olarak bir aldırmazlık ahlakı içindeyiz. Bu aldırmazlık, haylaz düşünce sahiplerinin göğsünü kabartacak şekilde olmasa bile, toplumu tehdit eden ve yorgunluk veren bu zihniyet, yürekleri usul usul susturmaktadır. Savaşa ve düşmanlığa tapınmamın verdiği ucube bir inanış tarzı.
Ürkütücü bir amacın hayaliyle, ayrıcalıklarını kötüye kullanarak nereye kadar gideceksiniz efendiler? Felaketler sadece insanları ayırmakla kalmaz. Aynı zamanda o miskin kurallarınızın da susacağını bilmeniz ve unutmamanız gerekir. Unutmayınız ki; tutku ve hazların kölesi durumuna düşmek, hayallerini kucaklamak yerine toplumu felaketin kucağına oturtmak demektir.