Solun vicdanını karartmak

Taraf Gazetesi/08.07.2012

 

Kendi arasındaki tartışmaları, üzümün çöpü, armudun sapı dedirtecek dar grup hezeyanlarına terk eden sol gelenek, sayısal gücü elinde bulunduranın karşısındaki zayıfa reva gördüğü bir doğa yasasına da yer yer başvurmakta. Bu olumsuzluğa yöneltilen eleştirilere karşı da, korunmacı bir tavra bürünülüp, bakiyesinden tüketilen geçmişin kahramanlıklarından cevaplar çıkarılma uğraşısında. Bunun gibi benzeri bir dizi gidişat, güce ve gücün kurumsallaştırılmış en büyük kurumu olan devlet yahut iktidar haline öykünmeyi de beraberinde getirdi. Kendi iktidar adacığını kuran her bir sol siyaset, bunun dışındakilere yaşam alanı tanımazken, adeta devrim sonrası işlevselleştireceği, algısındaki devlet aygıtını da böylelikle icraya soyunmuş oldu. Tam da bu bağlamda, davranışlarına sirayet eden bu çocukluk hastalığı ile siyasi ve maddi çıkarları doğrultusunda bugün hala kendini solda gösterenlerin, emek mücadelesinin altını nasıl oydukları, Cansel Malatyalı’ya yaşatılanlar ile bir kez daha görünülür kılındı.

 

Cansel Malatyalı’nın bitmeyen çilesi

 

İnşaat Mühendisleri Odası (İMO) genel merkezindeki işinden atıldığı için Ankara’nın göbeğindeki işyerinin kapısında çadır kuran Malatyalı’nın yaşadığı güçlükler, gerek onu işten çıkaranlar, gerekse birkaç sol grup dışındakiler ve feministler tarafından görmezden gelinmekte. “Solcu ve demokrat kimliğini” kullanan bir meslek odasının Malatya’lıya reva gördüğü bu işkencenin hikâyesi de en az bugün ki zulüm kadar iç karartıcı.

 

İMO’da temizlik görevlisi olarak görev yapan Malatyalı, “performans yetersizliği” gerekçesiyle işinden kovulunca, kamuoyuna yönelik bir mektup kaleme alarak yaşadıklarını dile getirdi. Bunlar arasında, “ağanın b… üzerine b.. olur mu misali yönetim katındaki tuvaletlerin personele yasaklanmasından tutunda, öğle yemeklerinin personel maaşından kesilmesi koşuluyla İMO lokalinde yenilmeye zorlanması, aşağılama, hakaret, işten çıkarma ile tehdit gibi birçok mobbing uygulaması gelmekte.” Sol değerler adına devlet politikalarını eleştirip, başta inşaat mühendislerinin sonra da diğer emekçilerin haklarını savunmaya soyunan bir meslek odasının, kendi personeline yönelik böyle bir uygulamaya gitmesi, o devlet ve iktidarın kendisine öykünmek dışında bir şey değildir. Bu yüzden de, İMO’nun ve onun yaptıklarına sessiz kalan TMMOB ile diğer sendikaların işten çıkarmalar konusunda yarın hangi yüzle devleti eleştireceği büyük bir merak konusudur. Tabi devletin işten çıkarınca suçlu, kendilerinin ise haklı olduğunu savunmazlarsa!

 

İşine geri dönmek ve onurlu bir şekilde çalışmak için bugün itibarı ile 140 gündür oturma eyleminde olan Cansel Malatyalı’nın yaşadığı onca olumsuzluğa rağmen, halen performans yetersizliği nedeniyle işten kovulduğunu dile getirmek, kadın olarak sergilediği onurlu tavrın çektiği cefayı görmezden gelmektir. Karşılaştığı güçlüklere yönelik sergilemiş olduğu bu “performans” bile, kovulma gerekçesinin absürtlüğünü gözler önüne serdi.

 

Yetmezmiş gibi, eyleminden ötürü 3 defa şikâyet ve çevre kirliliğinden gözaltına alınan Malatyalı’ya, kurduğu çadır yüzünden yönetim tarafından da müdahale edilip, bir kısım İMO çalışanı ile saldırıldı. Kendisi ve ona destek sunanların üzerine yönetimdekilerce araba sürülmesi bir yana, gecenin bir yarısı bina içerisindeki lokalden içkili bir şekilde çıkılıp, çadırda bulunanlara sinkaflı küfürler edilmesi de yönetimin en son meziyetleri arasında.

 

Kulun bildiğini Allah’tan saklamak olmaz. Bir takım sol siyasi grupların arpalığı haline gelen oda ve sendika kapıları bugün hala diğer sol gruplara kapalı tutulmaktadır. Burada, ekonomik anlamda sahip oldukları gücü, sadece angaje oldukları siyasi düşüncelere yardıma koşan bir sendikacılık ve örgütlülük hali söz konusudur. Bunun adı da kesinlikle solculuk ve demokratlık olamaz!

 

Başlangıçta Malatyalı’yı destekleyen sendikası Tez-Kop İş’in, sonradan desteğini geri çekmesi de hayra alamet bir davranış değil. Tekel işçilerinin eyleminde olduğu gibi burada da üyesini yüz üstü bırakan bir Türk İş klasiğiyle karşı karşıyayız. Buna bir de, sendikanın sunduğu desteği tepeden yapılan bir müdahale ile geri çektiren İMO ve TMMOB’un diplomatik başarısını eklenmekte.

 

Destek vermek suç

 

Tutuklu bulunulan inşaat mühendisi Barış Önal’ın iddianamesinde Cansel Malatyalı’ya destek verdiği için de suçlandığını kaçımız biliyoruz?  Üstelikte Önal için, üyesi olduğu İMO Ankara Şubesi gözaltındayken hakkında bir açıklama yapmasına rağmen, tutuklandıktan sonra bu açıklamayı sitesinden çıkarıp, desteğini geri çekmiştir. Bianet’in haberine göre ise, İMO genel merkezinin Önal hakkında bir açıklama yapmayacağını bildirmesi de cabasıdır. Anlaşılan odur ki, Malatyalı’ya destek vermek hem devlet hem de İMO nezdinde suç sayılmakta! Bunlara bir de, Malatyalı’ya destek sundukları için İMO tarafından hedefe koyulan sosyalist basını ekleyebiliriz.

 

Kılıçdaroğlu ve Birgün’ün tutarsızlığı

 

Bu gelişmelere CHP genel başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ve Birgün Gazetesi’nin tavırları damgasını vurdu. CHP’nin grup toplantısına katılarak yaşadıklarını Kılıçdaroğlu’na anlatan Cansel Malatyalı’ya konuyla ilgilenileceğine dair söz verilmesine rağmen halen bir adım atılmadı. Bu sessizlikten de anlaşılmıştır ki, son umut ( ya da çaresizlik) olarak görülen Kılıçdaroğlu, TMMOB ile olan organik bağlarından ötürü bu konuya da duyarsız kalmıştır. Neticede, parasız eğitim istedikleri için 8 yıl 5 ay ceza alan gençlerin başlattığı kampanyaya imza atmaktan çekinen CHP genel başkanının vaatlerine, Malatyalı’da kurban olmuştur. Tıpkı, 2007’de katledilen arkadaşım Bülent Karataş hakkında olayın takipçisi olacaklarına dair bizzat suratıma verdiği, fakat hiçbir zaman için tutmadığı sözün de olduğu gibi!

 

Birgün Gazetesi’nin verdiği solculuk dersi ise İMO gibi takdire şayan bir şıklıkta. Staj gördüğü gazetede, Cansel Malatyalı’ya destek sunduğu için Ankara Birgün temsilcisi tarafından işine son verilen Şahin İmga adlı öğrenciye söylenilenler ana akım medyaya karşı muzdarip olan “halkın gazetesinin” düştüğü gafleti göstermekte. İmga’nın beyanına göre gazete temsilcisi, “ İMO yönetimindeki Z. A. benim dava arkadaşımdır. Senin de ona yönelik yapılan bir eylemde bulunman etik değil. Sen şimdi Cansel Malatyalı’ya destek veriyorsun yarın haber de yapmak istersin, ben de buna izin vermem. Bu durum şuan için değilse bile ileride sorun yaratacaktır. O yüzden biz yollarımızı şimdiden ayıralım” yönünde açıklamalarda bulunmuştur. Bu da göstermektedir ki, “eş dost, kafa kol ilişkisi Birgün’ün önüne hedef koyduğu asıl misyonun önüne çoktan geçmiştir.”

 

Rahatsızız!

 

Son söz, Eğitim Sen ve KESK yönetimine. Malatyalı’nın işe geri alınmaması hususunda benim ile aynı rahatsızlığı duyan birçok meslektaşım, üyesi olduğumuz sendikaların vurdum duymaz tavırlarını anlamlandırmakta hala güçlük çekmektedir. Çünkü sendikalar, maddi ve siyasi çıkarlar sağlamak için idare edilen “kariyer kulüpleri” değildir.  Bu hususta herhangi bir adım atılmadığı takdirde, sendika ile olan bütün bağlarımı ve üyeliğimi kesip, solun vicdanını karatmaya yönelik işlenilen bu suça sessiz kalarak, ortak olmayacağımı bildiririm. Ayrıca, her vicdanlı üyenin de bu çağrıya kulak vermesini dileyerek!

 

Yalçın ÇAKMAK

 

Tunceli Üniversitesi, Tarih Bölümü