QERRE ÇARSEME( Kara Çarşamba)

QERRE ÇARSEME( Kara Çarşamba)

Gün kavramı ve günlere anlam atfetme,  hemen hemen her uygarlığın kendini var ettiği inançsal-sosyal-siyasal ve ekonomik değerlerle aynı paralelde bir anlam ile karşımıza çıkmaktadır. İnsanoğlu zamanı keşfederken bunu daha çok mitolojik bir yaklaşımla başlatmış fakat günümüze kadar gelen seyirde ise bu kavram bilimin gelmiş olduğu nokta itibari ile akli bir zemine oturtmuştur.                                                                            İÖ.2000 yılının başlarında Babilliler,- ki bunlar, yüze yakın Tanrıya inanan bir toplum- günü ve geceyi on ikişer saat olarak, sonra saati altmış dakika ve dakikayı da altmış saniyeye bölmeyi, ayı, Ayın Dünya etrafında dolaşımına göre haftalara, daha sonra haftayı yedi güne bölmeyi bulmuşlardır.  Bu sürece giderken göğün yaratılması yedi kata ayrılması da bir seferde olmamıştır. Çok eski Fars rivayetlerinde gökyüzünün dört kat olduğu inancı vardı. Gökyüzünün yedi kattan oluştuğu düşüncesi ise Sasaniler döneminden sonra yaygınlaştığını görmekteyiz.  Dinler tarihinde gök ve yerin birleşmesi tanrıların örnek aldıkları ilk evlenme olmasından dolayı övülür. Yunan ve Roma mitolojileri gök ve yerin Uranus ve Gaia olarak ilk mitolojik tanrılar olduklarını söyler. Çin mitolojisine göre göklerin ve yerlerin yaratılışı yang ve yin unsurların birleşmesi ile oluşmuştur.  Bu birleşimin meyvesi olarak insan olmuş. Tevrat’a göre ilk yer ve gök yaratıldı. Mandeizmde ise ilk yaratılan gök, üçüncü sırada ise yer gelmektedir.  Gök ve yerin yaradılışı ile ilgili inançsal seyir böyle devam ederken bu inançsal farklılıklara bağlı olarak da gün kavramları şekil kazanmıştır. Fakat bilindiği gibi dinsel inanışın “yaradılış” varsayımını, ilk defa ve kendi içinde en tutarlı bir şekilde sistematize eden kitap, Tevrat’tır. Tevrat’a göre Tanrı, evreni ve içindekileri altı günde yaratmıştır. İlkin göğü ve yeri yarattı. Yer bulanık ve boş idi. Ve Tanrı dedi: “Işık olsun “ ve ışık oldu. Tanrının ilk sözü Işık olması ayrıca irdelenmesi gereken bir söylemdir. Tanrı ışığın güzel olduğunu gördü, aydınlığı karanlıktan ayırdı. Tanrı aydınlığı gündüz, karanlıklara da gece ismini verdi. Bir akşam bir sabah oldu. Birinci gün. Derken beşinci gün insanı yarattı. Yedinci gün ise istirahat etti.   Bu bilgilerle birlikte gün, hafta kavramı ve bu günlere verilen isimler ile bu isimlerin anlamı nedir? Bu sorulara kısa da olsa verilecek cevaplar günümüzde günlere atfedilen anlamları da anlamamızda bize yardımcı olacaktır.

 Hafta kelimesi, dilimize Farsça’daki yedi sayısını bildiren sözcükten gelmektedir.  Haftanın yedi gün olması ise bir seferde olmamıştır.  Asurlularda hafta beş gündü. Onlar haftaya "Hamuştym" derlerdi ki bu sözcük, Asurca gibi Sami bir dil olan Arapçada beş sayısısın adı olan "hamse" sözcüğünün aynıdır. Günlerin yedilik guruplarda toplanmasını eski Mısırlılar, Kaldeliler ve Yahudiler biliyorlardı. Eski Yunanlılar her ayı onar günlük dönemlere ayırmışlardı. Romalılar, ayın bazı günlerine ayrıcalık tanırlardı, gitgide günleri haftalar halinde dizmeye başladılar ve bu uygulama İmparator Augustus zamanında tamamı ile törenler arasına girdi ve haftanın her günü özel bir Tanrıya adandı. Günler, bu tarihsel süreçte birçok tanrının özelliği ile günümüze kadar gelmiştir. İlk atfedilen anlam şöyle idi;

 Birinci gün (Pazar)-güneş Tanrısına, 2. gün (Pazartesi) -ay Tanrısına, 3. gün (Salı) -Mars Tanrısına, 4. gün (Çarşamba) -Merkür'e, 5. gün (Per- şembe) -Jüpiter'e, 6. gün (Cuma) -Venüs'e, 7. gün (Cumartesi) -Satürn'e adanmıştı.     Bu anlamlar tek Tanrılı dinlerin devreye girmesi ile farklı bir seyre dönmüştür. Hıristiyanlar haftayı Tevrat da ki anlatılışa göre benimsemekle birlikte, İsa Peygamberin dirilişi anısına  "Tanrı günü" olarak "sebt"i yani yedinci günü (Cumartesi) değil de birinci günü yani Pazar gününü seçtiler. Bununla birlikte batı toplumları haftanın günlerini mitolojik adları ile sürdürdüler: İtalyanlar, İspanyollar, Portekizliler ve Fransızlar, haftanın birinci gününe "Tanrı ana" anlamına gelen adlar verirler, Almanlar ve İngilizler birinci güne "güneş günü" yani İngilizler (Sunday), Almanlar (Sontag) derler.   Zamanla bu kabulleniş, tek Tanrılı dinler arasında ki ilk olma yarışı ilk gün benim yarışına dönmüştür. Mesela,   Müslümanlar da Tevrat da ki yedi günlük haftayı benimsemişlerdi, yani Müslümanlarda da Arapların "üsbu" dedikleri haftanın ilk günü, Pazar günü idi. Ancak, Hıristiyanların dinlenme günü "Pazar" Yahudilerin ki "Cumartesi" olmasına karşı Müslümanların dinlenme günü "Cuma" olmasına vesile olmuştur. Zaman kavramı ve tarihsel seyri insanın düşünme ve kavrama yaşı ile aynı süreci kapsar ki bununla ilgili başlı başına bir yazı gerekmektedir.

Tüm bu zaman, gün ve hafta kavramlarını kısaca değerlendirdikten sonra, konumuzun ana başlı olan “ Kara Çarşamba ”   ile ilgili biraz muhabbet edelim. Anadolu coğrafyasında şuan özgünlüğü ile yaşatılan Dersim de yine bu bölgenin dili söylemek gerekirse, Qerre Çarseme, Mart ayının ikinci ve üçüncü haftasını kapsayan Çarşamba günlerinde icra edilir. Yani Nevruzdan bir önceki Çarşamba kutsal kabul edilir.  Son Çarşamba yani Newroz’dan bir önceki kabul edilir, ardından Nevruzla bahar aralanır. Bu süreçte bir inançsal doku ile daha karşılaşırız ki Heftemal.  Dersim bölgesi öznelliğinde bu üç temel inanç bu bölgenin tarihsel dokusunun anlaşılmasında bizlere büyük ipucular vermektedir. Bugünde herkes lokmalar yaparak en yakın bir ziyarete gider lokmalarını dağıtır. Sabah erkenden kalkıp evlerinin önünü süpürüp; temiz su serperler. Kirli ne varsa ocaklarından çıkarırlar. Bu ve buna benzer işler yapılır.  Özellikle Kara Çarşamba ile ilgili inançsal açıdan şu görüşler bulunmaktadır:   

  • Kara Çarşamba, İsminde de anlaşılacağı gibi karanlıkların günü. Karanlık bugün yaratılmıştır. Bu inanç eski Fars Mitolojisinde de varlık bulmaktadır.         
  • Karanlığın bittiği gün. Kara Çarşamba aslında bütün karanlıkların tamamen son bulduğu gündür. Bundan dolayı da aynı zamanda aydınlığın günüdür.
  • Ezidiler de olduğu gibi Kızıl Çarşambanın tam tersi anlamda kötülüğün yaratıldığı yada kendini hissettirdiği gün.
  •   Hızır’ın darda kalanlara yardım etmesinin sonucu olarak, dar günlerin bitmesi.        
  • Baharın bereketi yeşillin başlangıcı, kışın bitişinin simgesi..
  • 21 Mart Nevruza girerken bütün kötülükleri geride bırakıp sağ selamet bu kara kışın atlatılmasının bir sevinci.
  • Eski Mezopotamya inançlarında Tanrının evreni yaratması ve bu yaratılış içinde bugün kötülükleri yaratması. Bir yıl boyunca tüm kötülüklerden korunmak için.

Genelde bu çerçevede inançsal doku mana bulmaktadır. Tabi bunun ardı sıra Heftemalin gelmesi yine yedi madde ve yedi rakamı ile özdeşleşen inanç, bugünün önemini daha da fazla ortaya çıkarmıştır.

İçinde yaşadığımız evrenin yaşını dikkate alırsak; tahminen yirmi milyar, içinde yer aldığımız galaksinin yaşı ise on milyar yıldır. Güneş beş milyar yaşında olduğu bu oluşumda Dünya’nın yaşı dört buçuk milyar yıldır.  Bu devasa süreçte insanoğlu hala bir keşif halindedir. Bu keşifsel süreçte bizlere bir çıla yani meşale olan bu kutsal günlerimizi yeni nesillere aktarılması, bizim için hayati bir görev atfetmektedir.  Tüm bu inançsal dokuların kendini var ettiği değerler ve ifade edip sembol bulduğu yaşamsal dilinde araştırılması bizi daha da derin bir inançsal dünyaya götüreceğinden emin olmalıyız. Aşk ile.

Kadir BULUT