OKUMA, BİR ŞENLİKTİR

Okuma, insanların zihinsel gelişimi açısından son derece önemlidir. Okuma kültürü olmadan içinde yaşadığımız toplumu, doğayı, dünyayı anlamamız ve anlamlandırmamız mümkün değildir. Okuma derken “kitap hamalı” olmaktan söz etmiyoruz. Söylenmek istenen bilinçli okuma eylemidir.

Okuma alışkanlığı küçük yaşlardan itibaren kazanılır. Arkadaşlar, öğretmenler, yakın çevredeki dostlarımız, bilinçli okumada bize yardımcı olurlar. Çevremizde bu insanların bulunması, bir şans olarak düşünülebilir. Çocuklar da çevrelerindeki insanlara bakarak, okuma alışkanlığı edinirler. Bu alışkanlığın gelişmesinde, anne babanın da kültür düzeyi etkili olur. Evde gazete ve dergi okuyan anne- babaların çocukları da bu alışkanlığa kolayca yönelebilirler. Ayrıca yakın çevremizdeki insanların sanatsal ve kültürel konuşmalarının, okuma isteğinin gelişmesindeki etkisi azımsanamaz.

Bunların dışında bilinçli kitap seçimi, yaşa uygun kitapların okunması, kültürel gelişmemizi etkiler. Rastgele kitaplar alıp okumamız, okumuş olmak için okuma, bize hiçbir şey kazandırmaz. Yazarlarımız tarafından yaş gruplarına uygun romanlar, öyküler, şiirler hazırlanmıştır. Hatta çocuklara kitap seçiminde yardımcı olmak amacıyla hazırlanmış, kataloglar da vardır. Bu katalogların okuma etkinliğinin gelişmesindeki önemi yadsınamaz. Anneler- babalar kitapçılara kendileri gidip kitap almakta, çocuklarına vermektedir. Kitap seçerken çocuğun zevki, eğilimleri de dikkate alınmalıdır. Çocuk da kitapçılara gider, raflara bakar, raflardaki kitap kokusunu içine çekerse, seçim daha isabetli olabilir.

Ortaokul 5. ve 6. sınıftaki çocuklar kalın kalın, düzeylerinin üzerindeki kitaplarla sınıfa geliyorlar, bunları okumaya çalışıyorlar ama okuma işi bir türlü yürümüyor. Kitap seçiminde çocukların yaşına, algılama gücüne, kitapların niteliğine dikkat etmek çok önemlidir. Çocukların önüne sadece kitap alıp koymak yeterli olmuyor. Aslında çocuklarda okuma isteği yok değil, var. Önemli olan bu isteğin, bu eğilimin açığa çıkarılmasıdır. Doğru seçim yapamadığımız için okuma sürecini geliştirmekte zorlanıyoruz.

O kalın kalın Harry Potter dizilerini okuyan çocuklar güzel yazılmış, nitelikli kitapları niçin okuyamasın? Çocukların bu tutkusunu fark eden büyük gülmece ustası Muzaffer İzgü, “ Hayri Potur, Harry Potter'e Karşı “ adlı bir kitap yazmıştır. Yazarlarımız gerçekten çocuk edebiyatı alanında çok güzel ve nitelikli eserler yazıyor. Eğer çocuklar bizim geleceğimizse, onları nitelikli eserlerle tanıştırmak çok önemli. Çocukların kendi toplumuna, kendi yaşamına yabancı kalmalarını istemiyorsak sevebilecekleri, hoşlanabilecekleri eserlerle tanışmalarını sağlamalıyız.

Başka usta yazarlarımızda yerli ve toplumsal konuları içeren çocuk kitaplarına yönelmişler; bu konularda da başarılı eserlere imza atmışlardır. İlgili anne- babalar bu kitaplarla çocuklarını buluşturarak iyi sonuçlar alabiliyorlar. İyi yetişen, kültürlü, bilgili çocuklar toplumun gereksindiği insanlardır. Bilgili, iyi yetişmiş, donanımlı çocuklarla ancak geleceği yakalayabiliriz. Güzel yazılmış kitaplarla tanışan çocuklar, okumayı bir şenlik haline getirebilir. Çocuklar için yapılan hiçbir uğraş böylece boşa gitmemiş olur.

Bilimsel, akılcı, lâik, demokratik ve toplumsal bir anlayışla örgütlenen öğretmen sendikaları da bu konuya eğilerek kataloglar hazırlamışlar, okumanın önündeki engelleri en aza indirmeye, okumayı zevkli bir hale getirmeye çalışıyorlar. İlkokul, ortaokul, lise öğrencilerinin okuyabileceği kitaplar katalogda gösterilmiştir. Bunlardan yararlanmak çocukların okuma sürecini hızlandıracak, anlama ve kavrama yeteneğini de artıracaktır.

Biz olanaksızlıklar nedeniyle rastgele kitaplar okuyarak, bu alışkanlığı geliştirmeye çalıştık. Çevremizde anlamadığımız konuları açıklayacak insan bulmakta zorlanıyorduk. Okuma alanına el yordamıyla girdik diyebiliriz. Bizim zamanımızda kaynak kitap, yayın çok azdı; rehberlik edecek kimse de yoktu. Buna karşın inatla okuyarak kendimizi geliştirmeye çalıştık, eksikliklerimizi de görerek. Zaten kitaplar

Okundukça, eksikliklerimizi görmemize yardımcı olur. Okudukça kafanızda sorular oluşur, kendi kendinizle hesaplaşırsınız. Bu hesaplaşma işi sizi geliştirir; çevrenizle, toplumla bağlar kurmanızı sağlar. Bir süre sonra da yaşamın anlamını, mutluluğu, mutsuzluğu tartışmaya başlarsınız. Sadece kendi mutluluğunuzun yetmediğini, çevrenizin, toplumun mutlu olmasını istersiniz. Okudukça çevrenizde olup bitenlerden, olumsuzluklardan tedirgin olursunuz. Giderek toplumsal mutluluğun gerekliliğinin farkına varırsınız. İnsanın bu bireysel gelişimi, toplumun bulunduğu olumsuz durumdan daha iyiye gitmesi isteğini doğurur.

İyi, doğru, güzel yazılmış, çağına tanıklık eden eserleri okuyan insanlardan kimseye zarar gelmez; tam tersine toplum bu insanlardan yararlanır. Kültürel gelişimin dışına düşmüş insanların, mesleklerinde bile büyük oranda zorlandıklarını görürsünüz. Mesleğin gelişimi bile sürekli kendi alanında çalışmaya bağlıdır. Güzel kitaplar okuyan insanların ufku genişler, toplumsal bir varlık olarak diğer insanlarla dengeli ilişkiler kurar. İstersek okumayı işkence olmaktan çıkararak, keyifli bir hale getirebiliriz.