“Bilmeyen bilmedi, bilen de demedi!”
Dünya’da birçok din, kültür ve ritüelde elmanın önemli bir yeri vardır.
Latince kökeni “malus”, “malum” yani, kötü, günah anlamına gelen elma;
Büyülü dünyanın kapılarını aralayan masallara, şiirlere, söylencelere, sanata konu olan elma;
İncil’de Yasak Meyve…
Yunan mitolojisinde Truva’yı dağıtan, tanrıları birbirine düşüren, Harekles’in on iki görevinden biri olan Altın Elma…
Güzellik ve aşk tanrıçası Aphrodit’in Meyvesi…
Türk Tarihinde Kızıl Elma…
Kinderund Hausmaerchen’in Pamuk Prenses ve Yedi Cüceler masalında kötü cadı, büyücü üvey annesinin yaşlı bir kadın kılığına girerek, yedi cücelerin ormandaki kulübesinde kendisinden saklanan Pamuk Prenses’e verdiği zehirli Kırmızı Elma…
Ölümsüzlük, gençlik ve sağlık sembolü kabul edilen Elma…
Isaac Newton’nun başına düşerek yer çekim yasasının ortaya çıkmasına ilham kaynağı olan Elma…
Bilgisayar teknolojisinin zeminini hazırlayan, yapay zekâ alanında dâhice fikirler üreten, Nazilerin kodlama sistemini deşifre eden ve İkinci Dünya Savaşının gidişatını ve insanlığın geleceğini değiştiren Enigma adını verdikleri bir makine geliştiren Alan Turing’e ilham veren Elma ve en sevdiği masal olan Pamuk Prenses ve Yedi Cüceler’deki zehirli elma motifini kullanarak 1954 yılında siyanür enjekte ederek yaşamına son verdiği "Zehirli Elma "…
Apple Computer’in kurucusu Steven Paul Jobs'un Alan Turing anısına Apple’ın logosunu oluşturduğu "Isırılmış Elma”…
Barok döneminde ortaya çıkan sanat eserlerinde “ölüm”ün elinde simgesel olarak duran Elma…
Hz. İsa’nın doğumunu anlatan resimlerde elmaya uzanmasında sembolik olarak dünyanın günahlarını, çilesini kendi üzerine almasını simgeleyen Elma…
…
“Ve Tanrı dünyayı hiçlikten altı günde yarattı ve yedinci günde dinlendi. İlk adamı Adem’i kendi görüntüsüyle, ilk kadını Havva’yı Adem’in kaburgasından yarattı. Adem ve Havva’ya harika Eden Bahçesinin tadını çıkarmasını, ancak Bilgi Ağacının meyvesini yememelerini söyledi!”
“Ey Âdem, sen ve eşin cennette (Eden Bahçesi )oturun, ikiniz de ondan dilediğiniz yerde bol bol yiyin, fakat şu ağaca ( elma ) yaklaşmayın, yoksa...”
Cennetten kovulur cehenneme gidersiniz,
Ölümsüz olmaktan çıkıp, ölümlü olursunuz,
Tanrı olmaktan çıkıp, insan olursunuz,
Yılan yol gösterdi…
“Kadın ağacın güzel; meyvesinin yemek için uygun ve bilgelik kazanmak için çekici olduğunu gördü. Meyveyi koparıp yedi. Yanında kocasına da verdi, o da yedi. İkisinin de gözleri açıldı. Çıplak olduklarını anladılar. Bu yüzden incir yapraklarını dikip kendilerine önlük yaptılar.”
Ve Tanrı yarattıklarıyla hayal kırıklığına uğradı ve “ilk itaatsizlik” eylemi olan bu orijinal günah yüzünden onlar “gazaba” uğradılar, cennetten kovuldular!”
Biz karabataklar gibi yılışıp dururduk duvar diplerinde
Bir parça utancımız kalsın diye
Elma toplayıp getirirdin Mezopotamya’dan sepetlerle
Alevilikte de elma sürüp gelen, yaşayan en önemli inançsal, kültürel sembollerden biridir.
Alevi inancına göre topluluk Naciye-i Güruh’tan yani, Naci ve Naciye’den gelmektedir.
Naci; kâmil, erdemli, ilahi ilim sahibi insan demektir.
Naciye; Hakk’ın hidayetine kavuşmuş, kötülüklerden arınmış, kurtulmuş demektir.
Güruh; insanlık topluluğu demektir.
Güruh-u Naciye; Hak yolunda ve hakikatten sapmamış toplum demektir.
“Güruh-u Naciye’ye özümü kattım,
İnsan sıfatında çok geldim gittim,
Bülbül olup firdevs bağında öttüm,
Bir zaman gül için dara düş oldum.”
( Aşık Sıtkı Baba )
“Her şey yaratıldı bir tek noktadan
Noktada gizlidir esrarı Yezdan!”
Alevilikte elma niyazdır; Hakkın lokması olarak dağıtılır. Birliği, dirliği, barışı ifade eder.
Evlilik törenlerinde xonçanın üzerine konur, üzerine söz verilir, anlaşma sağlanır.
Musahiple damat düğünde gelinin başına atarak ikrar verir; yol belirler.
Düğünlerde davet amaçlı küskünler dahil herkese dağıtılır;“buyursunlar, başımızın üstünde yeriniz var” anlamı taşır.
Düğünlere davet edilmeyenler ve gitmeyenlere sorulduğunda; “sanki bize kırmızı elma mı gönderdiler gitmedik!” derler.
Kavgalarda barışı sağlamak için kırmızı elma ve 12 kuruşla gidilir. Bu durumda küskün ne olursa olsun görüşmeyi reddedemez; elma, ikrardır, Hakkın sıfatını taşır.
Ziyaretlerde lokma olarak dağıtılır.
Bir söz verildiğinde ortaya konur ve üzerine yemin edilir; “İkrar Verdik Elmaya!”
Peki, Tanrı’nın yasak ettiği meyve Alevilikte nasıl yaşamın, bilginin, eşitliğin, davetin, ikrarın, barışın, niyazın, birliğin, dirliğin, sevginin sembolüne dönüştü?
Öncelikle şunu belirtmek gerekir ki, tanrılı sistemler devletli sistemlerdir. Burada Aleviliğin iki önemli unsuru ortaya çıkıyor; birincisi Aleviliğin kendilerine 73. Millet ( 73. Millet, Hakkın Razısı Ve Doğumuyla Gelenler, diğerleri ise Yaratılan Ve İktidarlaşanlar… ) demelerinden de anlaşıldığı gibi, devletli sistemlerin ve toplumların dışında ve karşısında oluşudur. Çünkü devletli sistemlerin yapısı Alevilikteki eşitlik, özgürlük kavramlarıyla çatışıyordu; itaati gerektiriyordu ki, Aleviler, itaatten uzaktı.
Tarih boyunca devletleşmediler, devlet bir sömürü sistemiydi, devletleşince de Alevi olmaktan çıktılar; İran Şii, Mısır Fatımi devletlerinde olduğu gibi…
İktidar, hiyerarşik düzen, sömürüye, baskıya dayalı alt üst ilişkisi, cinsiyet farklığı vb. Alevilikle bağdaşmayan unsurlardır.
Kırklar Meclisi;
“Muhammed şehre dönerken yolda bir dergâha rastlar. Kapıyı çalar, içeriden, "Kimsiniz" diye sorarlar.
Muhammed: "Ben peygamberim içeriye girmek istiyorum" der.
İçeriden: "Peygamberliğini git ümmetine yap; bizim aramıza peygamber sığmaz" diye cevap gelir.
Bu sefer Muhammed: "Ben de sizden biriyim. Bir insanım. Sizi görmek istedim" der. Bu sefer kapı açılır, "Hoş geldin sefa getirdin, uğur getirdin" diye karşılanır.
İçeride 17'si kadın 22'si erkek 39 kişi vardır. Muhammed'e yer gösterilir. O da gösterilen yere oturur. Ali de meclistedir. Muhammed tesadüfen Ali'nin yanına oturur.
Muhammed sorar, "Size kimler denir?" der.
"Bize Kırklar denir" diye yanıt alır.
"Ama burada 39 kişi saydım" der.
"Selman-ı Pak Can Parstadır" denir.
"Peki sizin ulunuz, büyüğünüz, küçüğünüz kim" diye sorar.
"Bizim küçüğümüz, büyüğümüz yoktur; küçüğümüz de uludur, büyüğümüz de; birimiz kırkımız, kırkımız birimizdir" denir.
Cemler küçüğü büyüğü, zengini fakiri, kadını erkeğiyle bütün cemaatin bir can olduğu, aynı seviyede yer aldığı Hak ortamlarıdır.
Aleviler Gnostiktirler! (Eski Yunanca’daki “sezgi veya tefekkür yoluyla edinilebilen bilgi” anlamındaki “gnosis” sözcüğünden türetilmiştir. Fransızlar “hors de la société” yani toplum dışı kalmış kesimler der.) O yüzden tarih boyunca hep muhalefet edip durmuşlar, ama kendi kültürlerini, inançlarını da bırakmamışlar.
“Gayrıdır her milletten bu bizim milletimiz
Hiç dinde bulunmadı din ü diyanetimiz
Bu din ü diyanette yetmiş iki millete
Bu dünya ol ahrette ayrıdır âyâtımız!”
( Haşim Kutlu )
İkinci unsur, Havva’nın elmayı Adem’e vermesidir ki, bu da kadının öncü rolünü ifade eder. Bilgiye, iyi ile kötünün ayrışmasına, insan olmanın bilincine varmasına ve tanrıya, yani devlete, başkaldırmasına vesile olmuştur. Yılan ( şeytan ) yol göstermiş ona. O yılan hala Alevilerin evlerinde öldürülmez, kutsal sayılır; Mora Çêyî!
Kadının şeytanla (yılan şeytan kılığında kadının karşısına çıkar) işbirliği yaptığı miti ve bundan dolayı tarihsel süreç boyunca kadına yüklenen şeytani özellikler olarak dinlerde yerini korurken, Aleviler bu yargıdan uzak Naciye-i Güruh’dan gelirler; Ana Fatma, Ana Haskar, GolaBuyer vb. ziyaretgâhlarıyla toplumsal yapının, inancın, kültürün ve yaşamın merkezinde yer alır; ocağı korur, yaşamın devamlılığını sağlarlar.
Tarihte hiçbir meyve insanlığı elma kadar cezbetmemiştir.
Ancak, bizim yaşam, kültür ve inancımızın merkezinde çok önemli yer edinmesine karşın elmaya gerekli özen, sahiplenme gösterilmemiştir.
Dersim’de bir kent sembolü olacaksa toplumu ayakta tutan; bilgi, özgürlük, ikrar, davet, barış, birlik ve dirliğinin, insan olma ve insan kalma bilincinin ve sömürüye, haksızlığa, zulme başkaldırının sembolü elma olmalıdır.