Türkçe öğretmeni, İlköğretim 6. sınıftaki öğrencilerinden, “İYİLİĞE İYİLİK, HER KİŞİNİN KARI, KÖTÜLÜĞE İYİLİK, ER KİŞİNİN KÂRI” konulu atasözünü, kompozisyon olarak yazmalarını ister.
Öğretmen, öğrencilerinin kompozisyon olarak yazdıklarını, okutur. İnceler.
Öğrencilerden biri, bu atasözünü çok güzel açıklar. Öğretmen çok beğenir. Sınıfta okutur. Alır. Götürür. Öğretmenler odasında öğretmenlere okur. Yetinmez. Götürür. Bütün sınıflarda okutturur.
Annesi, “kızım, bu beğenilen yazını, whatsApptan Büyük Babana da at. O da okusun” der. Utanır. Atmaz.
Annesi Atmış. Baktım. İyilik üzerine, elle yazılmış bir yazı. Kimin yazdığı belli değil. Aradım. “Ne, O. Sosyal medyada çok tıklanan, ünlü birine ait bir yazı mı?” diye sordum. Güldü. “Yok, baba torunun ROJFER yazmış. Öğretmeni, okuldaki öğretmenleri, çok beğenmiş. Sana da okuman için attım.”
Öğretmeni, herkese okutmakta haklıymış. Okuyan herkesin beğeneceği bir yazı olduğu için okurlarımın da okumasına istedim.
İyilik Meleği, “Emin olun ki yapılan hiçbir iyilik karşılıksız kalmaz. İşte iyilik böyle bir şeydir. Artar. Çoğalır. Arkasından iyilikler getirir.
İyilik Meleği, “Sevgili İnsanlar” diyor. Biz, Biz olalım. İyilikler yaparak iyilikleri çoğaltma meleği olalım” der.
Kendisini tebrik etmek için, okula gitmek istedim. Övgüden rahatsız olur diye vazgeçtim. En iyisi gidip evde tebrik edeyim dedim. Pazarladığımız dergilerden, kitaplardan, seviyesine göre seçtim. Bir kutu çikolata ile gittim. Kapıyı ARYA açtı. “Büyük baba geldi” diye çığlığı attı. Duyan İyilik Meleği de koşarak geldi. Her ikisini de kollarıma alıp kucakladım. Sardım. Getirdiğim paketleri merak eden ARYA, “Büyük Baba bakın ne getirmiş” dedi. Koştu. Çikolata paketini değil, kitapları, dergileri açtı. “Olsun ben de okurum” dedi.
İyilik Meleği, sanki karşılıksız bir iyilik etmiş gibi mutlu, gülümsüyordu.