HASTANEDE

    Hastane de, kulak boğaz mütehassısının, doktorunun, olmadığını söylediler. Herhalde, kurul toplantısı veya izinli olduğundan olmayabilir diye düşünmüştüm.  “Bir sonraki gün görevinde olur. Gidersiniz” dedim.  “Yok, hastanede görevli kulak Boğaz Burun doktoru yokmuş” dediler.

   Sağlık konusunda, Sağlık Müdürlüğünü, ilgilendiren sorunlarda, konularda, oldukça duyarlı olan, sağlık hizmetlerinin gerçekleşmesinde, başarılı çalışmalarda, hastanede gerçekleştirilen ilk başarılı operasyonlarda, payı olan, Sağlık Müdürünü aradım. Telefonumun tek çalması ile ulaştığım Sayın Sağlık Müdürü, KIZILAY Kan Merkezinde gönüllü olarak kan veriyormuş. Kan verir halde, “Müsait değilsiniz. Sonra ararım” teklifimi kabul etmeyerek, konuşmayı sürdürdü. Kendilerine hastanede olmadığı söylenen kulak Boğaz Doktorunu sordum, “Haklılar yok. Bu dalda iki doktorumuz vardı. Biri ayrıldı. Biri de istifa etmek istiyor. İstifasından vazgeçirmeye çalışıyoruz. Kabul etmezse çevre illerden Elâzığ’dan veya başka bir hastaneden geçici görevlendirme ile doktor getirterek eksikliği gidereceğiz. Bu arada, bir an önce, doktor eksikliğimizi giderecek kadrolu doktor atanması içinde Bakanlık düzeyinde çabalarımızı sürdüreceğiz” dedi.

   Kendilerine, “Bakanlıkta görevli iken ilimize atandınız. Bakanlık yetkilileri ile diyaloğunuz, tanışıklığınız olmalıdır. Umarız, bu eksiklikler, çabalarınızla, kısa zamanda giderilmiş olur” dedim.

   Sayı Müdür, kan veriyordu. Uzun süre konuşmamız uygun olmazdı. Yeni Diş Hastanesini, daha önce kendilerine sormuştum. Ödenek sorunu ile geciktiğini, buna rağmen ödenek konusunu en kısa zamanda çözeceklerini, Diş sağlığı tedavisinin yanında, Yeni diş hastanesinde, halka kolaylık olsun diye, Kadın doğum, çocuk ve göz bölümlerini de aynı bina da açacaklarını, hizmete sokacaklarını söylemişti.

   Sayın Müdüre, Kızılay’a, gönüllü kan verdiği için, gösterdiği duyarlılıktan dolayı teşekkür ettim.

  ACİL SERVİSTE

   Hafta Sonu, Muhabbet Hanımla yolumuz, Hastanemizin acil servisine düştü. Mevsim dolayısı ile olacak, oldukça yoğundu. Biri uzman, İkisi pratisyen doktor, bir o kadar da sağlık çalışanları ile hizmet veriyorlardı.

   Yoğunluğa, gece olmasına rağmen, bir eksiklik yaşanmıyordu. Muayeneler, Tahliller, filim çekimleri, kısa sürede yapılıp doktorların önündeki ekranlara düşüyordu. Doktorlar kadar, çalışanlar da habire koşturuyorlardı. Eksiksiz yürütülen bu önemli sağlık hizmeti, Benim de Muhabbet Hanımın da dikkatini çekmişti. Hastanemizin, sağlığımız için önemli bir güvence olduğunu düşünmüştük.

    Geçmiş yıllarda, yazılarımla Acil servisteki eksiklikleri dile getirmiş, eksikliklerin giderilmesini, o günün yetkililerinden istemiştim. Başta Valiler, olmak üzere yetkiler, duyarlık göstermişlerdi. O, günlerde yaşanan eksiklikler bu gün yoktu.

   Acil Serviste, bizi sevindiren bir başka rastlantı, Elâzığ’dan dostumuz olan SEMİH Beyin kızı SELİN Hanımın, Acil Serviste doktor olarak çalışması oldu. Tanışmamız, bizi çok sevindirmişti.

  HEYECAN YARATTI

                Günlük Ulusal basını gazetelerin, bayilere dağıtımına çıkmıştık. Yanımda oturan NİDA, heyecanla, “Bak, bak hocam, kar yağıyor” dedi. Döndüm baktım. Yüzünde, ilk kez kar görmüş bir insanın heyecanı hayreti, vardı. Cama, kar taneleri düşüyordu. Gökyüzünden yere düşen kar taneleri yere doğanın üstüne, beyaz çiçekler gibi, saçılıyor. Dökülüyordu. Şehrin karşı yamaçları, giderek beyaza bürünüyordu. NİDA’YA, “Karı, çok mu seviyorsun” dedim. Ellerini çırparak, “uzatarak çok” dedi.

   Nida haklıydı. Kavurucu yaz sıcaklarında bunalan insanlar karı özlemiş olmalılardı. Ayrıca, İlkbahar gibi, kışta, özlem duyulan, sevilen doğanın beyaza bürünmüş, gelinlik giyinmiş bir başka, renkli yüzüdür. Çocukların kartopu oynadığı, kayak yaptığı, üşüttüğü halde, özlenen bir mevsimdir Yeşerttiği bitkilerle, canlılarla Doğaya, hayat veren, zenginleştiren,  doğayı, bir başka bahara hazırlamak için, kalın beyaz yorganı ile örterek dinlendiren bir mevsimdir. Yaşama can veren, doğanın yaşam kaynağı olan suyu hazırlar. İhtiyaç duyulan su kaynaklarını, doldurur. Yaza, Bahara, hazırlar.

    Yüksek dağlara, kar çoktan düşmüştü. Beyaza büründürmüştü. Şehre yılın ilk kar yeni düşüyordu.

    Düşüşünü, sevincini, paylaştığımız insanlar, ellerini gökyüzüne açarak, dua ediyorlardı.

     “Yağ, yağ. Çok yağ. Su kaynaklarını doldur. Bereket getir” diyorlardı.

     Biz NİDAYLA karın yağışını, gazete yerinde camdan seyrederken, adı BERFİN yani KAR olan arkadaşı, geldi. NİDA, heyecanla, “Hocam bak, kar ta iş yerimizin içine kadar yağdı. Anlaşılan kar bu yıl, çok yağacak” dedi. Kardan ıslanmış başlığını arkaya iten BERFİN, “bakın göreceksiniz o kadar çok yağacağım ki, yollarınızı kapatacağım. Aylarca gitmeyeceğim” dedi. Gülerek BERFİNE bakan, NİDA,

 “Tanrı sesini duysun” dedi.