GÜNE DÜŞEN KARELER GÖRÜLMELİYDİ

   Tarım İl Müdürlüğünün, Belediye yeraltı çarşısının üstünde düzenlediği TARIM VE İNSAN KONULU 6.ULUSAL FOTOĞRAF SERGİSİ görülmeye değer bir sanat eseri, koleksiyonuydu.
  Sergide, sergilenen, görücüye çıkan tablolar, birer sanat eseri kadar değerlilerdi. İnsanın, doğayla buluşmasıydı.
  Fotoğraf çekmeyi çok seven, sanat eseri sayılacak derecede, çokça çektiği fotoğrafları olan, Dersim Halkının, dostu, sevdiği, unutmadığı, Sayın TAŞKESEN Valinin, fotoğrafının, sergide yer alması, sergiyi anlamlı kılan güzelleştiren bir başka tabloydu.
  Gönül isterdi ki, yeraltı çarşısının üstü o sanat eserlerini izlemek isteyenlerle dolsun taşsındı. Dolmadı. Kısa sürede kaldırılan sergi, gönül isterdi ki günlerce sergilenseydi. Haberdar olmayanlar da haberdar olup gelip izleyebilselerdi.
   Bizi, bu sanat eserleriyle, güzelliklerle, buluşturan,  sergilenmesinde payı olan başta Tarım İl Müdürlüğü yetkilileri olmak üzere herkese teşekkür ediyorum.
   +   +   +
  İÇİ GİBİ DIŞIDA TEMİZ TUTULMALI
     Bir Okurum aradı. “Hocam” dedi. “Hastaneye giderken, hastaneye çıkışta yolun sağına soluna bir bakın, adeta çöplük gibi. Hala insanımız, çevresini temiz tutmayı, uygar bir insan olmayı bir türlü öğrenemedi. Buna çok üzülüyorum” dedi.
   Hastane kantinine gazete dağıtımı için gittiğimde, ana yoldan hastaneye çıkışta yolun sağına soluna baktım. Okurum haklıydı. Hatta içilmiş boş petler, yolun üstüne de atılmıştı.
  Hastane idaresinin bundan haberi olmayabilirdi. Yine de hastane yetkilileri, yalnız hastanenin içindeki düzene, temizliğe değil, çevresindeki düzene, temizliğe de göz kulak olmalı, dikkat etmelidirler. Bu hastaneye yakışanıdır. Bizim kültürlü insanımız, hastane mastane, çevre, tanımaz. Bilmez. İçtiği suyun petini yolun üstüne de atar. Her yere de atar.
   Bu toplum yapısını bilen yetkililer, çevreciler, çevreye, temizliğine, korunmasına, göz kulak olmayı, aralıksız, sürdürmelidirler.
  Belediye Başkanlığının, şehrin girişindeki bilbordlara, çevreyi korumak için koyduğu hayvan resimlerinin, neyi çağrıştırdığını, hangi anlama geldiğini bilmediğini söyleyen okurum, belediye yetkililerinden sormamı istedi.
 +   +  +
  KORKMAK
    Bir başka okurum, geldi oturdu.  “Korkuyorum hocam” dedi. “Hayırdır. Kimden korkuyorsun” dedim. “Trafikten korkuyorum” dedi. Güldüm. “Ben de korkuyorum” dedim.
   Anlattı. “Araba sayısı, nerdeyse sokaktaki insan sayısı kadar. Yollar, ona uygun genişlikte değil. Olanı da, sağlı sollu park eden araçlar kapatmış. İyice daraltılmışlar. Yayalar için düzenlenmiş kaldırımları da, esnaflar, kahveciler kapatmış. Arabayla da, yayayla da, giderken kendimizi tehlikede görüyor. Korkuyoruz” diyerek korkusunun nedenini açıkladı. Dert yandı.
    O da haklıydı. Yalnız o değil biz de hepimiz de trafikten korkuyoruz. Hele bizim gibi ülkelerde, trafik tam bir canavar olmuş. Hemen her gün televizyon kanallarında, trafik canavarının işlediği cinayetler saymakla bitmiyor.
    Sabahları gazete dağıtırken, bu tehlikeyi, korkuyu, yakından gören, yaşayan, biriyim. O kadar çok trafik ihlalleri ile karşılaşıyorum ki, saymakla bitmiyor. Yalnız araç sürücüleri değil, yayalar da tehlike olmuş. Okurumun dediği gibi, yayalar çoğunlukla kapalı olan kaldırımlarda değil arabalara ayrılmış yerde keyfine göre, sağına soluna, bakmadan, salına, salına yürümektedirler.
   Yoğun trafiğe, daralan yollara rağmen, kulağında cep telefonu ile sohbet eden sürücüler, bir başka tehlikedirler.
   Şehrin ortasında zaman, zaman hız yarışına giren sürücüler, başka büyük bir tehlikedirler.
   Daralmış yollarda, yolun rastgele sağında, solunda, hatta ortasında duran, sürücüler, zincirlemeye yol açacak tehlikedir.
   Trafik canavarının yaptığı, o kadar çok ihlaller, o kadar çok keyfilik var ki saymakla bitmiyor.
   Okurum, korkmakta o kadar çok haklı ki,
   Korkmamak elden değil.
    GÖZELERDE SU İÇMEK
    DERSİM denilince akla ilk gelen GÖZELER, olur. Kutsal DÜZGÜN BABA olur. MUNZUR olur. KIRMIZI BENEK ALABALIK olur. Son yıllarda keşfedilen, başka bir doğada yetişmeyen endemik, türlerden DAĞ SARMISAĞI, GULIĞ, ÇARÇUR MANTARI olur.
   DERSİM’İ, merak edenler, güzelliklerini, görmek isteyenler, ilk önce doğrudan, GÖZELERE, giderler. Orada, toprağın altından fışkıran köpüklü, berrak, buz gibi gözelerin suyunu içerek soluklanırlar. Kutsanırlar. Bütün gün, yüzlerce gözlerden çıkan köpüklü suların salınarak bir araya geldiklerini, MEZOPOTAMYAYA can veren kutsal MUNZUR SUYUNU, meydana getirdiklerini seyrederler. İçtikçe içmek isterler. Bütün gün içerler.
   İşte o içmeye doyulmayan, içtikçe içilesi gelen, TÜRKİYEDE, içilecek en iyi su seçilen MUNZUR GÖZELERİNİN suyu, yakın bir tarihte, DERSİM kent merkezinde, musluklarımızda, akacak. Yağışlı, mevsimlerde, aylarda, musluklarımızda, kirli, bulanık su, akmayacak. Çünkü yağan yağmurlar, gözelerde kirliliğe, bulanıklığa, yol açamayacaktır. Belediyeye yöneltilen haksız eleştirilerde ortadan kalkacaktı.
   Bu projeye şiddetle karşı çıkan DERSİMLİLER, Devlet Su İşlerinin, Munzur Gözelerini, birinci derecede sit alanı olmaktan çıkarıp baraj projelerini gerçekleştirmek için böyle bir projeye izin verdiğini, bunun DERSİM Doğasına, büyük bir kötülük olacağında ısrar etmektedirler.
  Ben, bunun iddia edildiği kadar sit alanlarımız da tahribata, barajların yapımına yol açacağına inanmıyorum. Yıllar öncesinden gözelerde kurulan MUNZUR SU, buna benzer bir projedir. O,da, kent merkezine getirilmesi düşünülen su da, gözeleri, gölgeleyecek ölçekte, sit alanından çıkaracak birer proje değillerdir.
 Gözeler, DERSİM Halkının, sağlığı için ihtiyacı olan suyu verecekse, kimse bunu engellemeye kalkmasın. Devlet Su işlerinin de DERSİM Halkının değerlerini yok etmeye gücü yetmeyecektir.
   Hayırlı olsun.
   +   +   +
  GECENİN KARANLIĞINDA
   Karanlığın, gündüzün, güzelliklerini, örten bir perde olduğu, söylenir. Gündüzün, aydınlığını, örten o,perdeyi kaldırıp baktığınızda, araladığınızda, bir başka aydınlığın, bir başka güzelliğin, olduğunu görürsünüz.
  Mehtap, o perdenin arkasında, duyguları yoğunlaştıran, ışıklarıyla, dünyaya, gülümser.
  Sonsuz boşluktaki sayısız yıldızlar, o,perdenin arkasında, yanıp sönerek, size, göz kırpıp, gülümserler. Sonsuzluğun derinliğinden, size el sallarlar.
   Gündüz, şarkılarını yüksek sesle söyleyemeyen, akarsular, ırmaklar, o,perdenin arkasında, gecenin sessizliğinde, kendilerine katılan gece sakinleriyle, adeta konser verirler.
  SEYİT RIZA PARKINDA, gündüzün aydınlığını kapatan perdenin, arkasındaydım. Gündüzün aydınlığında, boş olan park, gecenin karanlığında dolmuştu. Herkes oradaydı. SEYİT RIZAYLA beraberlerdi. Hatıra resmi çektirenler, sıraya girmişlerdi. Yanı başındaki banklarda oturanlar, Munzur’un, akışını çevresindeki güzellikleri seyrediyorlardı.
   Annelerinin, babalarının, gözü üzerinde ki çocuklar, bisikletleriyle tur atıyorlardı.
  Parkın dört ayaklı sakinleri, gecenin serinliğinde, çimlere uzanmış kendilerinden geçmişlerdi.
  Parkın kenarındaki, çocuk parkında, salıncaklarda sallanan çocukların sevinç çığlıkları geliyordu.
   Parkın, kenarında kurulu sevgisine doyamadığımızın çeşmesi, bütün hor kullanmalara rağmen, akmaya, ihtiyacı olanlara su vermeye devam ediyordu.
  Gecenin karalığındaki yaşam, sıcak günün sonunda, cıvıl cıvıldı.
   +   +  +
   1.ULUSAL MUNZUR RAFTİNG DOĞA YÜRÜYÜŞLERİ FESTİVALİ
    DERSİMİN doğasının güzelliklerini, tanıtan, ilgi odağı yapacak olan, çok büyük bir etkinlik, çok büyük bir festivaldir. İlk kez yapıldığından yeterli katılımı, iğliyi, görmesi beklenmeyen festivalin, önümüzdeki yıllarda, hak ettiği ilgiyi fazlası ile görecektir.
  Bu önemli etkinliğin, festivalin gerçekleşmesinde, payı olan herkesi, DERSİM için yaptıkları bu güzellikten dolayı kutluyorum.
  Teşekkür ederim.