GÖREVLENDİRİLMİŞ AKP MİLLETVEKİLLERİ, NİHAYET GELDİLER

 TUNCELİYE, MİLLETVEKİLLERİ OLARAK GÖREVLENDİRİLMİŞ AKP MİLLETVEKİLLERİ, NİHAYET GELDİLER

    AKP’nin, 15 yıllık iktidarında, milletvekili çıkaramamış Tunceli’yi temsilen, AKP Genel başkanı, Başbakan, tarafından iki AKP, milletvekili, görevlendirilmişti.
    İktidardaki partiden iki milletvekilinin, Tunceli’ye görevlendirilmesi, Tunceli’de memnuniyetle karşılanmış, gelmeleri heyecanla beklenmişti. Uzun yıllardı. İktidardaki partiden milletvekilleri yoktu. Şimdi iktidardaki partiden, iki milletvekilleri vardı. Sorunlarını onlara iletecek, çözümünü isteyeceklerdi.
   Gözler, yollarda. İlin, iktidardaki partiden, gelecek yeni milletvekilleri, beklendi. Nihayet geldiler.
  Herkesin, merakla beklediği milletvekillerine, anlatacakları, isteyecekleri, vardı.
Halkın gözü kulağı olan gazetecilerde, onların, gelmelerini bekliyorlardı. Onları dinleyecek, yakından takip ettikleri ilin, sorunlarını, kendilerine ileteceklerdi.
  AKP İl Başkanlığının, ŞAROĞLU Otelinde, düzenledikleri toplantıda, tanışmak, ilin sorunlarını konuşmak için olacak, ildeki sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri çağrılmış. Toplantıya, bizler, basın mensupları, çağrılmamışız. Çağrılan dernek başkanımız ve beraberindeki arkadaşlarımız da, ‘basına kapalıdır.’Diye içeri alınmamışlar.
   Tesadüfen, dernek Başkanımızdan, geldiklerini, bizleri, dinlemek istediklerini öğrendiğim milletvekillerini, görmek, tanışmak, ilin sorunlarını, paylaşmak için, basın mensuplarının çağrıldığı AKP İl başkanlığına, bende gittim. İki milletvekili beklerken, 5 milletvekilinin, geldiğini örgendik.
   Alındığımız salonda, İl Başkanı, Milletvekillerini tanıtarak, bizlerle, tanıştırdılar.  İl Başkanının, güzel bir konuşma yaparak açılışını yaptığı toplantıda, milletvekilleri, yaptıkları konuşmalarda,
   Seçim için, oy için, gelmediklerini, Tunceli’nin makûs talihini yenmek, sorunlarını, çözmek için geldiklerini, ifade ederek, sık, sık gelecekleri. Sözünü verdiler.
   İlleri, için gösterecekleri çabayı, Tunceli, içinde yapacaklarını, Tunceli’nin sorunlarını, çözmek için çalışacaklarını, söylediler.
   Dağdakilerde bizim çocuklarımızdır. Onların, kaybı da bizleri üzmektedir. Ülkede huzur ve güvenin sağlanması için hükümetimiz, devletimiz, üstüne düşeni yapacaktır. Dediler.
   Tunceli, ismini, Türkiyeye, barış kenti olarak ilan edeceklerini, söylediler.
   Yeni anayasa konusunda sivil toplum kuruşlarının görüşlerini önemsediklerini, bunları bir raporla, başbakana ileteceklerini söylediler.
  İzin isteyerek, yaptığım konuşmada, DERSİM Halkının, en önemli, en büyük, öncelikli, sorununun, BARIŞ olduğunu, BARIŞIN, bir an önce gelmesi, DERSİM Halkının sorunlarını, çözeceği gibi, ülkenin de sorunlarını da çözecek, akan kardeşkanını, akan gözyaşlarını durduracaktır. ‘Dedim. Barış için ellerini taşın altına koymalarını, devrilmiş olan barış masasının, tekrar kurulmasının sağlanmasını istedim. Bundan sonra, konuşmama, izin verilmediğinden,
  Dile getirmek istediğim, dokunmazlıkların kaldırılarak ikinci bir ZANA olayının yaşanmasının, ülkeye, ülke birliğine, büyük zararlar, vereceğini, kavgayı daha çok kızıştıracağını, söyleyemedim.
  Sanayinin, fabrikanın, olmadığı, ilimizde, öne çıkan, işsizliğin, büyük boyutlarda olduğunu, bunun giderilmesi için çaba göstermelerini, isteyemedim.
   Şehrin, ortasında, büyük bir alanı işgal ederek, şehri daraltan, askeri birliklerin, şehrin dışında, kendilerine tahsis edilmiş, yüz binlerce dönümlük, alanlara, taşınmalarının, sağlanmasını, söyleyemedim. İsteyemedim.
   Dernek Başkanımız, Ercan TOPAÇ, bizleri, ilin sorunlarını, halkın gözü kulağı olan bizlerden, dinlemek için çağırmışlar demişti.
   Bu yapılmadı. Halkın gözü kulağı olan bizleri, basın mensuplarını, konuşturmadılar. Dinlemediler.
   Kendileri konuştular. Biz dinledik. Hâlbuki bizleri, Tunceli Halkını, dinlemek için gelmişlerdi.
    AKP İl başkanlığında, gözüm, eski il başkanı ERKAN EROĞLUNU, aradı. Göremedim. İl Başkanlığı görevini sürdürürken yakından tanımıştık. Tunceli Halkının sevdiği değer verdiği bir kişilikti. Siyasi ayırım yapmadan herkesi kucaklayan, herkesi dinleyen, sıcak, kibar bir insandı.
   Aradım. Nerdesin. Merak ettim. Partinizin milletvekilleri burada, Onlara Tunceli’yi en iyi şekilde tanıtan siz olmalıydınız.’ Dedim.’Haklısınız. Hocam” dedi. “Yanlarındaydım. AROĞLUNDA, yapılan toplantıdaydım. Şu anda bir başka misafirimleyim” dedi. “Buluşalım. Katılamadığımız ŞAROĞLUNDAKİ toplantıyı anlatınız. Sizden dileyelim” dedik.
    Kabul etti. Bir araya geldik.’Nasıl, toplantı iyi geçti mi.’Dedik. Gülümseyerek
benim beklediğim, istediğim bir katılım olmadı. İlin ileri gelen sivil toplum örgütlerinin temsilcileri, ya çağrılmamıştı. Veya katılmamışlardı. Gönül isterdi ki hemen herkesi, bize muhalif olan düşüncelerin sahiplerini, hatta marjinal gurupları da çağırıp dinlemeliydik.
 İki yılı aşkın il başkanlığı yaptınız. Tunceli’nin sorunlarını hassasiyetlerini en iyi bilen birisiniz. Anlatmadınız mı toplantı da.’Anlattım.
   Barajlar konusunda, Munzur Suyunun, Munzur Vadisinin Tunceli halkı için kutsiyetini anlattım. Barajların yapılmayacağına dair yapılacak bir açıklama, çok büyük bir karşılık bulacaktır. Dedim.
   Sayın Başbakanımız,’ben halkımın, milletimin hizmetkârıyım.’Diyor.’Benim için Suni, Alevi, Kürt ayırımı yoktur. Hepsi benim için eşittir. Diyor. Bizim bürokrasi bunu yapmıyor. Ön yargılarından arınmıyor. Görevlerini Sayın Başbakanımızın istediği biçimde yapmıyorlar. Sayın Milletvekillerimize bunu söylemedim ama illere gönderilecek, hizmet üretecek yöneticilerin ön yargısız, olmalarına özen gösterilmelidir. Sırtının bir makama dayayıp hizmete üretmeyen, keyfine bakan bürokratlara izin verilmemelidir.
   Tunceli ismini, tabelasını taşıyan bir üniversitemiz var. Tebellası, Tunceli yazıyor. Ama kimliği Tunceli değil, Yüzde doksan Tuncelilerin olmadığı, görev verilmediği bir yabancı üniversite. Hâlbuki devlet, o üniversiteyi, fabrikası olmayan Tunceli’ye, sosyal ekonomik alanda faydalı olsun diye kurdu. Sayın Milletvekillerimize bunu anlattım.
  “Tunceli Halkının Alevi, solcu bir kimliği vardır. Onları dinlersek hak vereceğimiz çok şeyler, ortaya çıkacaktır. Sayın Milletvekillerimizin, bunu dikkate alarak, gönül gözü ile din, dil, ırk, ayırımı, yapılmayan, hırsızı, sapığı, dolandırıcısı, olmayan, tek il, Tunceli Halkını, dinlemelerini istiyorum.
   İşsizliğin, çok büyük olduğu, ilimizde, devlet kadrolarında iş, görev, veremediğimiz. Tunceli Halkına, temizlik işi, geçici işler için bile, AKP olarak destek olamıyoruz. Tunceli, Halkı, bizden ne aldık ki, bize ne versin. Sayın Milletvekillerimiz, umarım bu konuda üstlerine düşeni yaparlar” dedi.  
                   +   +  +
   SANİYE BARUTUN, TUNCELİDE YAPTIĞI BASIN AÇIKLŞAMASI,
    Telefonda arayan, Haziran seçimlerinde, Tunceli CHP milletvekili liste başı adayı, SANİYE Hanımdı. Ankara’da ne var ne yok. Sormama gerek kalmadan, “Tunceli’deyim. CHP İl başkanlığında, bir basın açıklaması yapacağım. Sizde, katılır mısınız?” dedi.
    İl başkanlığında, düzenlenen toplantıya, basın açıklamasına, katılım büyüktü. CHP il teşkilatının yanında, CHP li üyeler de katılmışlardı.
  Saniye Hanım, basın açıklamasında, son günlerde ülke gündeminde çokça tartışılan, Sayın Genel Başkanları, Kemal KLIÇTAROĞLU’NUN, Aile bakanı hakkında söylediklerine açıklık getirmek, istediklerini ifade ederek,’Sayın Genel Başkanımız. Karamanda ENSAR Vakfında yaşanan ülkede büyük bir tepkiye yol açan onlarca küçük çocuğa yapılan tecavüz olaylarına seyirci kalan Aileden sorumlu bakanın ENSAR Vakfını korumaya çalışmasını eleştirmek için kullandığını, başka bir anlama çekmelerinin kasıtlı amaçlı olduğunu, Sayın Genel Başkanımıza yöneltilen eleştiri sınırlarını aşan tepkilere karşı Sayın Genel Başkanımızın yanında olduğumuzu, olacağımızı kamuoyuna ilan ediyoruz. Açıklıyoruz.
   “Cumhurbaşkanının, Genel Başkanımızı yok sayan ifadesine şiddetle karşı çıkıyor. Onun yanında, arkasında, olduğumuzu, ifade ediyoruz” diyerek, Genel Başkanlarının, düzenlenen kurultayda, katılan delegelerin çok büyük çoğunluk oyu ile seçildiğini, kendileri, seçimle halkın iradesi ile geldiği gibi, Genel Başkanlarının da, halkın iradesi ile seçimle, geldiğini, yok saymanın, kimsenin haddi olmadığını,
   “Bizde, o sözleri, yok hükmünde görüyoruz” dedi.