Sıcakların zirve, pik yaptığı günlerden biriydi. Gazete yerime gitmek için evden korkarak çıktım. Korunmak için şapka aradım. Yoktu. Dışarı da hafif rüzgâr esiyordu. Rüzgârın serinletmesi beklenirken serinletmiyordu. Aksine sıcak dalgası halinde daha çok çarparak yakıyordu.
Yolumun üstündeki SEYİT RIZA Parkı, günlerden beri, olduğu gibi, yine DERSİMİ gezip görmek isteyenlerle doluydu. Kocaman Tur otobüsü, meydanın ana caddesine park etmiş. Bekliyordu. SEYİT RIZANIN etrafı yine kendisiyle sarmaş dolaş resim çekenlerle doluydu. Tepeden MUNZUR’U, seyredenlerde o anları resimle kaydediyorlardı. Çocuklu ailelerde, parktaki gölgeliklere sığınmış 4 ayaklı park sakinlerinin, resimlerini çekiyorlardı. Caddeler, seyyar satıcıların çevresi, guruplar halinde tanımadık yüzlerle doluydu. Bir gurup,’ sanat sokağı diye bir yer varmış. Diye soruyorlardı. MUNZUR KÜLTÜR DOĞA FESTİVALİNE Festivale gerek kalmamıştı. DERSİM’İ, gezip görmek için akın akın gelmişlerdi. DERSİM Coğrafyasının her köşesi, ziyaretçilerle dolmuştu. Sayın Belediye Başkanımızın ifadesine göre 200 Binin üstünde ziyaretçi gelmişti. Şehirde su sıkıntısı vardı. Halkın, su ihtiyacını, tasarruflu kullanmaları için Belediye ekipleri, sürekli anonslarla uyarıyorlardı.
Güneş, yakıyordu. Gölgelik yerlerden korunarak gazete yerime geldim. Gazete yerimde beni bekleyen misafirlerim, vardı. Hal hatır sormadan misafirlerden biri, tepkili kızgın bir ifadeyle ,’Hocam, yazın. Söyleyiniz. Böyle kirliliği seven, Tunceli hakkında ön yargılı insanlar, Tunceli’ye, geleceklerse, gelmesinler. İstemiyoruz. Pülümür vadisinde, tanık olduk. Önümüzdeki araçlar, âdete çevreye kirlilik saçtılar. Korna çalıp uyarılarımıza rağmen sürekli atıkları yolların çevresine attılar. Yol boyu Piknik alanlarına, baktık. Hemen bütün alanlar, arkada bırakılmış, atıklarla doluydu. Daha önce bu kirlilik yoktu. İnsanımız bunu yapmıyordu. Dışarıdan gelenler, bunu yaptılar. Ovacık vadisi de aynı şekilde kirletilmişti. Orada piknik yapanlarda, atıklarını çevreye saçarak, bırakıp gidiyorlarmış. Nasıl bir kültür. Nasıl bir ön yargı, anlamak mümkün değildi. Hastalığı da, onlar, dışarıdan gelenler, yaymış olmalılar.
Bu gidişle, kontrolsüz bu yoğunlukla, hastalığın tekrar yayılması, artması herkesi endişelendirmektedir. Yeterince koruyucu aşının yapılmadığı bir ortamda, Düğünlerde, yine çoğu maskesiz, binlerce kişi bir araya gelirse, kafeteryalarda, lokantalarda, mesafe korunmazsa, maskeler takılmazsa, kahvelerde, maskesiz oyun masalarında, yoğunluk yaşanırsa, salgının önüne nasıl geçilir. Bilinmez.
Hemen herkes, Yetkililere söyleyiniz. Yazınız. İstemiyoruz. Gelmesinler. Doğamızı kirletmesinler, salgını, yaysınlar, istemiyoruz.’ Diyerek tepkisini dile getirmektedirler.
Tunceli’yi, merak edenlerin, önceliği, MUNZUR GÖZELERİ, olduğu gibi Tuncelili, ilçelerinden, merkezden, yerli halkında, piknikte önceliği MUNZUR GÖZELERİ olmaktadır. Uzun zamandı. Bir zamanlar, sık sık gittiğim, GÖZELERE, gidememiştim. Ziyaret edememiştim. Üniversite Rektörü, DURMUŞ BOZTUĞ, biz gazetecileri, Ovacık kayak merkezine götürmüştü. Kıştı. Her yer karla kaplıydı. GÖZELERİ DE, gezmiştik. Bizleri bir akşam ovacığın, o günlerin ünlü otelinde, içkili restoranında, ağırlamışlardı.
OVACIĞA, gözelere, pikniğe, gidip gelenlerden tanıdığım yerli yabancı hepsine sordum. ‘Gözeleri, yeni haliyle nasıl buldunuz. ‘Dedim. Hemen hepsi, ’Eski hali, daha güzeldi. Girişteki, geniş bir alanda seyyar satıcılarda, stantlarda, aradıklarımızı, ihtiyaç duyduklarımızı, bulabiliyorduk. Lokantasında, oturup akan köpüklü suları seyrederken, bol oksijenli havasını, teneffüs edebiliyorduk. Şimdiki haliyle, aradıklarımızı bulamadık. Aç kaldık. Arabalarımızı çok uzaklarda, park etmek zorunda kaldık. Diye dert yandılar.
Karşılaştığım, bir araya geldiğim, gazeteci arkadaşlara, ilimizde, günün öne çıkan, en çok konuşulan, haberlerini sordum. Birincisi, ‘misafirlerimizin vadilerimizde, doğamızda, bıraktıkları kirlilikti. İkincisi, bazı fırsatçı esnafımızın, özellikle her iki vadide faaliyet gösteren esnafımızın, tutturabildiklerine, yaptıkları soygundu. Bir porsiyon pirzolayı, 70 TL ye, yarım litre, 50 kuruşa aldıkları suyu, tuturabildikleri,3 liraya 5 liraya satmalarıydı. Misafirler, kirlilik yaparken, bizimkilerde, bize yakışmayan soygun yapmaktaydılar.
Her ikisi de, DERSİM kimliğine yakışmayanıydı.