Sayın Valimiz, ilimize atanıp göreve başlamasının ardından Tunceli’nin dışında faaliyet gösteren Tuncelili iş
Sayın Valimizin çağrısını duyan, Tuncelili iş adamlarından, Kazım GÜNTAŞ, Ali BÜYÜKDAĞ, Selçuk, BOZKURT isimli iş adamlarımız, doğdukları ile tuğla koymaya, çivi çakmaya gelirler. Daha önce ilin önemli bir ihtiyacı olan araç muayene istasyonunu kuran Ali BÜYÜKDAĞ, ilin en eski okulu olan, bir zamanlar okulların olmadığı tarihlerde, ilkokul, ortaokul, lisenin hep birlikte eğitim gördüğü, şimdilerde, eskidiği için yıkılan, benim de lise öğrenimini yaptığım mezun olduğum, ATATAÜRK İLKOKULU’NUN, yerine, yenisini bağış olarak yapmayı taahhüt eder.
Daha önce modern tesisleriyle bir okul yapıp Tunceli Milli Eğitim Müdürlüğüne bağışlayan Kazım GÜNTAŞ İSİMLİ Tuncelili iş adamımız, Belediye için önemli bir tesis olan kütüphane kongre projesini, üstlenmeyi, TUNCELİ Belediyesine bağışlamayı taahhüt eder.
ADANA’DA tekstil, dokuma üzerine iş adamı olarak faaliyet gösteren TUNCELİLİ Selçuk BOZKURT isimli iş adamımız da çağrı üzerine, ilin öncelikli sorunlarından olan işsizlik istihdam sorununa katkıda bulunmak için gelir. Valilik, Belediye Başkanlığının destekleri ile ihracata yönelik bir tekstil atölyesi kurar. 200 işsiz kadını istihdam eder. İlk ihracatını, 10 bin bayan pantolonunu Avrupa ülkelerine ihraç eder.
Selçuk Beyin atölyesinde çalışan SEBAHAT isimli bayan çalışan, Hıdır KASRAL ile resmen nikâh kıyarak evlilik kararı alırlar. Düğün yapacak, düğün salonu tutacak, gelinlik alacak veya kiralayacak ekonomik güçleri yoktur.
Bunu bilen çalışan arkadaşları, toplanarak arkadaşlarına bir gelinlik almak, bir düğün salonu tutmak isterler. Gelin SEBAHAT, bunu kabullenmez. Bunu çalışanlarının bir araya gelmelerinden merak edip duyan Selçuk Bey, çalışanını çağırır. “Sen bizim çalışanımız, kızımız sayılırsın. Biz bir aileyiz. Senin düğününü, ben yapacağım” der. Sebahat patronunu kırmaz. Kabullenir.
Düğün salonu tutmayı düşünen Selçuk Bey kimsesiz sayılan çiftin düğün törenine onları sevindirecek sayıda davetli katılımının olmayacağını düşünerek, düğünü, fabrikada, yapmayı daha uygun bulur. Mesai saati dışında, bütün fabrika çalışanlarının hazır bulunduğu bir ortamda yapılmasının, daha çok katılımlı olacağını, çifti daha çok sevindireceğini düşünür. Düğün salonu, fabrikanın içinde düzenlenir. Tören salonu bir düğün salonu gibi düzenlenir. Süslenir. Gelin damat için davetliler için yerler düzenlenir. Davetlilere, ikram edilecek kuru pasta, içecekler, damatla gelin için kesilecek pasta alınır. Gelin için beğendiği gelinlik alınarak giydirilir. Bütün fabrika çalışanları, arkadaşları, yakınları, bu mutlu gününe, katılarak onların mutluluğunu paylaşırlar.
Davul zurna çağrılır. Çekim yapacak kameralar ayarlanır. Büyük bir coşku ile düğün töreni yapılır. Davul zurna eşliğinde, doyasıya oyunlar oynanır. Balonlar patlatılır. Işıklı gösteriler yapılır. Takılar takılır. TÖRENİ, anılarda ölümsüzleşecek, çekimler yapılır. Arkadaşları gelinle damadı, nehir kıyısına indirerek, bir ömür sürecek beraberliklerini ölümsüzleştirecek karelere hapsederler.
Selçuk Beyi, aradım. “Sayın iş adamı, örnek olacak bir güzellik yapmışsınız ki bütün Tunceli Halkı sizi konuşuyor. Siz, zaten Sayın Valimizin, çağrısına uyarak doğduğu ile koşan, ilin sorunlarını paylaşan, katkı sağlayan, çözüm arayan, işsizlere istihdam sağlayan Tuncelili örnek iş adamlarından birisiniz. Sizi kutluyorum” dedim. Sordum. Heyecanla anlattı. “Yaşamımda, yaşadığım en büyük mutluluklardan biri oldu. Orada bir kez daha anladım ki geçici olan bu dünyada, paradan servetten daha güzel, insanı mutlu eden değerler varmış. Yaşanan, paylaşılan sevinçler görülmeye değerdi. Çok güzel hayırlı bir iş yapmanın sevincini yaşadım. Aynı sevinci çalışanlarımın hepsi paylaşarak yaşadı” dedi.
Selçuk Beyi bir kez daha kutladım.
Zaman zaman bu köşemde dile getirmiştim. İstanbul da, büyük kentlerde, yurt dışında çokça Tuncelili iş adamları vardır. Örnek gösterdiğim iş adamlarının dışında, bırakın Tunceli’ye, bir tuğla koymayı, çivi çakmayı, Tunceli’ye, Tuncelilere selam vermezler. Tuncelili olduklarını inkâr ederler. Tunceli kimliğinin itibarlı olduğu ortamda “Tunceliliyim” derler. Öldüklerinde ölüleri Tunceli’ye gelir. Kendileri gelmezler. Tunceli Halkı onlarca yıldır olağanüstü koşullarda yaşamaktadır. Sadece ölüleri Tunceli’ye gelen Tuncelili bu iş adamları, bir gün olsun gelip, Tunceli Halkının yaşadığı bu ortamı Tuncelilerle birlikte yaşamadılar. Paylaşmadılar. “Sorunlarınız nedir” demediler. Tuncelili kimliğiyle siyasi ortamda makam mevki sahibi olurlarken, Tunceli’den hep uzak durdular. Onlar, mutluluğu Selçuk Bey gibi fabrikalarda işçilerin mutluluğunu paylaşarak yaşamadılar. Onlar mutluluğu, katlarda, yatlarda, tatil beldelerinde aradılar.
Onlar orada onları araya dursunlar. Biz mutluluğu, insanı değerleri önemseyen, paylaşmayı bilen GÜNTAŞLARLA, BÜYÜK DAĞLARLA, SELÇUK BEYLERLE, yaşayacak paylaşacağız.