Dersim Emek Gençliği, 12 Eylül 1980 darbesinde yaşı büyütülerek idama mahkum edilen Erdal Eren’i ölümünün 44. yıl dönümünde Seyit Rıza Meydanı’nda düzenledikleri basın açıklamasıyla andı. Denizlerden Erdal'a gençlik emeğin saflarında", "Yaşasın devrim ve sosyalizm" sloganlarının atıldığı açıklamaya DEM, SMF yöneticileri CHP Tunceli Gençlik kolları da destek verdi.

EMEP Gençliği adına açıklamayı okuyan Bişeng Aşula, 12 Eylül faşist darbesinin ardından geçen onlarca yılın ardından, sermaye güçlerinin ülke gençliğine yönelik saldırılarının farklı düzeylerde sürmeye devam ettiğine işaret ederek, “12 Eylül faşist darbesi sonrasında TİSK Başkanı Halit Narin’ Şimdiye kadar işçiler güldü şimdi gülme sırası bizde’ derken, Faşist Cuntanın başı Kenan Evren, devrimciler için ‘Asmayalım da besleyelim mi’ diyerek darbenin kime karşı, niçin yapıldığının itiraf etmişti.  İşçi sınıfına daha fazla sömürü, sermayedarlara ise daha geniş rant ve kâr alanları sunmak için yapılan darbenin dayattığı 24 Ocak kararları, bugün de halka kemer sıkma politikaları, sermayeye ise teşvik programları olarak uygulanıyor. İşçilerin grevlerinden, gençlerin temel haklar için yürüttüğü mücadelelere kadar her alanda baskı ve saldırılar artıyor.  Daha dün düşük zam dayatmasına karşı grev kararı alan metal işçilerinin mücadelesi, yayınlanan Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle yasaklandı” dedi. 

“ÖRGÜTLÜ MÜCADELE OLMADAN HALKLARA BARIŞ GELMEZ”

Üniversitenin vazgeçilmezi: Adrese teslim kadro Üniversitenin vazgeçilmezi: Adrese teslim kadro

Bugün her milliyetten gençliği savaşların dünyasına çeken emperyalist sistemin, ülkeyi yöneten güçleri, kendi programının parçası haline getirmeye devam ettiğini vurgulayan Aşula,"Üstelik savunma sanayisinde, gençliğin geleceği, bütçe planlamalarının ekseni savaşa ve silaha daha fazla çevriliyor. Yüzde yüze varan vergi indirimleri ve milyonlarca liralık teşviklerle silah şirketleri büyütülüyor. Tek adam yönetimi, bunlardan aldığı güçle, İsrail'le ticari ilişkilerini devam ettiriyor, Ortadoğu'da ABD emperyalizminin çıkarlarının peşine Türkiye kapitalizminin yayılmacı emellerini gerçekleştirmek üzere düşüyor. Barış ve özgürlüğü getirebilecek olan, işçi sınıfının enternasyonal mücadelesidir. Emperyalistlerin barbarlığına ve sömürü politikalarına karşı Ortadoğu ve Türkiye halkları olarak birleşmeden, örgütlü bir mücadele yürütmeden halklara barış gelmeyecektir. Tek adam yönetiminin emperyalist emellerinin ve gençliğin geleceğini kendi çıkarlarına malzeme yapan politikalarının üstesinden gelmek, Erdal Eren'in mücadelesini büyütmekle mümkün olacaktır" diye konuştu.

“GENÇLİK EĞİTİM OLANAKLARINDAN UZAKLAŞTIRILIYOR”

Kürt gençliğinin ulusal, eşit yurttaşlık taleplerini ülke içerisindeki baskılar ve sınır dışı operasyonlarla ezmeye çalışan tek adam yönetiminin saldırılarının, en temel demokratik haklara da uzanmaktan geri kalmadığını ifade eden Aşula, konuşmasını şu sözlerle tamamladı:

“Gençliği eğitim olanaklarından uzaklaştıran, piyasanın karanlık sömürü düzenine hapsetmeye çalışan, gençliği "örgütsüz halk" hedeflerinin parçası olarak birbirinden kopararak yalnızlaştıran saldırılar, 12 Eylül mirasçılarının eliyle yürütülmeye çalışıldı. Üniversitelerde bütçe öğrencilerin lehine kullanılmazken, temsilcilik kurulları işlevsizleştirilerek öğrenciler üniversite yönetiminden soyutlanıyor. Yanı sıra gençliğinin elinde olan birlikte mücadele araçlarına doğrudan veya dolaylı olarak saldırılar yöneltiliyor. Üniversiteleri tek sesle, atanmış rektörlerle yönetenlerin memleketi de hangi temeller üzerinden yöneteceği kayyım örnekleriyle açıkça gösteriyor. Liselerde müfredatı dinci gericileştirmenin alanı olarak kullanan AKP-MHP iktidarı, tam olarak 12 Eylül darbecilerinin geleneğini sürdürüyor. MESEM'li gençliğe iş cinayetlerinde ölmek dayatılıyor."

Açıklamada konuşan Emek Partisi MYK üyesi Orhan Kurul, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Anayasa değişikliği için Erdal Ereni sahte gözyaşlarıyla andığını hatırlatarak,"  Referandum da yasayı geçirmenin bir aleti olarak kullanmaya çalıştı. O dönemde söyledik ‘buna kanmayalım kendi diktatörlüğünü perçinlemeye çalışan bu anayasaya hayır diyelim’ demiştik. O günden beri halkların boğazına yapışmış bu anayasayı kullanmaya devam ediyorlar. Gece yarısı Beş fabrikada Birleşik-Metal iş sendikasının aldığı grev kararını milli güvenli gerekçesiyle yasakladılar 2016'dan beri yaklaşık İki yüz bin işçinin grevini yasakladılar. Milli güvenlik gerekçesinin aslında uluslararası ve yerli sermayenin çıkarlarını korumak demek" dedi.

Editör: Serhat Ozan YILDIRIM