Sonbahar, kış mevsimi, doğanın bir başka güzel yüzüdür. Ayrılıkların yaşandığı, dökülen yapraklarla, yerin, toprağın, altın sarısı halı ile örtüldüğü Sonbahar, doğayı beyaz yorganı ile örten, doğayı, derin bir uykuya yatıran kış, özlem duyulan mevsimlerdir.
Bu mevsimler, aynı zamanda, doğayı zenginleştiren süsleyen doğaya, renk katan, doğanın, gerçek sahipleri yaban hayatının, (kanatlılar, dört ayaklılar, sürüngenler), katledildiği mevsimdir.
Doğayı sevmeyen, tanımayan, bencil, acımasız, doğa katilleri, bu mevsimi, dört gözle beklerler. Kınlarında bekleyen, ölüm kusan, silahlarını kınlarından çıkarıp, kuşanırlar. Acımasızca, kendilerine ait mekânlarında, dağlarında, bahçelerinde, yaşayan, masum, doğa renklerini katlederler.
Katliamlarını büyük heyecan ve övgüyle yaparlar. Hatta kahramanlıklarını, sosyal medyada övgüyle, sergilerler. Acıma duyguları yoktur. Doğa sevgisi yoktur. Katlettiklerini, büyük bir iştahla yerler. Onu büyük bir kazanç sayarlar. Bilmezler ki, katlettikleri doğanın, yaşam kaynağıdır. Zenginliğidir. Kaynak azaldıkça tükendikçe, yaşam da yaşanmaz hale gelir.
Doğa katilleri, bu günlerde, yine sahnedeler. Uzundur silahların patlamadığı bölgemizde, doğamızda, bu günlerde silahlar peş peşe patlamaya başlamış. DERSİM’İ güvenli yaşanılır bir bölge seçip gelen doğa güzeli, BILDIRCINLARI, yer değiştiren, KINALI KEKLİKLERİ, katletmek için doğada, bıldırcınların geçiş güzergâhlarında silahlar peş peşe patlamaya başlamış. Bir okurum aradı. “Hocam ne oluyor? Köyümüzün karşındaki köylerin arasındaki yabanda, sanki savaş var. Silahlar, gün boyu peş peşe, patlamaktadır. Buna yakındaki karakollar seyirci kaldığı gibi, doğa korumadan sorumlu yetkililerde seyirci kalmaktadırlar. Bunu lütfen dile getirin” dedi. Sesindeki ifadeyle, ben de seyirci kalmışım gibi tepkiliydi. Doğayı seven bir okurum olmalıydı. Ne kadar tepki gösterirse göstersin. Haklıydı. Ona teşekkür ettim.
Doğayı korumakla görevli kurumun başındaki Haydar Bey’i aradım. “Sizin korumakla sorumlu olduğunuz doğada, silahlar, doğa hayatını yok etmek için durmadan patlamaktadır. Bu doğa katillerine okurumun dediği gibi sizde mi seyirci kalacaksınız?” dedim. Duyduklarına o da üzülmüştü. İlk fırsatta o bölgeye ekiplerini göndereceğini söyleyen Haydar Bey, İzinli avcılardan dert yandı. “Avlanmak için izin belgeleri olduğu için zaman zaman müdahale edemiyoruz” dedi. “Hayır, dedim. Haydar Bey. İzinli de olsalar, izin vermeyiniz. Yasaktır deyiniz. Geçmişten gelen kanunları, günümüz dünyasında, koşullarında, toplum, ülke, yararına, işleme koymayınız. Yasaktır deyiniz. Onlar, varsın. Gitsin bırakmadılar katledek diye şikâyet etsinler” dedim. Güldü.
Kim için, olsun. Nerede olursa olsun doğada bir cana kıymak, doğa suçudur. İnsanlık suçudur. Buna izin verilmemelidir.
Hele, DERSİM Doğasında buna hiç izin verilmemelidir. Çünkü DERSİM doğası, ülkenin doğa hazinesidir. Başka bir ülkede, başka Bir doğada, bulunmayan, hatta nesli tükenmek üzere olan endemik türler, DERSİM Doğasında saklıdır.
Geçmiş yıllarda, Çevre illerden, DERSİM Doğasında, katliam yapmak için doğa katilleri, akın, akın, gelirlerdi. Bazı yerli işbirlikçileriyle, birlikte yaptıkları katliam, âdete soy kırım olurdu. Elâzığ’ın pavyonlarında, lokantalarında KINALI KEKLİK, eti satılırdı. Bazı doğa katilleri de kışlık et ihtiyacını karşılamak için DERSİM Doğasında DAĞ KEÇİSİ katliamı yaparlardı.
Bunları, büyük ölçüde engellediysek te, BILDIRÇIN, KINALI KEKLİK, KIRMIZI BENEK ALABALIK, katliamını, avını, büyük ölçüde engelleyemedik.
Çocukluğumda, üzüm bağımıza giren porsukları, babamlar, vurur öldürürlerdi. Tavuk çalmak için gece köye gelen tilkiler, vurulur. Öldürülürdü. Bunu çok sevinirdik. Babamlar, abilerimiz bir günde onlarca KINALI KEKLİĞİ, adeta katlederlerdi. Çok sevinirdik. Kış boyu evin tenceresinde sürekli av eti kaynardı. Şimdi ise, “Yalvarıyorum. PORSUK gelsin, bağda üzüm yesin. Helal olsun ona. Onun, o doğa güzelliğini görebileyim” diye. Eskilerde sürekli yolumuza, tilki, kurt, ayı, çıkardı. Şimdilerde o doğa güzellerine, rastlamak mümkün değil artık.
Günümüz dünyasında, doğa yaşam alanları, giderek daraldı. Yok edildi.
Bağda, Büyük annesinin, yılan gördüğünü, duyan ARYA, heyecanla, “ben de ben de görebilir miyim?” dedi. Çünkü onlara, yılanların da doğanın süsü sakinleri gerçek sahipleri olduklarını, bizi farelerden koruduklarını anlatmıştık. Sevilebileceklerine inandırmıştık. Bir yılanı öldürmenin doğayı öldürmek olduğunu anlatmıştık.
Akşam geç saatlerde, bağdan dönerken, bağda yolumuza, kirpi çıktı. Arabayı durdurdum. Cep telefonunun ışığı ile yakından konuşarak, severek, seyrettik. Oda bizim dostluğumuzu anlamış olacak ki, durdu. Yürüdü. “Beni seyredin” dedi. Şehir girişinde, eskiden toplumun sevmediği, kötüye simge yaptığı, bir başka doğa sakini yaban domuzu, yolumuza çıktı. Artık eskisi gibi insanlardan korkmuyor olacaklar ki şehir içinde, sürüler halinde gezip çöplerden besleniyorlar. Bazı doğaseverler de onları elleriyle besliyorlar.
Eskiden insanlar, sokak köpeklerine, kedilerine, pek sevecen bakmazlardı. Şimdilerde onlara yakınlık gösteren, seven, bakıp besleyen, çokça hayvan sever çoğaldı. Bu da insanlık adına sevindirici bir gelişmedir.
Doğayı korumak yaşamı, korumaktır.
Geleceği korumaktır.
+ + +
SAĞLIKTAN GÜZEL HABERLER
Sağlık Bakanlığından bir GENEL MÜDÜR, Bir daire Başkanı ilimizi, sağlık kurumlarımızı, ziyaret etmişler. Edindiğimiz bilgiye göre teftiş denetlemek için gelmemişler. Tunceli Sağlık kurumlarının başarılı çalışmalarını mahallinde görmek, Sağlık çalışanlarına, yetkililere, teşekkür etmek için gelmişler. İldeki, ilçelerdeki, bucaklardaki, bütün sağlık kurumlarını gezmişler. Varsa eksikliklerini, taleplerini almak istemişler.
Tekrar başarılı buldukları, Sağlık Müdürüne, teşekkür ederek ayrılmışlar.
Hastaneyle ilgili talepleri, cihazları, doktor ihtiyacını karşılayacakları sözünü vermişler. İlk etapta,50 pratisyen acil doktoru atanmış.
Sağlıkta büyük başarılı hizmetler gerçekleştiren Tunceli’den, Elazığ sağlık Müdürlüğü, ambulans yardımı istemiş 40 ADET AMBULANSI OLAN Tunceli Sağlık Müdürlüğü, kocaman Elâzığ’a ambulans göndermiş. Yardım etmiş.
Sevindirici.