Dersim Barosu yönetim kurulu, Esad’ın devrilmesinin ardından iktidara gelmeye çalışan cihatçı çetelerin Arap Alevi halkına yönelik aşağılama ve baskı politikalarını devreye soktuğunu belirterek yazılı açıklama yaptı. Açıklamada, Suriye’de soykırım tehdidi altında bulunan halklar için uluslararası kuruluşları harekete geçmeye çağrısında bulundu.
Baro tarafından “Uluslararası Kurumları Harekete Geçmeye Çağırıyoruz!” başlığıyla yapılan açıklamada şu ifadelere yer verildi:
“Dünyanın neresinde ve hangi sebeple olursa olsun, evrensel hukuk kuralları, kişi hak ve hürriyetleri, dokunulmaz yaşam hakkı ve adil yargılanma hakkıyla bağdaşmayacak sistematik yöntemlerle, bir kısım etnik, siyasi ya da dini grupların baskı altına alınması, tehdit edilmesi, meşru haklarının gasp edilmesi ve giderek bu grupların sistematik şekilde yok edilmeye çalışılması şeklindeki eylemler; sadece anılan bölgede bulunan insanlara değil ve fakat tüm insanlık değerlerine, inanç özgürlüğüne ve bir toplumun tarihsel varlığına yönelmiş saldırılar olup, evrensel insan hakları ve hukuk kuralları kapsamında bu eylemlere sessiz kalınması, onaylanması ya da göz yumulması mümkün değildir.
Suriye'de iktidarı ele geçiren Cihadist / Selefi grupların; bir kısım etnik ve inanç gruplara ve özellikle Alevilere yönelik olarak evrensel insan hakları ve hukuk devleti ilkeleriyle bağdaşmayacak şekilde sistematik saldırılar düzenlediklerine, işkence niteliğinde eylemler gerçekleştirdiklerine, yargısız infazlar yapıldığına, bu ve benzeri hukuk dışı yöntemlerle anılan toplulukları baskı ve tehdit altına alarak bölgedeki demografik yapıyı mülkiyet yapısını değiştirmeyi hedeflediklerine dair sosyal medyada muhtelif açıklama ve haberler herkesin malumu olup, söz konusu iddia ve haberleri büyük bir endişeyle izlediğimizi belirtmek isteriz.
Suriye’de yaşamakta olan Alevilere ve diğer etnik, dini ve siyasi gruplara yönelik olarak özellikle bu toplulukların yoğun şekilde yaşadıkları Lazkiye, Tartus ve Humus şehirlerinde sistematik şekilde gerçekleştiği iddia olunan; insan kaçırma, işkence ve yargısız infazlara ilişkin sosyal medya ve sair basın yayın organları vasıtasıyla kamuoyuyla paylaşılan muhtelif iddia ve haberlerin gerçekliğinin ilgili ulusal ve uluslararası kurumlar tarafından derhal araştırılarak aydınlatılması, dezenformasyon niteliğindeki haberlerin açıklığa kavuşturulması ve bu suretle endişeleri giderecek şekilde kamuoyuna şeffaf ve açık bilgi sunulması son derece acil ve önemlidir.
Diğer yandan; Suriye’de kalıcı barışın ve tüm grupların güvenliğinin sağlanabilmesi için, eşit yurttaşlık hakkına ve hukuk devleti ilkelerine dayanan demokratik bir yönetim modeli benimsenmeli, din, siyasi görüş ve mezhep temelinde ayrımcılığın ve çatışmaların önüne geçilerek halkların bir arada barış içinde yaşayabileceği bir zemin acilen oluşturulmalıdır. Tunceli Barosu olarak; Suriye’de başta kendilerini soykırım tehdidi altında hisseden Aleviler olmak üzere tüm Hristiyanları, Kürtleri, Dürzileri, cihatçı olmayan Sünni grupları ve bölgede yaşayan diğer tüm etnik, siyasi veya dini grupları kapsayacak, evrensel insan haklarının güvence altına alındığı, hukuk devleti ilkesine dayanan katılımcı ve demokratik bir geçiş hükümeti kurulması çağrısında bulunuyor, bu kapsamda; insan hakları kuruluşlarını, Birleşmiş Milletler’i ve Avrupa Konseyi’ni ve benzeri ilgili diğer tüm uluslararası kurumları harekete geçmeye çağırıyoruz.”