DERSİM Halkının inançlarına göre Cem evinin önünde, iki suyun birleştiği yer, HIZIRIN, kutsal mekânı olarak bilinir. Mart ayında, KARA ÇARŞAMBA günü olarak bilinen, adlandırılan, kutsal günde, ziyaret mekânı, çoğunlukla ziyaretçi kadınlarla dolar. Ziyaretçiler, kutsal mekânda mum yakarlar. Dua ederler, mekânın çevresinde ziyaretçileri bekleyen yoksullara, niyaz sadaka dağıtırlar.
Kutsal Kara Çarşamba günü, Muhabbet Hanımda, komşuları ile birlikte kutsal HIZIRIN mekânını ziyaret eder. Mumunu yakar. Duasını eder. Niyazını dağıtır.
Çarşamba günü sabahleyin iş yerime gitmeye hazırlanırken, Muhabbet hanım uyardı. Bugün Çarşamba, komşularla birlikte ziyarete gidip mum yakacağız. Niyaz, sadaka için para bırak, varsa da bozuk bırak .’Dedi. Bozuk paralarla birlikte bir miktar para bırakarak, ’Allah kabul etsin.’ Diyerek çıktım
Akşam eve gittiğimde Ziyaretten gelmiş. Muhtemelen niyaz getirmiş, Muhabbet Hanımı, üzgün gördüm .’Hayırdır. Dedim. Başını sallayarak, komşularımızla birlikte bugün gördüklerimiz bizi çok üzdü. Ziyaret yerine bitişik parkın girişinden, iki suyun birleştiği ziyaret yerine kadar, yolun sağı solu. Ziyaret mekânı, daha önceleri göremediğimizin kat be katı, dilenmek için gelmiş yoksul insanlarla doluydu. En üzücü olanı da, Daha önce dilenmeyecek kadar hali vakti yerinde olan tanıdık yüzlerdi. Çok üzüldük. Dedi.
Anlattıkları beni de üzmüştü. Bütün ülkede yaşanan ekonomik kriz. Hayat pahalılığı, yoksulluk, bizim ilimize şehrimizde gelmişti. Her geçen gün. Yaşamın Her alanında ha bira durmadan, fiyatlar artışları, yaşanmaktadır. Bir saat aralıklarla bir torba una 50 lira zam gelirken, geçen hafta kilosu 90 lira. Olan etin kilosu 120 lira olmuştu. Bu fiyatla, dar gelirliler, artık et yüzü göremeyecekler, Yiyemeyeceklerdir. Hemen hemen her yerde 10 liranın altında meyve yok. Ekmek 4 lira, Temel gıda maddelerinin tümünde Birkaç ayın içinde yüzde yüzün üstünde zam yapılmıştı. Petrol fiyatları korkunç boyutta yüzde Üç yüz artmış. Bütün fiyatları kat be kat artırmıştı.
Başka bir ilde adli bir makamda görevli olan, Tunceli’de doğduğu ilde bir daire sahibi olmak isteyen, tatillerini burada geçirmek isteyen bir tanıdık için müteahhitlerin kapısını çaldık. Satılık dairelerin kaç bin lira olduğunu sordum. Müteahhit Bey. Gülümseyerek, ’Geçti o günler. Lira yok artık. Euro, dalar, var. Pazarlığı artık Euro, dolar üzerinden yapacağız. Geçen yıl, en çok 400,500 Bin lira olan daireler, şimdilerde Türk parası karşılığı nerdeyse Bir Buçuk Milyon lira olmuş. Artık, yoksula, memura, köylüye, çiftçiye, ev sahibi olmak yasak olmuştu.
Ünlü marketler, ucuza almak isteyen yoksullarla, dar gelirlilerle dolu, dolu. Manavlar, onlarla yarışamayan yerli esnafın. Durumları kötü.
Akaryakıt zammı, yaşamı allak bullak yaptı. Bir zamanlar boş olan otoparklar şimdilerde dolu, dolu. Petrollün varili çıktığı 130 dolardan eski fiyatı olan 90 dolara, 100 dolara düştüğü halde hala Türkiye’de, petrol fiyatlarında o oranda indirim yok.
Elindeki yakıt fişin sallayan Hasan Bey,’ Hocam, ancak 3 litre almaya gücüm yetti. Kontağı kapatalı tutacağım artık. İş yerine günde 8 lira verip toplu taşıt araçları ile gideceğim. Bizim halimiz bu gidişle ne olacak. Bilmiyorum.’ Dedi. Bir başka oturan misafirim,’ Allah hepimize yardım etsin.’ Dedi.
Hasan Bey.’ Allah, bizim, fakirin, sesini duymuyor ki.’ Dedi
Yaşanan, görülen resim, çok kötü.