11 Ekim tarihinde Youtube'dan Fakir Baykurt'un sesi ve görüntüsüyle bir video izledim. Fakir Baykurt'u Akçaköylüler sıcak bir şekilde karşılıyor. Köylülerinin yürüyüşünden belli, Fakir Baykurt’la gurur duyuyorlar. Kendi içlerinden böyle bir yazar çıkardıkları için ne kadar gururlansalar azdır. Yeşilova'nın bu yoksul köyünden, ünü dünyayı tutmuş bir yazar çıkıyor. Yalnız yazar olarak ünlenmedi, Türkiye öğretmen hareketinin de unutulmaz bir önderi oldu.
Fakir Baykurt köyünü dolaşıyor, yıkıntı halindeki evlerinin önünde çocukluğunu, amcasını, dayısını, akrabalarını, kimin nerede oturduğunu anlatıyor. Anlattıklarını dinlerken, siz de çocukluğunuza dönüyorsunuz. O yıkıntı halindeki yerleri, çocukluğundaki anlamını anlatırken, bizim yıkık evler gözümün önüne geldi. Anlatılanlardan çıkardığım, sanki Akçaköy'ün yanında bizim köyü de anlatıyormuş gibi geldi. Annesi yürekli, cesur bir kadın. Oğluna yapılan dokundurmaları çekinmeden, korkmadan savunuyor. Ankaralara kadar gidip oğlunu hapiste ziyaret ediyor. Oradaki tutukluları görünce “Sizler de benim çocuklarımsınız“ diyor. Annesi “ topraktan öğrenen ve kitapsız bilen“ bir halk bilgesi. Bu feleğin çemberinden geçmiş akıllı ve zeki kadına birçok insan akıl danışıyor. Kocası 15 yıl askerlik yapmış bir kadın; çocuklarını tek başına büyütmüş, güçlükleri yenebilmiş. Belki de Irazca karakterini Fakir Baykurt bu güçlü kadından almıştır.
Bu söyleşilerde öğretmenliği sırasındaki çalkantıları da anlatmakta, TÖS' ün(Türkiye Öğretmenler Sendikası) kuruluşuna ilişkin bilgiler vermekte. Onun başkanlığı döneminde öğretmenlerin büyük çoğunluğu, örgütlü hareketin içine katılabilmiş. Bu örgütlenmede onun ve ekibinin yoğun çalışmalarının payı büyük. 1968 Büyük Öğretmen Boykotu'na öğretmenlerin ezici çoğunluğu katılıyor. Bu boykot dönemin iktidarını sallıyor, diğer emekçilerin de örgütlenmesinin yolunu açıyor. Öğretmenlerin gerçekleştirdikleri bu boykot hâlâ anılardan silinmiyor. 1968’de ilkokul 1. Sınıftaydım, bu boykotu iyi hatırlıyorum; hepimiz bu nedenle evlerimize dönmüştük.
Fakir Baykurt 12 Eylül'den sonra yurt dışına çıkmak zorunda kalıyor. O dönemde aydınların, yazarların güvenlik sorunu ortaya çıkıyor. Almanya'ya yerleşiyor; yerleşiyor ama yurt hasreti bir türlü içinden çıkmıyor. Almanya'da yazarlığa devam ediyor, oradaki işçilerin yaşamını konu alan öyküler, romanlar ve sekiz ciltlik öz yaşam öyküsünü yazıyor. Orada da verimli ve üretken bir yazar olduğunu gösteriyor.
Barış Derneği'nin kurucularından olduğunu da söylüyor. Bu davadan aklanıyor ama basın-yayın araçları bunu bir türlü yayınlamıyor. Ancak bin bir güçlükle bir dilekçe vererek aklanma haberini yayınlatabiliyor. Zor bir yaşam sürmüş bir insan Fakir Baykurt. Fakir Baykurt'u tanımadan, bilmeden Türkiye'nin toplumsal yaşamını öğrenemeyiz. Fakir Baykurt'un yazarlığını anlayabilmek için hem Türkiye'deki, hem de Almanya'da yazdığı eserleri okumak gerekir. Bu değerli yazarı okudukça hepimiz aydınlanmaya devam edeceğiz.